Sarraf davası ve Amerikancılık

Kamil Tekerek yazdı: Sarraf davası ve Amerikancılık

Rıza Sarraf’ın sanıklıktan tanıklığa terfi ettirildiği yargılama sürecinde geçtiğimiz gün jüri kararı açıklandı ve ABD’ye yaptığı seyahat esnasında gözaltına alınıp davanın tek sanığı durumunda kalan Hakan Atilla hakkında çeşitli suçlamalar kesinleşti.

Meselenin farklı boyutları ile ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor. İşin hukuki boyutlarını geçelim. 11 Nisan’da ABD’deki mahkeme Atilla ile ilgili kararını verecek, ayrıca ABD’nin Halk Bankası’na mali bir ceza kesmesi bekleniyor.

Arada Atilla’nın da itirafçı olup başkalarının isimlerini vermesi durumunda ceza almaktan yırtacağı da konuşuluyor, ABD’deki mahkemelerin gıyabında yargılama yapmadığı için Türkiye’de rüşvet ve kara para aklama işine karışan bakan ve bürokratların da elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam edeceği de…

Son tahlide bunlar sürecin ayrıntıları ve biraz da hukuki kısımları. O yüzden işin siyasi boyutuna ışık tutmaya çalışalım ve köküne kadar emperyalizm işbirlikçisi olan AKP’nin bu süreçten nasıl yırtmaya çalışacağını ortaya koyalım.

Dava başlamadan hemen önce Rıza Sarraf birkaç günlüğüne sırra kadem basınca, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP kurmaylarının nasıl eteklerinin tutuştuğunu hatırlanacaktır. Hatta devletin imkanlarını kullanarak daha öncesinde arka çıkılan İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf için iki kere nota verildi. Bunlar üzerinden ABD ile kavgaya hazırlanan bir AKP görüntüsü ortaya konulmaya çalışıldı.

Sarraf’ın tanıklığa sıçraması ve kendi geleceğini garanti altına alması ile birlikte sesi kesilen AKP’liler kukumav kuşu gibi yargılamanın başlamasını beklediler. Yargılama sırasında Sarraf’ın itirafları bir bir ortaya dökülürken AKP cenahından özel bir yorum yapılmazken, davada kullanılan belgelerin FETÖ’den kaçan bir emniyet mensubu tarafından sağlandığının ortaya çıkması ile birlikte FETÖ’nün Amerikancılığı tekrar keşfedilerek siyasi eleştiri buradan yapılmaya çalışıldı. Hala ve hala FETÖ’nün CIA ve FBI’den bağımsız bir istihbarat ağı olduğuna ya da siyasi adımlarını ABD’den bağımsız attıklarına inanmamızı istiyor olabilirler. Yemezler…

Eninde sonunda ABD ile anlaşacak olan AKP iktidarı FETÖ ile Amerikancılık düzleminde illa ki buluşacak. Belki de bunu geciktirmeye çalışıyorlar kim bilir?

Her ikisi de tescilli dinci gerici ve Amerikancı gücün ABD’nin yargı tezgahının üzerinde birbirleri ile hesaplaşmaya çalışmaları ise işin garip tarafını oluşturmuyor değil. Ülkemiz emekçilerinin bu hesaplaşmada FETÖ karşıtlığı üzerinden AKP’ye yedeklenmeye çalışılması ve bunun milli çıkarlara indirgenmesi ise işin hamaset boyutunu oluşturuyor.

Oysa ki her şeyi özelleştiren, NATO’cu, Amerikan uşağı İslamcı güçlerden “milli ve de yerli” bir beklenti içinde olunmaması gerektiğini onlarca kere ifade ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Son alınan karar ile birlikte AKP’nin kurmayları, fedaileri ve yandaşları ABD’nin temsil ettiği sistemin “yozlaşmış Amerikan sistemi” haline geldiğini propaganda edecekler ve sistem içerisinde yozlaşmamış odakların arayışına girecekler. Halbuki ABD açısından hava hoş… Ekonomik çıkarlarının yıpratıldığını söyleyerek hukuki adımlar atan emperyalizm aynı zamanda siyasi adımları için gereken kozları da adım adım eline almaktadır.

Öncelikle beklenen tahmini bir kenara itelim. ABD, Sarraf davası aracılığı ile AKP iktidarını indirecek ya da bazılarının çok sevdiği tabirle “ipini çekecek” adımlar atmayacak. ABD açısından elinde tutulacak bir koz olan Sarraf davası özellikle bölge politikalarının bir katalizörü olarak görev yapacaktır. Zaten Türkiye ile ABD arasında Güneydoğu Asya, Ukrayna, Kafkaslar, Latin Amerika, Balkanlar ve Afrika üzerinden herhangi bir pazarlık gündemi ya da büyük ve özel bir çelişki bulunmuyor. Ne yazık ki ülkemiz AKP, FETÖ, sermaye devleti, sermaye sınıfı ve bilumum düzen içi unsur aracılığıyla Amerika’nın iyi bir hizmetkarı haline getirilmiştir.

Ortadoğu’da neredeyse el atılmadık nokta bırakmayan emperyalizmin ve özellikle Trump yönetiminin tüm politikalarında daha fazla gaza basması bekleniyor. Suriye’de Kürt siyasetiyle yaptığı ilişkiyi yapısal ve kalıcı bir boyuta taşımak isteyen, bugüne kadar kendisine hizmet eden cihatçı terör örgütlerinden kurtulmaya çalışan, Irak’ta Barzani ve İbadi’ye aynı anda oynamaya çalışarak Şii etkisini kırmak için uğraşan, İran’ı kuşatma harekatına hız veren ABD yönetimi attığı tüm adımlarda AKP iktidarını ve Türkiye’deki sermaye devletini yardıma çağıracaktır.

Tüm bu başlıklarda pazarlığa oturmayı artık ön koşul haline getiren AKP iktidarının karşısına ise Sarraf davasının çıkarılacağını görmek için müneccim olmaya gerek bulunmuyor.

AKP iktidarının, fedailerinin ve yandaşlarının bu başlıkta sert görüntü vermeye çalışarak, uzlaşma arayışına gireceklerini daha önce söyledik. Bölgede ve Türkiye’de emperyalizm ile herhangi bir derdi olmayanların Amerikaya karşı yükselttikleri hamaset boyutu ağır basan söylemlerin hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor. O yüzden bilinmelidir ki, bundan sonra Sarraf davası ABD’nin elinde bir instrümandır.

AKP’nin ve Erdoğan’ın emperyalizm ile derdi olmadığını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. Bugün soluğu Fransa’da alan ve Fransız işçi sınıfının baş düşmanı Macron’dan “dostum” diye bahsederek ona övgüler düzen ülkemiz Cumhurbaşkanı ve şürekasının muhatabı ister İngiltere ister Almanya ister Fransa isterse Amerika olsun fark etmez. Onlar için görüntü verilmesi yeterlidir.

Ülkemizi ve emekçileri emperyalizmin çizdiği yollara sürüklemekten başka bir işe yaramayan bir iktidarın inandırıcılığının her geçen gün daha da azaldığı çok açıktır. O yüzden emperyalizme karşı mücadelenin AKP’ye karşı mücadele ile daha fazla çakışacağı bir dönem içerisinde olduğumuz akıllardan çıkarılmamalıdır.

Tersi yönden AKP’nin hamasetinden etkilenerek anti-emperyalist mücadele alanını boşaltan sol ise mücadele kaçkınlığı ile malul olur. Bu hataya ya da saflığa düşülmemelidir.