Adı unutulmayacak bir devrimci: Robespierre

Adı unutulmayacak bir devrimci: Robespierre

14-07-2018 09:15

Fransız Devrimi insanlık tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Tarihi, toplumları, siyaseti ve yaşamı kökünden sarsan böylesi bir sürecin şüphesiz en önemli isimlerinden biri de Maximilien Robespierre...

Evrim Saldıran

Fransız Devrimi insanlık tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur. Tarihi, toplumları, siyaseti ve yaşamı kökünden sarsan böylesi bir sürecin şüphesiz en önemli isimlerinden biri de Maximilien Robespierre. Tarihe ve siyasete kişi merkezli bir yaklaşımın burjuva tarih anlayışında somutlandığı biliyoruz. Bu yaklaşım, insanları ve sınıfları edilgen bir konuma taşımanın da en önemli yöntemlerinden bir tanesi. İnsanlık tarihinin anlamlandırılması ise sınıf mücadeleleri, nesnel durum ve bunlarla bağlantılı olarak özne faktörünün bütünlüğüyle mümkün oluyor. Dolayısıyla dünyayı sarsan bir devrimin en önemli figürü olan Robespierre, şüphesiz bu sürece katkı koymuş, belirlemiş ve rotasını çizmiştir. Bu sürecin Fransa’da sınıf savaşımından, 18. yüzyıldaki düzen tartışmalarından, insanlığın kurtuluş arayışından bağımsız geliştiğini söylemek ise büyük bir hata olacaktır.

Robespierre’in avukatlık yaptığı dönem Fransa’nın çözülüşüne denk geliyor. Soylular ve ruhban sınıfı arasındaki ittifakın burjuva ve köylü sınıfı üzerindeki tahakkümünü arttırdığı, Fransa’nın savaş pratiklerinin yenilgiyle sonuçlandığı, devrim açısından da önemli bir gündem olan ekmek fiyatının dünya ülkelerine kıyasla en üst seviyeye çıktığı bir süreçten geçiliyor. Kral’a karşı yürütülen mücadele, aynı zamanda Fransa’nın kurtuluş mücadelesiyle birleşiyor. Fransa’da siyasal ve toplumsal gelişmeye temel oluşturacak bir aydınlanma dönemi olduğunu biliyoruz. Voltaire, J.J Rousseau, Montesquieu, Diderot gibi isimler bu teorik ve kültürel gelişmenin merkezinde duruyorlar. İnsan hakları, aklın yönetime etkisi üzerine bir dizi çalışmaya imza atılıyor. Aydınlanma dönemi Robespierre’i önceliyor, krallığa karşı mücadelede referanslarına zemin hazırlıyor.

Olması gerekenle kurulan bağ

İnsanlık tarihini ilerleten devrimlere ve onların öznelerine baktığımızda ortak bir noktayı gözlemleyebiliyoruz. Var olan ile olması gereken arasındaki açının tespiti ve bu açının kapanması için girişilen amansız bir mücadele… Jakobenlerin ya da öznelinde Robespierre’in tarihsel konumu bu temel misyonla şekilleniyor. Feodalizmin ilerleyişi, toplumsal ve kültürel açıdan çürümeyi beraberinde getiriyor. İnsanlığın değerlerine sahip çıkanlar için ise mücadele kaçınılmaz oluyor. Tarihte ilk olma özelliği ise yürütülen mücadelenin hedeflerinde beliriyor. Yeni bir yönetim bilinci, krallığa son verme isteği ve insan aklını iktidara taşıma zorunluluğu Robespierre’in ve Jakobenlerin mücadele hattını özetler nitelikte.

Her tarihsel kişilik gibi Robespierre’de büyük bir kırılmanın içerisinde yeniyi ve olması gerekeni görebilmiştir. Bilinci ve azmi ise şu cümlesiyle ifade edilebilir; Halk baskı altındaysa, kendine kendinden başka bir şey kalmamışsa, ona ayaklan demeyen alçaktır. Ancak bütün yasalar çiğnenir, zorbalık gemi azıya alır, iyi niyet ve edep, haya ayaklar altına alınırsa, işte o zaman halk ayaklanmalıdır. O an gelip çatmıştır… Halkı, satılmış mebuslara karşı ayaklanmaya çağırıyorum.” 1

Bu çağrı, özünde feodalizmin emekçi halk üzerinde kurduğu tahakküme, Meclis’te meşruti monarşiyi savunan gerici hata ve halkın ayaklanmasından ürken, yeni bir aşamaya geçişi reddedenlere karşı yapılmıştır. Meclis’in sol kanadını oluşturan Jakobenler ise devrimi mantıki sonucuna götürmek noktasında net bir tutum sergilemiştir. Bu netliğin altında yalnızca yapma iddiası olduğunu söylemek eksikli olacaktır. Bu iddiayla birlikte insanlık tarihiyle kurulan bağ, insana yakışır bir düzen arayışı, aklın egemenliği ve eşitlikçi bir düzen tahayyülü onların çıkış paradigmaları olarak kodlanmalıdır. Yetinmemenin ve motivasyonun kaynağı burasıdır. Bu açıdan Jakobenler topluma öncülük etme ve yeni bir toplum yaratma iddialarını diri tutabilmiştir.

Robespierre’e gelen bir mektupta şu cümle dikkat çekiyor; “Seni harekete geçiren, senin çıkarların değil, halkın yararı olmuştur.” Hem döneminde hem de sonrasında “terör dönemi” olarak adlandırılan süreç, feodalizmin kan ile bastırılması ve devrimin sonucuna ulaştırılması çabaları olarak okunmalı. Mektuptaki ifade ise, bir karşıtlığı gözler önüne seriyor. Halk ve krallık yönetimi. Buradan bakıldığında, yeni olana doğru gidişteki inadı ve dizayn etme isteğini gözlemleyebiliyoruz. Temsiliyetini üstlendiği kavgayı, geri dönülemeyecek boyuta taşıyan bir devrimciden bahsediyoruz..

Robespierre’den günümüze: Öncülük, ısrar ve olması gerekene ilerlemek

21.yy’dan geriye doğru bakıldığında, düzen arayışının insanlık tarihi boyunca sürdüğünü ve bugün de devam ettiğini gözlemliyoruz. İnsanlık tarihi, insanın değerleriyle uyumlu bir rejimi tanımlamak ve pratikte uygulamanın kavgasıyla ilerliyor. Robespierre’in yeni arayışının, Bolşeviklerin devrimde inatçılığıyla iç içe geçtiğini bir tarafa not etmek gerekiyor. Her yeni rejim, ayağını bastığı rejimin krizlerinden ve o rejimin dinamikleriyle kurulur. Yeni kavramı, liberalizme bulaşırsa tehlikeli, sınıfsal bir bakışla donatılırsa insanlığın değerleriyle uyumlu bir şekilde anlam kazanıyor. Kapitalizmin krizleri ise, yeniyi arayanları işçi sınıfına ve onun öğretisi olan Marksizm-Leninizme yönlendiriyor.

Jakobenlerin açtığı yol ise günümüzde burjuvaziye karşı işçi sınıfı kavgasında anlam buluyor. Sosyalizmde ısrar, öncülük ve insanlığın değerlerinin iktidara gelmesi için amansız  bir mücadele…

—————————————————————————————————————————————————————————————————

1.Robespierre, Devrim Yazıları, Belge Yayınları 1989 syf 94

PUSULA’NIN DİĞER YAZILARI

PUSULA 1 – Fransız Devrimi ve tarihsel önemi

PUSULA 3 – Jakobenizm‘den sosyalizme: Lenin

PUSULA 4 – Fransız Devrimi’nden kalan büyük miras: Cumhuriyet ve laiklik