'Suriye'den bahsediyoruz, kimyasal silahlar kullanılıyor diyoruz, Suriye'nin dayısı veto ediyor'

"Suriye'den bahsediyoruz, orada kimyasal silahlar kullanılıyor diyoruz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne konu geldiği zaman orada da bu sefer Suriye'nin dayısı veto ediyor, Suriye'nin yaptığı zulüm yanına kalıyor."

'Suriye'den bahsediyoruz, kimyasal silahlar kullanılıyor diyoruz, Suriye'nin dayısı veto ediyor'

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Göç, Mültecilik ve İnsanlık” konulu toplantıya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş da katıldı.

AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, konuşmasında “Suriye’den bahsediyoruz, orada kimyasal silahlar kullanılıyor diyoruz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne konu geldiği zaman orada da bu sefer Suriye’nin dayısı veto ediyor, Suriye’nin yaptığı zulüm yanına kalıyor” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş’un konuşması şöyle: “Göçmen meselesini konuşuyoruz, istatistikleri konuşuyoruz, şuradan şu kadar buradan bu kadar gelsin diyoruz. Çözümleri de konuşmaya çok şükür başlıyoruz ama çözelim dendiği zaman dünyanın buna takati yok tam da sorun buradadır. Takati olmamış, olmayan çivisi çıkmış bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Büyüsü bozulmuş bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Aslında sadece göçmen meselesini değil, dünyanın hiçbir bölgesel ya da küresel sorununu çözemeyen bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Göçün bu kadar ağır tehdit haline gelmiş olmasının önemli sebeplerinden birisi de insanlık aleminin takatinin kalmamış olmasıdır. Filistin’de daha dün göz göre göre 5 kişiyi şehit ettiler. Her gün onlarca insan hayatını kaybediyor, her gün bir çok aile Filistin’i terk etmek zorunda kalıyor. Evlerine arazilerine el konuluyor dünya seyrediyor. Konu yüzlerce kez Birleşmiş Milletler’e konu geliyor ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’in yaptığı bütün zulümlere karşı alınacak kararları veto ediyor. Suriye’den bahsediyoruz, orada kimyasal silahlar kullanılıyor diyoruz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne konu geldiği zaman orada da bu sefer Suriye’nin dayısı veto ediyor, Suriye’nin yaptığı zulüm yanına kalıyor”.

‘Para verin desek para vermezler, Savaşı durdurun desek, durduramazlar’

“Bu meselenin değiştirilmesi için tekrar dile getiriyoruz; dünya 5’ten büyüktür. Dünya sadece bu 5 ülkenin insafına terk edilemez. Bırakın iç savaşlar, iç çatışmaları dindirmeyi, Birleşmiş Milletler, Mülteci Yüksek Kurulu, Türkiye’nin mülteciler konusundaki çabalarının ne kadar değerli olduğunu bilsin. Hiç olmazsa bu insanların yaralarına biraz olsun mehlem olalım. Uluslararası camia bunun için biraz finansal bütçe ayırsın. Hazır Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu var. Yüksek Komiserlik kuruluşunu biraz desteklesinler. Bu insanlar sdeaşokaklarda, denizlerde ölmek zorunda kalmasın. Para verin desek para vermezler. Savaşı durdurun desek, durduramazlar. Mültecilere yardım etmezler. Çünkü mülteciler dünyanın bu saygın ve etki belirleyicileri için yabancılardır ve bunun için bu meseleyi kaideye almazlar. Bakın Türkiye, dünyadaki farklı ülkelere İslami yardım konusunda dünya birincisidir. Biz dünyanın zengin ülkelerinden değiliz. Bizden çok zengin ülkeler var. Kişi başına 40 bin, 50 bin dolar mili geliri olan ülkeler var. Hadi gelin Kartepe Zirvesi’nin bildirisine girmesini istediğim şeyi bir kez daha söylüyorum. Mülteci meselesi için vicdanınız sızlıyor mu? Bu inşaların dramı sizleri üzüyor mu? Her ülke kendi gayrisafi milli hasılasının bir miktarını Birleşmiş milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin hesabına yatırsın. Bir takım sadakalarla değil, zenginliklerinizin bir miktarını buraya versin”.

‘Allah’u Ekber’ diyerek Musul’a Kerkük’e kadar geldiler

“Bugün dünyada iki tane farklı siyaset çizgisinin mücadele halinde olduğunu söylemek isterim bunlardan birisi, savaş-çatışma ve gerilim yanlıları onlar ordularını buraya yönlendiriyorlar, ordularının buraya gelmesi için gayret sarf ediyorlar, işgalleri teşvik ediyorlar iç savaşlarda vekalet savaşları üzerinden kendi piyonlarıyla bölgeyi yeniden düzenlemeye çalışıyorlar. Bana bir Allah’ın kulu nasıl izah edebilir, DEAŞ denilen örgüt, bir ara 90 bin militana kadar ulaştı. Birbirini hiç tanımayan bu insanları kim nasıl bir araya getirdi nasıl ellerine 10 binlerce dolarlık ölüm silahlarını verdi ve nasıl Ortadoğu coğrafyasında bunları topladı. Hatırlar mısınız bir hafta içinde Suriye’nin en batısından başladılar ‘Allah’u Ekber’ diyerek Musul’a Kerkük’e kadar geldiler. Sonra çok aleyen beyan görüldü ki bu militanları buraya getiren güç Kürt’ü Türk’e Türk’ü Arap’a ve Kürt’e düşman etmek istiyor. Bu militanları buraya getirmek isteyen güç Suriye’yi bölmek Irak’ı paramparça etmek istiyor. Bana kim anlatabilir ki Suriye’de daha bundan 6-7 sene evvel nüfus kağıtları dahi olmayan pasaport almaları dahi çok zor olan Kürt kardeşlerimiz üzerinden PYD-YPG diye bir örgüt kuracaklar ve bu örgüt sınırlar boyunca halkları birbirinden ayıracak bir terör devleti oluşturmaya niyetlenecek. Bu niyet 3-5 tane militanın bir araya gelerek ya da 3-5 tane zeki adamın internet üzerinden haberleşerek ortaya koyduğu bir sonuç değildir”

Kurtulmuş konuşmasının sonunda ABD’nin Afganistan’ı işgaline değinerek, 25 yıllık sürecin müsebbibi olarak bu gelişmeyi gösterdi ve konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bugün Amerika’nın Afganistan’ı işgali olmasaydı, Afganistan’da önce Taliban sonra El Kaide diye bir örgüt ortaya çıkmayacaktı. Eğer bugün El-Kaide gibi uluslararası bir terör örgütünden bahsediyorsak bunun bir numaralı sebebi Afgan halkının yaşamış olduğu bıkkınlık ve buna karşı gelişen reaksiyonlardır. Dolayısıyla bu anlamda işgallerin ve dış müdahaleleri ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz. Ayrıca aynı şekilde bölgede yaşananlara bir bakın 90’larda Irak’ın işgaliyle başlayan süreçte maalesef birçok terör örgütünün alt yapısını oluşturan toplumsal gelişmeler sağlamıştır. Örnek olarak söylüyorum asırlar boyunca bir arada yaşayan Kerkük’ü Araplar’ın Türkmenlerin, Sünnilerin ve Şiilerin ne yazık ki işgal sonrası döneminin ortaya çıkardığı desteklenen ayrıştırma süreci sonucu birbirine düşman haline getirilmiştir. Bu işgalin en önemli tahribatlarından birisi özellikle son 25 yıldır bu coğrafyada devam eden işgal ve dış müdahalelerin en temel etkilerinden birisi bölgedeki etnik ve mezhebi ayrıştırma arzusudur”.