1 Eylül vesilesiyle bir hatırlatma

Cengiz Kılçer 25 Haziran 1950’de Kore’de, ABD emperyalizminin böldüğü ülkenin birliğini sağlamak üzere halkın da desteğiyle güçlenen ulusal kurtuluşçulara karşı ABD emperyalizmi devredeydi. Bu sırada, 2. Dünya Savaşı sonrası, 1949 yılında kurulan NATO’ya Türkiye’nin ısrarlı üyelik başvuruları sonuçsuz kalmaktaydı. Kore’deki savaşın başlaması Adnan Menderes’in imdadına yetişti. DP, TBMM’ye dahi başvurmadan, 17 Ekim 1950 tarihinde Kore’ye,... View Article

1 Eylül vesilesiyle bir hatırlatma

Cengiz Kılçer

25 Haziran 1950’de Kore’de, ABD emperyalizminin böldüğü ülkenin birliğini sağlamak üzere halkın da desteğiyle güçlenen ulusal kurtuluşçulara karşı ABD emperyalizmi devredeydi.

Bu sırada, 2. Dünya Savaşı sonrası, 1949 yılında kurulan NATO’ya Türkiye’nin ısrarlı üyelik başvuruları sonuçsuz kalmaktaydı. Kore’deki savaşın başlaması Adnan Menderes’in imdadına yetişti. DP, TBMM’ye dahi başvurmadan, 17 Ekim 1950 tarihinde Kore’ye, 5090 kişilik bir tugay gönderiyordu. Gazeteler “Amerika’nın bizden istediği asker olsun, herkesten önce veriyoruz… Evet, NATO’ya Kore kapısından gireceğiz, evet gizli kapaklımız yok” yazarken ve “Kore harbinde Amerikalılarla ortaklık kurduk. Onlar dolar ve silah, biz Mehmetçiğin kanını koyduk” manşetleri atarken, DP hükümeti “ABD, Ankara’dan 500 asker istemiş, şanımıza yakışmaz 5 bin olsun” diyordu. Marshall yardımı ve NATO üyeliğinin karşılığı emekçi çocuklarının kanı oluyordu…

Demokrat Parti’nin, Türkiye’nin Kore savaşına katılacağını kamuoyuna ilan etmesiyle birlikte basın, öğrenci dernekleri, dini kuruluşlar büyük oranda hükümetten yana tutum aldılar. Kore Savaşı’na asker gönderme kararına, Türk Barışseverler Cemiyeti dışında karşı çıkan, tavır koyan hiçbir kurum olmadı…

Kore Savaşı’na karşı çıkanların “vatan hainliği” ile yaftalandığı politik ortamda bu çıkış büyük bir cüretin göstergesiydi. DP’nin Kore’ye asker gönderme kararı almasından sadece 11 gün önce kurulmuş olan, Behice Boran’ın Genel Başkanlığı’ndaki Türk Barışseverler Cemiyeti bu karara ilk ve en sert tepkiyi göstermişti.

Hükümetin asker gönderme kararının hemen ardından Cemiyet, TBMM’ne dilekçe göndererek karara itiraz eder. 1950’nin 28 Temmuz’unda ise Türk Barışseverler Cemiyeti’nin, Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker göndermesini protesto eden bildirileri, Behice Boran Eminönü’nde, Adnan Cemgil Beyoğlu’nda, Nevzat Cemil Özmeriç Samatya’da, Reşat Sevinçsoy Eyüp ve Fener’de, cemiyet sempatizanı Naci Ormanlar Beşiktaş ve Ortaköy’de olmak üzere, İstanbul’un muhtelif yerlerinde halka dağıtırlar.

Barışseverler Cemiyeti’nin TBMM’ne gönderdiği dilekçede “Adnan Menderes Hükümeti, Kore’de harp etsin diye 4500 Türk çocuğunu General Mac Arthur’un emrine veriyor. Adnan Menderes Hükümeti’nin bu kararı Türk Milleti’ne nasıl gösterilirse gösterilsin Amerikan menfaatleri uğuruna harbe katılmamız demektir. Hükümet bu kararını Amerika’nın zoru ile vermiştir.” denmektedir.

Bu arada Adnan Menderes, Barışseverler Cemiyeti’ni hedef alan: “Bu barışsevenlerin sevdikleri barışın mahiyeti hakkında da malumâtımız tamdır. Komünist tecavüzleri Kore’de karşılamaya giderken içimizde aynı mahiyetteki tahrikâtın manasını Türk umumi efkârı anlamakta ve hükmünü vermekte elbette yanılmayacaktır” sözleriyle, hükümet programlarında komünizmle yakıcı bir biçimde mücadele edeceklerini dillendiriyordu. Benzer bir tepki, zamanın Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’den geliyordu; Köprülü, Barışseverler Cemiyeti’nin bu hamlesini “komünizm propagandası ve komünizm matbuatı lisanı” şeklinde eleştirerek Cemiyet’in amacının “Türkler’in mukavemetini yıkmak” olduğunu söylüyordu.

İstanbul Savcılığı Barışseverler Cemiyeti hakkında inceleme başlatıyor, Askeri Siyasi Mahkeme’de görülen davanın sonucunda “kararı tenkit etmek, milli mukavemeti kırıcı ve askeri isyana teşvik edici beyanname neşretmek”le suçlan Behice Boran, Adnan Cemgil, Osman Fuat Toprakoğlu, Muvakkar Güran, Vahdettin Barut, Nevzat Cemil Özmeriç 3’er yıl 9’ar ay, Naci Ormanlı 1 yıl 6 ay hapse mahkûm ediliyorlardı.

Bugün ise ülkemiz, bölgedeki emperyalist müdahaleyle gelen savaşın içeride ve dışarıda parçası haline getiriliyor. 2 Ekim 2015’te süresi dolacak olan ve 21 Ağustos 2015 tarihinde “Türk askerinin sınır ötesi operasyon yapmasına izin veren” tezkerenin süresinin uzatılması, Bakanlar Kurulu tarafından onaylanıyor.

Ahmet Davutoğlu’nun imzası ile TBMM’ye sevk edilen, Suriye ve Irak’a yönelik olarak hazırlanan tezkerede “bu yıl ulusal güvenliğe yönelik tehditlerin arttığına” dikkat çekilirken, tezkerenin süresinin bir yıl daha uzatılması öngörülüyor. Tezkere aynı zamanda yabancı askerlerin de Türkiye üzerinden geçişine olanak sağlıyor.

Yani, emperyalizmle işbirliği karşılığında yine emekçi çocuklarının kanı masaya sürülüyor.

TÜRK BARIŞSEVERLER CEMİYETİ’NİN 28 TEMMUZ 1950’DE İSTANBUL’DA YAYINLADIĞI,BEHİCE BORAN’IN GALATA KÖPRÜSÜ’NDE DAĞITTIĞI BİLDİRİ

Aziz Türk Halkına;

Adnan Menderes Hükümeti, Kore’de harp etsin diye 4500 Türk çocuğunu General Mac Arthur’un emrine veriyor.

Adnan Menderes Hükümeti’nin bu kararı Türk Milletine nasıl gösterilirse gösterilsin Amerikan menfaatleri uğuruna harbe katılmamız demektir. Hükümet bu kararını Amerika’nın zoru ile vermiştir. Çünkü: 15 Temmuz’da Birleşmiş Milletlerden gelen telgrafla hükümet, Birleşmiş Milletler Anayasasının bu gibi işlerde üyelere tanıdığı haklara dayanarak doğrudan asker gönderemeyeceğini ima yollu bir karşılık vermişti. Zaten Birleşmiş Milletlerin bu müracaatını 52 üye devletten en az 12’si cevaplandırmış ve onlar da bir tek kara askeri göndermemişlerdir.

Dahası var: Kore’de harp etmek için gönüllü toplamaya kalkıştığı zaman Dış İşleri Bakanı Fuat Köprülü bir Fransız gazetecisine mülakat vererek bazı komşularımıza karşı bir tahrik olur diye gönüllü göndermeye hükmüne razı olamayacağını söyledi. Demek oluyor ki Adnan Menderes Hükümeti kara askeri göndermeyi ilk önceleri doğru bulmuyor, kendisini buna mecbur saymıyordu.

Derken, Amerikan senatörü Cain 23 Temmuz’da Ankara’ya geldi. Dış İşleri Bakanı Fuat Köprülü, Milli Savunma Bakanı Refik İnce ve Genel Kurmay Başkanı  Nuri Yamut ile konuştu. Bu konuşmalardan sonra memleketin muhtelif yerlerinde bulunan Bakanlar alelacele Ankara’da toplanarak Kore’ye 4500 Türk çocuğunu göndermeye karar verdiler. Ardından da senatör Cain gazetecilere verdiği bir mülakatta (Bu harpte piyade kuvvetlerinin rolü büyüktür. Diğer milletlerden kara kuvveti istememizin tek sebebi Amerika’nın yıpranmamasının teminidir) diyerek işi içyüzünü meydana koydu, yani bu işin Amerika’nın zoru ile yapıldığını açıkladı.

Kore’deki savaşa, Türk Milletinin katılmasında istikbalimiz ve güvenliğimiz bakımından hiçbir fayda yoktur. “Biz şimdi Kore’ye asker göndermezsek, bizim başımız dertte kaldığı zaman Amerika da bize yardım etmez” diyenlere yakın zamana kadar Dışişleri Bakanlığı yapmış ve milletler arası işleri içinden takip etmiş olan Necmeddin Sadak cevap veriyor : “Bu işler bir menfaat işidir, hissi sebepler rol oynamaz, eğer o gün Amerika’nın çıkarı varsa bize yardım eder, yoksa etmez” diyor.

Kaldı ki, bugün karşılaştığımız hadise de gösteriyor ki, mesele bize Amerika’nın “yardım” edip etmemesi değil, fakat bir üçüncü cihan harbine yol açacak maceralara sürüklemek istemesidir. Bundan da anlaşılıyor ki, Kore’ye asker göndermekte Türk Milletinin herhangi bir menfaati yoktur. Türk Milletinin istiklali ve güvenliği dünya barışına sıkı sıkıya bağlıdır. Kore’ye asker göndermek ise Türk Milletinin nasıl bildirilirse bildirilsin, herhalde barışçı bir hareket değildir.

Bütün dünya milletleri ve bu arada Türk milleti de barışseverdir. Türk halkının menfaati dünya barışının bozulmamasındadır. Bu barışın bozulmaması için de Kore’de ki iç savaşın barışçı yollar bulunarak hemen sona erdirilmesi gerekir. Türk Milletine yaraşan ve gerçek menfaatlerine uygun düşen Şeymasala Hindistan Başbakanı Nehru’nun yaptığı gibi barışçı teklifler yapmaktır.

Biz Türk Barışseverler Cemiyeti, bunları tüm halk efkârına bildirirken onun en samimi düşüncelerini belirttiğimizi her Türk vatanseverinin bizimle aynı fikirde olduğuna inanıyoruz. Adı söylenmeden, bir harp ilanı demeye gelen Adnan Menderes hükümetinin bu kararını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin reddedeceğini umuyoruz. Çünkü anayasamıza göre, gerekince harp ilan etmek yetkisi sadece Büyük Millet Meclisine aittir.

Milli menfaatlerimize ve dünya barışının korunmasına tamamen aykırı olan bu kararı şiddetle protesto ederiz.

Türk Barışseverler Cemiyeti