MERCEK | Hollanda-Türkiye arasındaki gizli ortaklık: Türkmen Murad Tugayı

MERCEK | Hollanda-Türkiye arasındaki gizli ortaklık: Türkmen Murad Tugayı

MERCEK | Hollanda-Türkiye arasındaki gizli ortaklık: Türkmen Murad Tugayı

Behzat Ulucan

Hatırlayalım,

Çavuşoğlu 16 Nisan Anayasa referandumunun hemen öncesinde, Mart başında ger(dir)ilen Türkiye – Hollanda ilişkilerine en sert yanıtı vermiş, kendisinin referandum propagandası kapsamında Hollanda’ya uçuşuna izin verilmemesine istinaden, Hollanda seçimlerinden birkaç gün önce Hollanda Başbakanı’na seslenerek “Laleleri görür, müzeleri görür. Halkıyla görüşemez diyor. Sen ne lalesisin bilmiyorum ama bizim ülkemizde lalenin en güzeli var İstanbul’da. Bunu söyleyen Başbakan, bu kadar küçülür mü? Biraz oy alacağım diye bu kadar düşer mi?” demişti.

Daha öncesi de var.

Şimdilerde birinci derece akrabaların atamalarının nihayet bitmişe benzediği, artık sıranın eniştesine vs. geldiği, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Hollanda’da konsolosluk binamıza alınmamış, polisler eşliğinde sınır dışı edilmişti. Bir yanıt da ondan gelmişti: Medeniyetin beşiği, Avrupa’nın göbeği ve yıl 2017. Avrupanın her yerinden vatandaşlarımız yanımızda. Onlarla buluşmamızı engelleyen zihniyete teslim olmayacağız. Sadece bir bakan olarak değil, bir Türk vatandaşı ve bir kadın olarak bu hukuksuzluğa asla teslim olmayacağız.”

Gelelim seçimlere…

Gerilimli dönemin de Başbakanı olan Mark Rutte’un liderliğindeki Liberal Parti, (AKP’lilere yönelik söylemlerinin etkisi ne kadar bilinmez ama) aşırı sağ söylemleri ile seçimlerde ilk sırada ipi göğüslemişti.

Çavuşoğlu’nun lale söylemleri yüzde kaça tekabül ediyor bilinmese de, AKP’li bakanlara göre Hollanda ve Almanya’nın tavırları ‘evet’ oylarını 2 puan kadar artırmıştı. Erdoğan da “Bakalım bundan sonra senin uçakların Türkiye’ye nasıl gelecek?” demiş ve eklemişti: “Bunlar Nazi kalıntısı, bunlar faşist!”

Son olarak CHP de bu milli duruşa destek vermiş, nasıl olur da Türkiyeli bakanlar Hollanda’ya alınmaz, Hollanda’yla ilişkileri “lütfen” askıya alın, her türlü desteği veririz demişti. Kılıçdaroğlu’na göre bu da “milli bir iş”ti neticede.

Devran döndü… İki ülke arası o kadar normalleşti ki, 15 Temmuz darbe girişiminde suça iştiraki iddiasıyla tutuklu bulunan Tümgeneral Mehmet Dişli’nin kardeşi Eski AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli “Hollanda arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla Lahey Büyükelçimiz olarak atanmıştır.” sürprizini karşımızda buluvermiştik. Dahası, aşağıdaki itiraflarını okuyacağınız Hollanda Dışişleri Bakanı da Ekim’de Türkiye’ye gelecekti, bu müjdeleniyordu atama mesajında.

Normalleşiyorduk…

Erdoğan’ın Almanya başta olmak üzere Hollanda’ya da en büyük tepkisi ülkelerinde “terör örgütlerinin kampanya yapmalarına, hatta konferansa katılmalarına” müsaade etmeleri idi. Erdoğan, Hollanda Başkanı hakkında “O zaten yüzüme bakamıyor, benim zaten onun yüzüne baktığım yok.” demişti. Bu sözlerinden hareketle utanma duygularının yerli yerinde olduğunu varsayıyoruz siyasilerin. Yılların siyaset erbabı Erdoğan yanılıyor olamazdı! 

UTANMA DUYGULARI OLANLARA SESLENİYORUZ: ŞİMDİ KİM UTANACAK?

Bu yakın geçmişi bir kez daha hatırlatmamızın bir sebebi var. Seçim döneminde harlanan gerilim, okşanan “milli duygular” eşliğinde, meğer Rutte başkanlığındaki Hollanda hükümeti 2017 yılı sonuna kadar (bu onların seçimlerini de bizim referandum sürecimizi de kapsıyor ve aşıyor) Suriye’deki cihatçı teröristlere başta ekonomi olmak üzere vasıta, eğitim, üniforma ve askeri gereç başlıklarında yardımını esirgememişti.

Türkiye ile Hollanda en üst perdeden günlerce restleşirken, meğer ortak nokta arka planda çoktan bulunuvermiş: Sultan Murad Tugayları

Sultan Murad Tugayı – Şüheda Şehitleri Taburu Komutanı Fehim İsa AKP yapımı “R4bia” kıyafetiyle…

Hollanda, bir yandan kendi seçim süreçlerinde en sert yabancı karşıtlığı ve göçmen düşmanlığı yaparken ve 2014 yılından itibaren “gençlerinin cihatçılar tarafından kandırılıp Suriye’ye götürüldüğü” iddialarını sık sık dillendirirken, 2017 yılına kadar ülkelerinin de terör listesinde bulunan cihatçı grupları desteklediğini itiraf ediyordu.

Tıpkı Türkiye gibi, Hollanda da bu “yardım”ları Suriye’deki rejim karşıtı ‘ılımlı muhalif gruplara’ iletiyordu. 2017 sonuna kadar 69 milyon euro bu cihatçılara akarken, yardım programının adı ‘öldürücü olmayan yardım programı’ oluveriyordu. Zira yardımlar ağır silahları kapsamıyordu. Üniformalar, askeri teçhizatlar, iletişim cihazları, artık cihatçılarla özdeşleşen Toyota Hilux marka yarım kasa kamyonetler… El Kaide’nin kolu olan Nusra ile ilişik tiyatral grup Beyaz Miğferlere ve Türkiye’nin Kuvayı Milliye ruhu taşıdığını iddia ettiği Özgür Suriye Ordusu’nun bir tür polis kolu olan cihatçılara Hollanda hükümetince ciddi paralar akıyordu. 22 silahlı gruba yapılan bu yardımları alan ekipler genelde Türk askerlerinin de temasta bırakıldığı ÖSO’ya bağlı gruplardı.

Şimdi bir yere kadar Erdoğan’a katılmamak mümkün değil!

“Bunu yapan kim? Hollanda. Avrupa Birliği üyesi. Ya senin her yerin AB üyesi olsa ne yazar. Sen önce uluslararası hukuku öğren.

“Avrupa’dan ses çıkıyor mu? Neden? Bunlar birbirini ısırmaz, aynıdırlar. Hollanda AB ülkesi gibi değil, muz cumhuriyeti gibi davranmıştır.”

“Demokrasi nutukları çekenlerin aslında bu değerlerden ne kadar uzak olduğunu tüm dünya gördü. Şimdi yaptıklarına kılıf uyduruyorlar. Mızrak çuvala sığmaz, bu bir skandaldır. Hollanda bunun bedelini mutlaka ödeyecektir. Buradan AB organlarını, hukuk devletlerini koruma çabasıyla çalışan tüm organları, yaptırım uygulamaya davet ediyorum.”

HOLLANDA’NIN GİZLİ TERÖR DESTEĞİ

Hollanda, devlet nezdinde“terör örgütü” dediği ve vatandaşlarından da bu gruplara üye olanları yargıladığı, 22 terörist gruba yıllarca destek sunduğunu itiraf ediyor, bu gruplardan en az 5’inin de insan hakları ihlallerine alenen imza attığını bizzat paylaşıyordu. Şam Cephesi bunlardan biri, Türkiye – Hollanda hırgüründe arka planda desteklenen bir diğer yapı ise ÖSO ve Sultan Murad Tugayı. Hollanda, ağır insanlık suçu işleyen bu yapıları BM İnsan Hakları Konseyi’nin uyarılarına rağmen desteklemeye devam etmişti. Türkiye de, basında MİT’in örgütlediği iddia edilen ‘Türkmen Sultan Murad Tugayı’ ve ‘Fatih Sultan Mehmet Tugayı’ gibi isimlerle ve bazen ‘kamuflajıyla’ Türk askerini Suriye’de El Nusra’nın boşalttığı alanlara göndermişti. 2015’te Bayır-Bucak Türkmenleri bahsinin açılmasıyla sonradan tek çatı altında birleşecek, çoğu Osmanlı isimleriyle anılan onlarca silahlı grup hem Türkiye tarafından hem Hollanda tarafından desteklenecekti.

O dönemki Türkiye’nin her siyasi yelpazesinden yardım kampanyaları sürüyordu. Örneğin, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Kaptan Kartal, Türkmen Dağı’nda savaşan Türkmenleri ziyaret edip, ziyaretin görüntülerini de paylaşarak “Türkmenler burada yapayalnız, kimseleri yok. Ruslar, İran, Esad, Hizbullah, DHKP-C, PKK ve PYD’ye karşı savaşıyorlar. Burada elektrik yok, su yok ama iman var, hepsi inanmış ve toprağımızı ve namusumuzu çiğnetmeyeceğiz diyorlar” diyordu. Demek “Mücahidleriniz, Rus, İran, Esed, DHKP-C, PKK, PYD ve Hizbullah’a karşı savaşıyor!” O halde bu yapıları İslam ve Müslümanlık karşıtı ilan edilen, hatta PKK destekçisi olduğu da iddia edilen Hollanda niçin destekliyordu?

Kaide ile işbirliği içindeki bu yapılar, Alevi ve Kürt köylerine yaptığı katliamlı saldırılarla da biliniyor. Hollanda – Türkiye en gerilimli döneminde, “insan hakları ve savaş suçları” başlığında ortaklaşıyordu. “Sayın Başbakanım, izin verin atlarımızı Hollanda’ya sürelim” diye milli duyguların arşa erdiği, bizimkilerin portakal bıçakladığı, Hollanda’dan getirilen büyükbaşların sınır dışı edildiği manzaralar bir yana, TSK’nın da “bulaştırıldığı” cihatçı gruba Hollanda’nın ciddi mali desteği sürüyordu.

ÖSO’ya bağlı Sultan Murad Tugayı ve türevlerinin “kamuflajıyla” Türk askerleri Azez’e girerken ve basına Kürt teröristlere karşı yapılan operasyon diye servis edilirken, Erdoğan’ın Kürt yapıları kastederek Hollanda’nın teröristleri desteklediği iddialarının yerini, Kürt köylerini de yakan yıkan cihatçı teröristlere Hollanda’nın desteğine bırakıyordu. Türkiye’nin Suriyeli Türkmenlerle oluşturduğu ve eğitip “donattığı” silahlı gruplara, Hollanda, uluslararası kuralları da hiçe sayarak yardım ediyordu.

ORTAKLIK SÜRÜYOR

Suni “milli duygu”yu körüklemek için kullanılan Almanya da, Hollanda da, Türkiye ile şimdi aynı safta, bir “kimyasal saldırı yalanı”na inanmaya hazır beklemekte. BM toplantısında “teyitsiz” olarak sunulan kimyasal saldırı iddialarına en fazla Hollanda’nın çıkıp “kimyasal saldırı düzenlendi” diyebilmesi de bir gerçek. Yine BM toplantılarından anladığımız kadarıyla hepsi Beyaz Miğferler’in yayacağı düşük bütçeli kimi videolar ile bir “kimyasal saldırı” olmuşçasına bölgeye müdahil olmaya, cihatçı artıklarını bölgeden kurtarmaya ve Suriye topraklarına yeniden saldırmaya hazırdır.

Sivil Toplum Kuruluşu ilan edilip milyonlarca Euro aktarılan Oscarlık oyuncular… Beyaz Miğferler…

Suriye topraklarını kana bulayan, insanların yerinden yurdundan edilmesine neden olan emperyalistler, şimdi “göçmenlerden” şikayet edecek, insan hakları ve demokrasi diyecek, genç nüfusunun sözüm ona “radikalleşmesinden” korkacak. Türkiye, Batılı ülkelere hiddetle, ‘seçmen’ gözü önünde bağırıp çağırarak bir yandan da göz ucuyla ‘kaç puan arttı oylarımız’ diye kontrol ederken, diğer yandan terörist grupları destekleme noktasında Batılılarla dirsek temasını hiç kesmeyecek. Kısa vadeli kayıkçı dövüşleri ile uzun vadeli terör planları göz ardı ettirilecek. Muhalefet “lütfen ilişkimizi keselim, bu milli meselede biz de varız” diyecek, eş zamanlı olarak Türkiye’nin koordine ve finanse ettiği yapılara, kavga edilen ülkelerden mali destek akacak.

Hollanda hükümeti, yıllarca gizliden destekledikleri teröristlerin “Esad yönetimine karşı başarılı olma şansı kalmadığı için” eğitim, teçhizat ve maddi desteğin sona erdirileceğini duyuruyor. Hollanda hükümetine göre, Esad’ın askeri zaferi çok yakın. Yalnızca Beyaz Miğferlere yardımlar sürecek deniyor, kimyasal saldırı yalanından umut kesilmiyor.

Hollanda’da iktidar, parlamentoda “savunma”larını yaparken eş zamanlı olarak Enschede kentinde bir fotoğraf sergisine de müsaade ediyor. Sergide IŞİD’li teröristlerin kafa kestiği sahne de sergileniyor. Hollandalılara “hatıra fotoğrafı” çekmeleri için konmuş bu fotoğrafta bir yanda kurbanını diz çöktürmüş ve kafasını kesmeye hazır cellat terörist, önünde de diz çöken kurban yer alıyor. “Hatıra fotoğrafı” için baş kısmında bırakılan boşluğa kafasını uzatması yeterli olacak sergi ziyaretçisinin.

Bakan Kaya’ya bir yere kadar katılmamak mümkün mü?

Medeniyetin beşiği olduğu iddia edilen, Avrupa’nın göbeği ve yıl 2018

Son olarak, anlaşılmak adına Sayın Dışişleri Bakanımızın lûgatından konuşmak gerekirse:

Siz ne lalesisin artık biliyoruz Hollanda Başbakanı Rutte, Hollanda hükümeti Liberal Parti. Ama bizim ülkemizde de lalelerin en güzelleri var, İstanbul’da ve hatta Ankara’da!