Düzen muhalefetinin ufku sermaye politikaları ile sınırlı: Restorasyon mu dediniz?

Düzen muhalefetinin ufku sermaye politikaları ile sınırlı: Restorasyon mu dediniz?

10-06-2018 08:59

AKP’ye ve Başkanlık sistemine karşı olduğunu söyleyen düzen muhalefetinin seçim beyannameleri yayınlandı. Aynı zamanda ilgili partilerin Cumhurbaşkanlığı adayları da, eğer seçilirlerse yapacaklarını ve restorasyon projelerini anlatıp duruyorlar. “Parlamenter sisteme dönüş” bahsinde yapılan vurgular dışında hiçbir partinin yaklaşımında sermaye düzenini kökünden sarsacak bir önerme bulunmuyor.

NEŞE DENİZ BABACAN

AKP iktidarına karşı mücadele ve Başkanlık sisteminin Türkiye’deki yansımaları 24 Haziran’da yapılacak korsan seçimlerin önemli bir ayağını oluşturuyor. İçinde dinci ve faşist partilerin, sosyal demokrat CHP’nin ve liberal demokrat HDP’nin bulunduğu düzen muhalefetinin bu başlıklara yaklaşımlarında ortaklaşan yanlar olmakla birlikte hiçbirisinin sermaye düzeni ile kavgalı bir pozisyonu yok.

SERMAYE SINIFININ MEMNUNİYET DÜZEYİ

AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan ile sermaye sınıfını çarpıştırmaya ya da karşıtlık ilişkisi kurmaya çalışan anlayışlar özellikle bu seçim döneminde bir kere daha gözlerimizin önünde yerini aldı. Türkiye’de kapitalizmin geldiği noktayı, sermaye sınıfının burada durduğu yeri ve emperyalizm bağlamını değerlendirme dışı bırakırsanız, her türlü restorasyon projesinin aynı zamanda burjuvazi tarafından da destekleneceğini ve aslında AKP’nin iktidardan inme zillerinin çaldığını söyleyebilirsiniz.

Ancak durum pek öyle değil. 12 Eylül ile birlikte Türkiye’deki kapitalist birikim modelinin kazandığı karakter, bunun sermaye devleti katındaki dönüşümleri ve siyasi iktidarın buna göre şekillenmesi sermaye sınıfına rağmen olan şeyler değil. Dolayısıyla AKP ve Tayyip Erdoğan bugün de sermaye sınıfına rağmen iktidarda değiller. Seçim sonrasında AKP’nin iktidarda kaldığı durumda da, sermaye sınıfı ile işbirliğinin devam edeceğini bir kenara not etmek gerekiyor.

Tüm bunlarla birlikte, sermaye iktidarının ekonomik ve siyasi anlamdaki merkezileşme eğilimi geçmişten beri süreklilik taşıdı, güncel olarak da Türkiye’deki sisteme kendini daha güçlü bir şekilde dayattı. Bunun en önemli uygulayıcısı ise AKP iktidarı oldu. Şimdi ise sermaye sınıfının ve devletin en önemli arayışlarından biri olan Başkanlık sisteminin hayata geçirilmeye çalışıldığı bir dönemde, yine bu sınıfın bundan köklü bir şekilde geriye dönmesi için bir neden olduğunu söylemek çok mümkün değil. Hatta Türkiye’de büyük burjuvazinin mutlak olarak Millet ittifakının arkasında yer aldığını söylemek de siyaseten içinde yanlışları barındırıyor.

DÜZEN MUHALEFETİ İÇİN KAPİTALİZM VE EMPERYALİZM SORUN DEĞİL

Seçim beyannamelerinde yazanlara bakılırsa düzen muhalefetinin programlarında farklı şekillerde “parlamenter sisteme dönüş” ve “tek adam sisteminin” kaldırılması ya da yumuşatılması başlıkları yer alıyor. Ancak gerek beyannamelerin bütünü incelendiğinde, gerekse bu partilerin kapitalizme, emperyalizme ve onların kurumlarına bakışları değerlendirildiğinde ortaya atılan restorasyon projelerinin köklü bir değişikliği içermediğini ifade etmek gerekmektedir.

Daha doğrusu bu düzeltme hareketleri Türkiye’deki sermaye diktatörlüğünün uçlarının törpülenmesi anlamına gelmektedir. AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan’da temsil olunan bu uçların törpülenmesi içinse siyasi iktidarın değişmesine, Tayyip Erdoğan’ın değil de Muharrem İnce’nin başkan ya da yarı başkan olmasına gerek bulunmamaktadır. Birkaç büyük örnek vermek gerekirse;

• AKP’nin ekonomide yarattığı tahribatı, özelleştirme karşıtı bir mücadele ve devletleştirme programını hayata geçirmeden neo-Keynesçi modellerle çözemezsiniz.

• Türkiye’nin dış politikasını düzelteceğiz demek için önce emperyalizm karşıtı, Türkiye’yi NATO, AB ve Gümrük Birliği’nden bağısızlaştıran politikaları merkeze koymazsanız olmaz. Tersi durumda emperyalizmle uyumlu dış politika devam eder. Aynen AKP iktidarında olduğu gibi.

• Türkiye’deki sömürü düzeni ile köklü bir hesaplaşmaya girmeden, yani üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete son vermeden emekçilerin kurtuluşu adına hiçbir şey yapamazsınız. Üretim araçlarının işçi sınıfının yönetimine geçmediği bir ortamda halkın devlet yönetimine katılımı hayaldir.

Dolayısıyla parlamenter sisteme dönüş ve tek adam rejiminin sona erdirilmesi ile ilgili düzen muhalefetinin ortaya attıkları programların ayaklarının havada olduğunu görmek gerekmektedir. Zaten Türkiye’nin ve emekçilerin ihtiyacı da restorasyon değil, devrim programıdır.


PUSULA | DÜZEN PARTİLERİNİN SEÇİM BEYANNAMELERİNDE NE VAR?

Düzen siyasetinde taşlar yerine oturuyor: Laikliğin tasfiyesinde mutabakat

Emperyalizmle işbirliğinin perdesi

İşçiler seçimin neresinde?: Seçimlerin unutturduğu ve unuttukları