Uğur Uluocak’ın mirası

15 yıl önce aramızdan ayrılan yoldaşımız Uğur Uluocak'ı anıyoruz...

Uğur Uluocak’ın mirası

2 Temmuz 2003’te Kırgızistan’daki Ala Archa Sıradağları’nda yaptığı keşif gezisi dönüşünde geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitiren Uğur Uluocak’ı anlatmak için sayısızca tanım kullanılabilir ancak onların hepsi tek başına yetersizdir, doğrudur ancak yetersiz. Çünkü her şeyden önce bir komünisttir Uluocak. O yüzden onun ölümünün ardından üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi’nin yaptığı açıklama ile başlayalım Uğur yoldaşı tanıyanlar için hatırlatmaya, tanımayanlar için tanıtmaya;

“Partimiz ve Sol Meclis üyesi, Gelenek ve Sol dergileri yazarı Uğur Uluocak yoldaşımızı dün Kırgızistan’ın başkenti Bişkek yakınlarındaki Ala Arça bölgesinde gerçekleştirilen bir tırmanış sırasında 4200 metre yükseklikte geçirdiği kaza sonucu kaybettik. Uğur yoldaşın cenazesi Bişkek’ten İstanbul’a üç gün içinde getirilecek.”

Kaza sırasında beraber olduğu diğer iki dağcı arkadaşı ise herhangi bir yara almadılar.

1963 doğumlu olan Uğur, 1970’li yıllarda İGD ve TKP saflarında sosyalizm mücadelesine katıldı. 1980 sonrasında önce İleri örgütlenmesinde, daha sonra gelenek saflarında yer alan yoldaşımız Gelenek dergisi ve Siyaset gazetesine ‘Nejat Gündeş’ imzasıyla katkıda bulundu, 1992’de Sosyalist Türkiye Partisi (STP) ve ardından Sosyalist İktidar Partisi’nde (SİP) görev üstlendi. Her iki partide Bölge Komitesi Sekreterliği ve Merkez Yürütme Kurulu üyelikleri yapan Uğur Uluocak uzun yıllardır dağcılık sporuyla uğraşıyordu. Türkiye’nin 8 bin metrenin üzerine tırmanış yapan üç dağcısından biri olan Uğur, parti görevlerinin yanı sıra Atlas dergisinde yazar ve ekspedisyon koordinatörü olarak da çalışmaktaydı. Bir dönem Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapan Uğur 1995 yılında Türkiye’de ‘sezonun en iyi dağcılık’ derecesini elde etmişti.

Uğur Uluocak’ın; öğrencilerinin, genç sporcuların, ekip arkadaşlarının gözünde bu denli değerli bir noktada olması hiç kuşkusuz onun her şeyi tersine çevirecek kadar kudretli olan inadındandır. Eşit, özgür ve kardeşçe bir dünyanın mümkün kılınması için sürdürdüğü inadından.

Han Tengri, Kominizma Tepesi, Shisha Pangma, ve Cho Oyu gibi 7 bin metrenin üzerindeki en zor zirvelere yaptığı tırmanışlarla tanınan, iki kez k-2’ye tırmanmayı deneyen, Türkiye’nin sayılı yüksek irtifa dağcılarından Uğur Uluocak aynı zamanda komple bir sporcuydu. Ölümünden önce 4 yıl boyunca yaptığı kürek sporunda Türkiye ve bölgesel birincilikler elde etmiş, 8 yıl da orta ve uzun mesafe koşuculuğu, 2 yıldır aletli dalgıçlık ve bisiklet sporuyla uğraşmıştı.

Uluocak’ın önemli tırmanışlarından bazıları ise şunlardı: Aladağlar Deriktaş Kuzey Duvarı (solo, 2 saatte), Büyük Demirkazık Batı (solo) ve Kuzey Duvarı, Küçük Demirkazık Güney Duvarı (ilk çıkış), Çağalın başı Kuzey-Batı Duvarı (ilk çıkış) Queen’s u rotası ilk çıkış, Ağrı 5137 m (kuzey buzulu, yaz ve kış çıkışları), Rusya Elbruz Dağı (5642 m), Pamirler’deki Pik Vorobiyof (5685 m), Çetviriyoh (6299 m), Korjenevskoy (7105 m), Kominizma (7495 m), Kırgızistan’daki Razdelaya (6248 m), Han Tengri (7010 m), Lenin (7134 m), k-2 Zirvesi’ne 1998 ve 1999’da iki zirve denemesi, Çin’de Shisha Pangma (8013 m) ve Nepal’de Cho Oyu (8201 m).

Uğur Uluocak, Kırıkkale Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü’nde genç dağcılarla yaptığı bir söyleşide, zirvelere tırmanmanın tehlikelerini ‘‘Dağcılık tehlikeli bir spor değildir. Tehlikeli bir şekilde yapılmaya son derece müsait bir spordur. Nasıl yapılacağı biliniyorsa ve deneyim varsa, hiçbir riski olmayan bir spordur’’ diye anlatmıştı.

Kendisiyle yapılan bir röportajda da Türkiye’deki dağcılar için ‘‘ancak öldüğümüzde haber oluyoruz’’ diyen Uğur Uluocak, k-2 Zirvesi’ni ikinci denemesinde de başarılı olamayınca Atlas Dergisi’deki yazısına ‘‘k:2, uğur: 0’’ başlığını atmıştı.

Uluocak’ın son hedefi ise dünya zirvelerinin bir ve iki numarası Everest ile k-2’ye arka arkaya ve oksijensiz tırmanmaktı.

Uğur Uluocak aynı zamanda spor teorisi konusunda da son derece üretken bir yazardı.

Komünist Uğur’u, yoldaşımız Uğur’u “sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz” demek dışında keşke elimizden bir şey gelseydi. Ama kavgası, üretimi ve inadı ile o hep aramızda.
Bir teselli olarak değil, bir gerçek olarak…

Rahat uyu Uğur yoldaş…