Emperyalizmin Küba seferi: Sefer olur ama zafer olmaz

PUSULA | Emperyalizmin Küba seferi: Sefer olur ama zafer olmaz

Emperyalizmin Küba seferi: Sefer olur ama zafer olmaz

TAYLAN YILMAZ

Kendini dünyanın hükümdarı sanan ABD’nin dibinde, emperyalizmin her türlü saldırısına ve on yıllardır devam eden ekonomik ambargoya rağmen küçücük bir ada ülkesinin emperyalizme karşı bu denli görkemli direnişi ve dünyadaki diğer anti-emperyalist hareketlere verdiği ilham, kuşkusuz ki Küba halkının ve sosyalizmin başarısıdır.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) arka bahçesi sayılan ve emperyalizmin kirli oyunlarının deney sahası gibi uygulamaya koyulduğu bir coğrafyada gerçekleşen Küba Devrimi, ABD’nin şimdiye kadar hazmetmekte zorlandığı bir gerçek. Gerek Küba’nın bulunduğu coğrafyanın ABD için önemi, gerekse Küba Devrimi’nin dünya üzerindeki diğer devrimci ve anti-emperyalist hareketlere verdiği ilham, ABD’nin Küba’ya yönelik saldırılarının ve müdahale girişimlerinin temelini oluşturuyor.

Domuzlar Körfezi İşgali

Yoksul halkın çıkarlarını savunan Küba Devrimi, en büyük darbeyi, Batista diktatörlüğünün yönetiminde ülkeyi kirli işleri için arka bahçesi olarak kullanan emperyalizme ve işbirlikçilerine indirdi. Küba’nın ekilebilir arazilerinin büyük çoğunluğu, ağırlıklı olarak ABD vatandaşlarından oluşan yabancılar tarafından yönetiliyordu. 1959 yılında yürürlüğe koyulan toprak reformu yasasıyla birlikte çiftlikler kamulaştırılmaya başlandı. 1960 yılına gelindiğinde ise Küba’nın devrimci hükümeti yaklaşık 25 milyar dolar değerinde çiftliği kamulaştırmıştı. Buna ek olarak, yine çoğunluğu ABD merkezli olan birçok şirket için devrim pek “kârlı” değildi.

Devrimi engellemeyi başaramayan emperyalizm ve işbirlikçileri, çok geçmeden henüz yeni doğmuş devrimi boğmak için kolları sıvadı ve dönemin ABD Başkanı Kennedy’nin de onayıyla Domuzlar Körfezi adı altında bir işgal operasyonu başlattı. Devrimden sonra ağırlıklı olarak ABD’nin coğrafi olarak Küba’ya yakın olan Miami ve Florida şehirlerine kaçan Amerikan yanlısı Kübalılar bu operasyona 2506. Tugay adı altında katıldı. CIA’nın da aktif olarak rol aldığı işgal operasyonu fiili olarak 16 Nisan 1961 gecesi başladı. Yalnızca 3 gün süren operasyon, emperyalizmin hem askeri hem de diplomatik olarak ağır yenilgisiyle sonuçlandı.

Küba açısından açık bir zafer olan bu işgal operasyonu, Küba’nın Sovyetler Birliği ile yakınlaşmasına ve devrimin halk tarafından daha fazla sahiplenilmesine yol açtı. 1961 yılının Ağustos ayında Amerikan Devletleri Örgütü’nün (OAS) Uruguay’daki toplantısına katılan dönemin Küba Ekonomi Bakanı Ernesto Che Guevara Beyaz Saray’da görev yapan sekreter Richard Goodwin aracılığıyla ABD Başkanı Kennedy’e bir not gönderir: “Domuzlar Körfezi için teşekkürler. Çıkarmadan önce devrim zayıftı. Şimdi her zamankinden daha güçlü.”

Firavunfaresi Operasyonu

Domuzlar Körfezi’nden sonra hem askeri hem de diplomatik anlamda yenilgi alan emperyalizm, Küba’ya yönelik saldırılarını sürdürdü.

Yine Başkan Kennedy’nin onayıyla, Firavunfaresi (Mongoose) Operasyonu adı altında Küba’ya yönelik daha kapsamlı bir harekat düzenlenmesi kararlaştırıldı. Domuzlar Körfezi’nden farklı olarak Firavunfaresi basit bir askeri harekat değildi ve Küba’da devrim hükümetinin devrilmesi için propaganda, psikolojik savaş ve sabotaj eylemlerinin kullanılması gibi farklı alanda bir çok plandan oluşuyordu. Operasyon kapsamında birbirinden farklı otuzun üzerinde plan hayata geçirildi. Temel olarak Küba’da devrimci hükümetin ekonomisinin çökertilmesini amaçlayan bu planlardan bazılarına örnek olarak terör eylemleri, adadaki ürünlerin biyolojik ve kimyasal olarak tahrip edilmesi ve Küba kıyılarının mayınlanması verilebilir.

1976 yılında 455 sayılı Barbados-Jamaika seferini yapan Cubana uçağının havada patlatılması da yine CIA tarafından Küba’ya yönelik bu çerçevede düzenlenen saldırılardan biri olarak görülebilir. 73 kişinin hayatını kaybettiği bu saldırıyla birlikte Küba’nın uluslararası arenada “haydut devlet” olarak gösterilmesi hedeflendi. Ayrıca, saldırıdan sorumlu olan CIA ajanı Orlando Bosch, Domuzlar Körfezi operasyonuna katılan 2506. Tugay üyesidir.

 Fidel’e suikast girişimleri

ABD’nin başarısızlıkla sonuçlanan operasyonlarının ardından 2 Aralık 1961’de konuşma yapan Fidel Castro, bir Marksist-Leninist olduğunu ve Küba’nın yolunun Marksizm olduğunu duyurdu. Küba’nın ve Fidel’in sosyalizme yöneldiği bilinse de bu ilk defa açık olarak dillendirilmişti ve dünyada büyük yankı uyandırdı.

Bu durum ve Küba ile Sovyetler Birliği’nin kurduğu yakın ilişki, Küba Devrimi için kritik öneme sahip olan devrimci önder Fidel Castro’nun ABD’nin daha fazla dikkatini çekmesine yol açtı ve doğrudan Fidel’i hedef alan suikast girişimleri hız kazandı.

1959 yılından başlayarak 2000 yılına kadar bütün ABD Başkanları birbirinden farklı yollarla ve defalarca Fidel’e suikast düzenlemeye çalıştı:

Dwight D. Eisenhower (1959–1961): 38
John F. Kennedy (1961–1963): 42
Lyndon B. Johnson (1963–1969): 72
Richard Nixon (1969–1974): 184
Jimmy Carter (1977–1981): 64
Ronald Reagan (1981–1989): 197
George H. W. Bush (1989–1993): 16
Bill Clinton (1993–2000): 21

CIA tarafından ABD Başkanlarının onayıyla gerçekleştirilen bu suikast girişimlerinin hepsinin başarısızlığa uğramasının yanı sıra, başarısızlığa uğrayan bu suikast girişimleri Fidel Castro’yu “en çok suikast düzenlenen kişi” olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na da soktu.

Küba’ya sefer olur ama zafer olmaz!

Küba’da devrimi engelleyemeyen emperyalizm, Domuzlar Körfezi’nden ve Firavunfaresi Operasyonu’ndan başlayarak şimdiye dek her fırsatta Küba’da sosyalist iktidarın devrilmesi ve Batista gibi emperyalizm yanlısı işbirlikçilerin iktidara gelmesi için çok uğraştı ancak başarılı olamadı.

Kendini dünyanın hükümdarı sanan ABD’nin dibinde, emperyalizmin her türlü saldırısına ve on yıllardır devam eden ekonomik ambargoya rağmen küçücük bir ada ülkesinin emperyalizme karşı bu denli görkemli direnişi ve dünyadaki diğer anti-emperyalist hareketlere verdiği ilham, kuşkusuz ki Küba halkının ve sosyalizmin başarısıdır.

Havana’daki ABD Büyükelçiliği’nin karşısında bulunan bir yazıyla bitirelim: “Señores imperialistas, no les tenemos ningún miedo” yani “Emperyalist beyler, sizden korkmuyoruz!”