MESAM, Mozart, AKP ve Naziler

AKP iktidarı ise attığı bu adımın ardından yaşananları izlemekle yetinmiyor, her şey bir yana R. Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarından birinde ”siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir.

Müzik uzmanı Prof. Erik Levi “Mozart ve Naziler” kitabında birçok iktidarın, geçmişlerindeki büyük tarihsel ve sanatsal isimleri kendi siyasi amaçları uğruna sahiplenmiş olsalar da hiçbirinin Naziler kadar yoğun çalışmadıklarını söyler. Kitapta yer alan belgeler, savaşın kritik bir anında Alman ordusu Moskova’yı ele geçirme hedefiyle doğuya doğru ilerlerken Mozart’ın propaganda amacıyla istismar edildiğine dair birinci elden kanıttır. Nazi hükûmeti Almanya’nın zengin kültür mirasının en büyük temsilcilerinden, özel amaç ve hedeflerine hizmet etmeleri için yararlanma yoluna gider. Naziler eylemlerine ciddiyet ve saygınlık kazandırmak, geçmişle bir süreklilik hissi sağlamak amacıyla bu kültür sanat ikonlarını kendi görüşlerine uygun olarak şekillendiren bir siyaset izlerler. Erik Levi, Mozart’ın insani ve kozmopolit görünümü ile Nazi ideolojisi arasındaki belirgin uyuşmazlığa rağmen, faşist rejimin büyük bestecinin müziğini kullanarak hedeflerini daha da ileri götürmek için Mozart’ı nasıl bir propaganda faaliyetine alet ettiklerini detaylı bir biçimde anlatır.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) yönetim kurulu işten el çektirildi, yeni yönetim kurulu atandı. Güya Kültür Bakanlığı yaptığı inceleme sonucunda mevcut yönetim kurulunun yerine Yavuz Bingöl, Recep Ergül, Polat Yağcı, İpek Açar, Turhan Taşan, Fuat Güner ve Coşkun Sabah’ı kayyum olarak atadı. Ne var ki, görevden alınan yönetimi kurulunun talebi üzerine MESAM’da yapılacak inceleme ve teftişin sonuçlanması bir yana, ne gibi olumsuz bir tespit yapıldığıyla ilişkili herhangi bir bilgi verilmemişti. Mevcut yönetim kurulunun tedbiren işten el çektirilerek yerine geçici bir yönetim kurulu atanması ve olağan genel kurulun ileri bir tarihe ertelenmesi, öncelikli olarak anayasal savunma hakkını engelleyen hukuk dışı bir yaptırımdır. Yine aynı biçimde geçici bir yönetim atanmasına dair bakanlıkça uygulanan usul, MESAM’ın bağlı bulunduğu 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve ilgili mevzuata da tamamen aykırıdır.

Meselenin perde arkası vardı tabii. MESAM’dan istifa eden Orhan Gencebay, Arif Sağ başkanlığındaki yönetim kurulu üyelerini ‘etnik ve mezhepsel örgütlenme’ yapmakla suçluyordu. Asıl ilginç olan ise Orhan Gencebay’ın istifa dilekçesinde: “MESAM, etnik köken ve inanç üzerinden örgütlenerek faaliyette bulunulacak veya ele geçirilecek bir kurum değildir.” sözleri Alevilik tartışmalarına yol açıyordu. Arif Sağ’ın da dikkat çektiği gibi Gencebay “etnik, siyasi yapı gibi hassas konuları ortaya koyuyor. Açıkça söylemese de Alevilik, solculuk, Kürtlükten dem” vurarak AKP’ye MESAM’ın mevcut yönetimini ihbar ediyordu. Bu tartışmalar devam ederken Arif Sağ kendisiyle gerçekleştirilen bir söyleşide yandaş şarkıcı Yavuz Bingöl’e dair sorulan bir soruya: “Yavuz(…)Solcuyum diye ortaya çıktı. Sol kesim de bu çocuk solcuymuş diye arkasına takıldı. Ben mi takıldım? Siz takıldınız arkasına. Sonra karşınıza böyle çıktı.” yanıtını veriyordu. Bu söyleşinin ardından AKP yandaşı Yavuz Bingöl de Arif Sağ’a yanıt vermekte gecikmiyor, çaresizce: “Ben Arif Sağ gibi bağlama çalamam ama ondan daha iyi bir insanım.” gibi zavallı bir açıklama yapmak durumunda kalıyordu.

AKP iktidarı ise attığı bu adımın ardından yaşananları izlemekle yetinmiyor, her şey bir yana R. Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarından birinde ”siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. ”demesi sizce de Nazilerin, eylemlerine ciddiyet ve saygınlık kazandırmak, geçmişle bir süreklilik hissi sağlamak, iktidarlarını tahkim etmek için kültür sanatı kendi görüşlerine uygun olarak şekillendirme hedeflerini anımsatmıyor mu?