Münferit değil, organize…

"Artık, vekaletle değil, kendi aklımız, irademiz ve ellerimizle müdahale etmenin zamanıdır"

Geçtiğimiz Salı günü TBMM Genel Kurulu’nda ‘Başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü İstismar Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’ raporu görüşüldü. Genel Kurul’da bulunan milletvekili sayısı ise bizleri elbette şaşırtmadı: sayı yüz bile değildi.

Hafta başında gaza gelip, kimyasal hadımla ağzını açanlar mı istersiniz, idamla devam edenler mi dersiniz, yoksa “en ağır cezalar indirimsiz uygulanaaa” fermanları verenler mi….

Ama elbette bakla da ağızlardan çıktı: “zina ile ilgili düzenlemeyi de yapmak suretiyle bu tacizler vesaire, bunları belki de aynı kapsam içerisinde değerlendirmemiz lazım”… Tacizler vesaire… Zina…

Çocuk istismarında dünyada üçüncü sırada olan Türkiye’de istismara uğramış çocuk oranını yüzde 33, yani her üç çocuktan biri… Çocuk istismarı vakalarında son 10 yıldaki artış ise yüzde 700… Mahkeme verilerine göre ülkemizde yılda ortalama 8 bin çocuk cinsel istismara uğrarken, cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı işleniyor…

Beş ayda 38’i 15 yaş altı, 115 hamile çocuğun gizlenmiş kayıtlarını ortaya çıkaran sağlık emekçisi o günden beri sürekli sürgün ediliyor…

Sadece TUIK verilerine göre Türkiye’deki evlenmeler içerisinde, çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının oranı %28-%35…

Öte yandan ECPAT (Çocuk Fuhuşu, Çocuk Pornografisi ve Cinsel Amaçlı Çocuk Ticaretine Son) Türkiye raporu ülkemizin, çocuğun cinsel istismarında hem kaynak hem transit ülke olduğunu gösteriyor.

2014 Küresel Kölelik Endeksi’ne göre Avrupa’da cinsel sömürü ve erken yaşta evliliğin en fazla olduğu ülke Türkiye.

SHÇEK verilerine göre, internet dolaşımında yüzde 42’si yedi yaş ve altı, yüzde 77’si ise dokuz yaş ve altı çocukların bulunduğu müstehcen fotoğraf sayısı 36 binden fazla.

45 çocuğa cinsel taciz ve tecavüz skandalından “bir kereden bir şey olmaz” sözleriyle ve adeta set çekilerek “aklanan” Ensar Vakfı’na ‘değerler eğitimi’ adı altında, protokolle çocuklarımız teslim ediliyor.

Çocuklarımız gerici örgütlenmelerin yurtlarında, imam hatip okullarında bir yandan tacize, istismara maruz bırakılırken, diğer yandan tekbirlerle cihatçı eğitimin karanlığına teslim ediliyor.

Eğitimde 4+4+4 sistemiyle 2 buçuk milyon çocuk okula gitmiyor.

İktidar ise “tacizler vesaire” zina kapsamına alınsın diye adım atmak üzere hazırlanıyor.

Kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirerek cezayı ortadan kaldırmayı hedefleyen yasaları meclise getirecek kadar alçalabilen, “9 yaşında kız çocuğu evlenebilir” fetvaları veren, çocuk istismarcılarına “iyi hal, saygın tutum” indirimini neredeyse rutin uygulama haline getiren, istismarda “küçüğün rızası” arayan, müftülere nikah yetkisi vererek şer’i hukuku hayata geçirmeye çalışanlar, şimdi de çocuk istismarının zina kapsamına sokulması gerektiğini söylüyor.

Hepimizi ağır töhmet altında bırakan çocuk istismarını fırsata çevirerek gerici kuşatmayı güçlendirirken bu rezaletin üzerini örtmeye çalışıyorlar.

Görüldüğü üzere, bütün olan biten dedikleri gibi münferit sapıklık değil, organize bir dönüştürme süreci…

Çocuk istismarını önlemek için kurdukları komisyon ise yaptıklarını bir kez daha teyid ederken, yapacaklarının da adeta teminatı: “iyi hal, saygın tutum” indirimini neredeyse rutin uygulama haline getiren Adalet Bakanlığı, Ensar Vakfı’yla protokol imzalayan Milli Eğitim Bakanlığı, “bir kereden bir şey olmaz” diyerek istismarı meşrulaştıran Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 115 hamile çocuğun kayıtlarını hasıraltı eden Sağlık Bakanlığı ile bu bilgiyi gizleyenleri “15 yaşın üstündeki doğumlar yasaya uygun” gerekçesiyle koruyan İçişleri Bakanlığı…

Biz bu noktaya bir haftada gelmedik elbette. Ancak, bu noktaya gelmemizde büyük katkısı olanları, yobazlarla adeta gericilik yarışına girenleri, bu gerici adımları, adeta meşruiyet katarcasına, meclis genel kurullarında tartışanları da hatırlayalım. Salı günü TBMM genel kurulundaki hazirun bile bunu görmek için yeterli.

Artık, vekaletle değil, kendi aklımız, irademiz ve ellerimizle müdahale etmenin zamanıdır. Vekiller değil, kadınlar görev başına!