Emperyalizmin kanlı silahı: Kontrgerilla

PUSULA | Emperyalizmin kanlı silahı: Kontrgerilla

Emperyalizmin kanlı silahı: Kontrgerilla

Zafer Aksel Çekiç

Kontrgerillanın sermayenin iktidarının korunması için başbakanların, siyasetçilerin, gazetecilerin, aydınların ve esas olarak halkın suikastlarla, bombalamalarla, katliamlarla yok edildiği ve yalanlarla birlikte sindirildiği düzenin en kanlı çarkları olduğu akıldan çıkarılmamalı

Emperyalizmin müdahale araçları içinde en fazla toplumsal uzantısı olanı kuşkusuz İtalya’da Gladio, Yunanistan’da Koyun Postu, Batı Almanya’da Gehlen Harekatı, Fransa’da Rüzgar Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu, İngiltere’de Gizli Britanya Ağı ve Türkiye’de Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan Ergenekon’a çeşitli isimlerle anılan emperyalizmin savaş örgütü NATO’ya bağlı kontrgerilla operasyonudur.

Dünya Savaşı sonrasında yakalanan Nazilerden ve Nazilerin komünistlere karşı faaliyetlerindeki tecrübelerden yararlanılarak Sovyetler Birliği ile olası bir savaşta cephe gerisindeki “direniş” faaliyetlerini örgütlemek ve komünistlerin faaliyetlerinin sınırlandırılması amacıyla kurulan bu örgüt başta NATO ülkeleri olmak üzere emperyalist bloktaki ülkelerde devletin başta güvenlik ve istihbarat birimleri ile yargı olmak üzere tüm ayaklarında, üniversitelerde, medyada, patronlar içinde ve suç örgütleri arasında gizli olarak örgütlendi.

Naziler’den devralınan gelenek

Her ne kadar kontrgerilla faaliyetlerinin “cephe gerisi” kısmı İngiltere’de istihbarat örgütü MI6 tarafından olası bir Nazi Almanyası işgaline karşı geliştirilmiş olsa da, bir bütün olarak Nazilerin askeri istihbaratının da başında olan ve savaş sonrasında ABD ordusuna teslim olan General ReinhardGehlen tarafından Sovyetler Birliği’nden gelen savaş esirlerinden bilgi almak ve Doğu Avrupa’daki anti-komünist örgütlerle ilişkileri yönetmek amacıyla kurulan örgüte dayanıyor.

Bu haliyle Nazilerin anti-komünistlik üzerinden kontrgerillanın kökenindeki yerleri açık olmalı. Bu anlamda, örneğin, İtalya’da da Gladio örgütlenmesinin kuruluşunda yer alan Licio Gelli adındaki faşist de anılabilir. Gelli, Nazilerle işbirliği içinde işlediği savaş suçları nedeniyle ölüm cezasının infazını beklerken yine ABD ordusunun istihbarat servisine sığınıp daha sonra Gladio’nun kuruluşunda ve ABD’li Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile de bağlantılı isimler üzerinden CIA ile İtalyanlar arasındaki aracı olmaya kadar varan bir kariyere sahip olacaktı.

Bu örneklerin hemen her ülkede çoğaltılması da mümkün.

Kontrgerilla operasyonları

Türkiye’de “Sahra Talimnamesi” çevirisiyle bilinen kontrgerilla faaliyetlerinin temel belgelerinde yer alan haliyle bu örgütlerin faaliyetleri adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırma, tedhiş olayları ve tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj gibi pek çok suçu kapsıyor.

Avrupa Birliği’nin bu faaliyetlerin yeniden düzenlendiği “ifşa” dönemindeki değerlendirmesi de “Süper-NATO” diye de anılan kontrgerillayı ve faaliyetlerini “Avrupa Topluluğu’na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile iş birliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır.” diye tanımlamak zorunda kalıyordu.

Dünyada bilinen kontrgerilla operasyonları arasında ise İtalya 1969 ile 1980 arasında yaşanan ve çoğu daha sonra yöneticilerinin CIA ile bağlantısı ortaya çıkan Kızıl Tugaylar örgütünün yaptığı ileri sürülen çok sayıda bombalama, Türkiye’de 1970’li yıllarda Ülkü Ocakları üzerinden devrimcilere ve halka karşı yürütülen silahlı katliamlar, komünistlerle işbirliğine girişen ve bu arada Kissinger tarafından tehdit edilen İtalyan Başbakanı Aldo Moro’nun öldürülmesi gibi çok sayıda siyasi cinayetler gibi uzun bir listeyi kapsadığı söylenebilir.

Kontrgerillanın bugünü

NATO’nun kontrgerilla faaliyetlerinin Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından ifşa edilerek dağıtıldığı söylense bile ifşa ve dağıtılma iddialarının çok kısıtlı kaldığı biliniyor. Herkes tarafından bilinen İtalya’daki “Temiz Eller Operasyonu” sonrasında Avrupa Birliği’nin de kararına rağmen kontrgerilla faaliyetleri sadece Belçika, Hollanda ve İsviçre’de yargıya taşındı.

Türkiye’de Ergenekon adıyla yürütülen yargılamalarda ise esas olarak kontrgerillanın faaliyetlerinin açığa çıkartılması yerine dönüştürülen bir kontrgerilla örgütünden söz etmek mümkün. Nitekim dünya çapında da komünizm tehdidi yerine terör tehdidinin konularak kontrgerilla faaliyetlerinin “Gladio-B planı” adıyla sürdürüldüğü söyleniyor.

Bu çerçevede bakıldığında, kontrgerilla faaliyetlerinin emperyalizmin tarihinin ve patronların karlarını ve mülkiyetlerini korumak için başvurabilecekleri yolların en kanlı örneklerinden biri olduğu görülüyor. Nazilerden devralınan bir geleneğin sürdürüldüğü bu gizli ve paralel yapılanmaların hizmet ettiği tek şeyin ise sermaye düzeninin devamlılığı olduğu unutulmamalı. Zaten bu yüzden birkaç örnek dışında bu faaliyetlerin ifşa edilmediği de hep hatırlanmalı.

Kontrgerillayla mücadelenin sermaye düzeni yıkılmadan başarılamayacağı da…