Liselilerin kararı belli: Bizim seçimimiz Sosyalist Türkiye

Eğitimde gerici ve piyasacı kuşatmaya karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürüten Sosyalist Liseliler, Manifesto'nun sorularını yanıtladı: Denizler'in başlattığı kavgayı devam ettireceğiz. Sosyalist Türkiye’yi biz kuracağız.

Liselilerin kararı belli: Bizim seçimimiz Sosyalist Türkiye

AKP’nin gerici hamlelere hız verdiği 2017-2018 eğitim öğretim yılı sona eriyor. 8 Haziran Cuma günü okulların kapanmasıyla milyonlarca öğrenci üç aylık bir yaz tatiline girecek.

Eğitimde piyasacı ve gerici dönüşüme karşı Türkiye’nin dört bir yanındaki liselerde örgütlenme mücadelesi veren Sosyalist Liseliler ise bu eğitim-öğretim yılında da aydınlanmanın bayrağını yükseltmeye devam etti.

Manifesto‘ya konuşan liseliler, gerici müfredattan Aydınlanma Okulları’na, geçtiğimiz 1 Mayıs’tan 24 Haziran korsan seçimlerine değin bir dizi gündemle ilgili değerlendirmelerini aktardı:

‘AKP GENÇLİĞİ YİNE KAZANAMADI’

Bu yıl eğitim-öğretim dönemi birçok gerici uygulama ile başladı. Müfredat yeniden şekillendirilerek; pozitif bilimler müfredattan çıkarıldı ve bunun yerine değerler eğitimi adı altında dinci-gericilik müfredata yerleştirildi. Sizlerden kısa bir dönem değerlendirmesi alabilir miyiz?

Yiğit A.: AKP iktidarı beklediğimizin dışında pek bir şey yapmadı. 2017-2018 eğitim –öğretim döneminde de olabildiğince güçte hatta fazlasıyla birlikte eğitimde gericiliği arttırmaya, bilimselliğin içini daha da boşaltmaya çalıştı. Bu doğrultuda neler yaptı; müfredat üzerinden örnek verecek olursak, şur’a toplayarak biyoloji derslerinde evrimi, felsefe-sosyoloji gibi derslerden Marks’ı çıkarttılar. Bunların dışında eğitimde, liselerdeki gençliğin bakış açısını değiştirmek, liselerdeki gençliği kindar-dindar bir nesle büründürmek için eğitim protokolleri imzaladılar. Adı 45 erkek çocuğa tecavüz ile anılan Ensar Vakfı ile, İlim Yayma Vakfı’yla, Bilal Erdoğan himayesindeki TÜGVA ve TÜRGEV ile anlaşmalar yaptılar. Bunların ötesinde ise Ülkü Ocakları’nı bir eğitim kurumuymuş gibi göstererek Ülkü Ocakları’yla eğitim protokolleri imzaladılar. AKP iktidarının yapmaya çalıştığı şey açıktır. Tek başına yapamadığı, gerici dönüşümü AGD ile, Ülkü Ocakları’yla, İlim Yayma Cemiyeti gibi bir çok dinci-gerici vakıflarla işbirliğiyle yapmaya çalıştılar. Dediler ki, ‘liselerde bizim bayrağımız dalgalanacak, liselerde AKP’nin bayrağı dalgalanacak’.

Biz yine orada çıktık sözümüzü söyledik; “Liseler Bizimdir!” dedik. Liselerde AKP bayrağı dalgalanmayacak, Sosyalist Liseliler dalgalandırmaya çalıştıkları bu bayrağı yırtıp atacak ve aydınlanmanın bayrağını dalgalandıracaktır. Bir nevi de böyle oldu zaten. AKP dönem içerisinde gençliği kazanmak için yaptığı tüm hamlelere rağmen, gençliği yine kazanamadı.

Gençliğin, aydınlanmacı yönü, mücadele etme şevki sosyalistlerin önünü açtı. Bizlerde buraya dair çalışmalarımızı devam ettirdik. Gerek liseliler için çıkarttığımız Sosyalist Liseliler dergisi, gerek yapmış olduğumuz Aydınlanma Okulları liseli gençlik içerisinde bir adres oldu. Bu da bizim çalışmamızın daha fazla ilde, daha fazla ilçede yapılmasına sebebiyet verdi.

Gülin K.: Biz zaten çok fazla ilerici, aydınlanmacı adımlar beklemiyorduk. İçerisinde bulunduğumuz durumun daha da kötüye gideceğini daha da geriye gideceğini zaten biliyorduk. Bir kere sınav sisteminin değiştirilmesiyle, bir kargaşa yarattılar. Bu düzenin bizlere sunduğu geleceksizliği bir kez daha sınav sistemini değiştirerek önümüze koydular. Sınavlara hazırlandık, 4 ay boyunca hangi sınava gireceğimizi bilmiyorduk. Doğal olarak artık kendi hayatlarımızdan da beklentiyi kesmiştik.

Ülkü Ocakları’nın okullarımıza girmesi TÜGVA’nın okullarımızda ücretsiz geziler düzenlemesi ve gençlikle AKP zihniyetinin- gerici zihniyetin gençliğe dayatılmak istenmesi daha doğrusu onlarla birlikte zaman geçirilerek, bu zihniyetin gençliğe empoze edilmesi bizim yaptığımız işin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamamıza neden oldu. Onlar bizim karşımıza Ülkü Ocakları’nı, AGD’yi, TÜGVA’yı çıkarttıkları zaman, biz onların karşısına daha fazla çalışarak çıktık asında. Aydınlanma bayrağını daha fazla yükseltmemiz gerektiğini söyleyerek çıktık. Bu aslında verdiğimiz mücadelenin, çok acil bir durum olduğunu hatırlatmamıza neden oldu. Bizi geriye düşürmek için attıkları her adım, bizim her seferinde daha da ileriye atılmamıza neden oldu.

İlçe Milli Eğitim Müdürleri doğrudan okullarda 12. sınıf öğrencileri ile birlikte etkinlikler düzenlediler. Bu durum benim okulumda da yaşandı. İstedikleri reaksiyonları alamadılar. Kendilerine karşı duran, iktidarın yalanlarına karşı duran bir gençlik toplamıyla karşılaştılar. Bu da onların canını bir hayli sıktı sanırım. Daha sonra daha fevri adımlar attılar. Gençlik artık, iktidarın yalanlarına inanmıyor.

‘AYDINLANMA OKULLARI’NI YAYGINLAŞTIRMAK EN BÜYÜK GÖREVİMİZ’

Düzenin dayatmaları devam ederken, Sosyalist Liseliler de bir kimlik olarak kendini örgütlemeye devam ediyor. Bu süre içerisinde Aydınlanma Okulları yaptınız, Sosyalist Liseliler dergisinin 12. Sayısını çıkarttınız. Aydınlanma Okulları ve Sosyalist Liseliler dergisi hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Yiğit A.: Liselere dair bizim bir hedefimiz var. Biz dedik ki liselerde aydınlanmanın bayrağı yükselecek. Yani AKP nasıl liselerde, AKP bayrağı yükselecek, gericilik, piyasacılık bayrağı yükselecek deyip, eğitim protokolleri imzalıyorsa Gülin’in de bahsettiği gibi okullarda ilçe milli eğitim müdürleriyle, dinci vakıf müdürleriyle seminerler-eğitimler düzenliyorsa biz de bunu okulun içinde yapma imkanı vermedikleri için okulun dışında diğer liseli arkadaşlarımızla buluşarak, Aydınlanma Okulları’yla yaptık. Ne yaptık? Aydınlanmanın, laikliğin, bağımsızlığın sesini yükseltmek için Aydınlanma Okulları’nı topladık. 7 oturum Aydınlanma Okulları’nı topladık, 12 sayı Sosyalist Liseliler dergisini çıkarttık. Bunun bir hedefi vardı, misyonu vardı. Dönem içerisinde yaptığımız tüm açıklamalar, dergimizin düzenli olarak çıkarılması, Aydınlanma Okulları’nın sürekli kendini arttırarak devam etmesi bir misyon ürünüdür.

Bizim misyonumuz kurulduğumuz günden beri belli; bizler eşitlikten, özgürlükten, bilimsellikten ve aydınlanmadan yana olan tüm liseli arkadaşlarımızın sesini daha fazla yükseltmek, okullarımızdan gericiliği, piyasacılığı daha da doğrusu insana düşman düşünceyi kovmak için çalışmalarımızı yapıyoruz. Bizim çalışmamızı büyüten, dergimizin tirajını arttıran şey misyonumuzun kendisidir.

Gülin K.: Aslında bizim her zaman belirttiğimiz gibi Türkiye’de gençliğin memleket sorunlarına eğildiği, memleketle ilgilendiğini, ya bu ülkede neler oluyor sorusunu soran ve bu sorulara cevap arayan bir genç kuşak olduğunu öncelikle kendimizden yola çıkarak görüyoruz. Dergimizin ortaya çıkışı da aslında bu temel üzerine kuruldu. Derginin içerisinde daha önce bahsettiğimiz gibi tam anlamıyla liseli arkadaşlarımızın Türkiye’deki liseli öğrencilerin sorunlarını yazıyor. Çünkü dergiyi biz liseliler çıkartıyoruz.

İktidar istiyor ki, üretmeyen bir nesil olsun, okullara yerleştirdikleri gerici vakıflarla gezilere katılsınlar, yine aynı vakıfların “siyer” vb. yarışmalarına katılsınlar. Liseli gençlik, kendilerine çizilen bu kalıba sığmıyor ve hayır diyor. Liseli gençlik bu vakıfların yayınlarını okumak, bu vakıfların aktivitelerine katılmak yerine kendi dergisini çıkartıyor. Kendi fikirlerini söyleyebileceği bu ülkenin aslında sorunlarına çözüm üretebileceği bir platformu oluşturmuş oluyor. Aynı zamanda bu dergi çevresinde de Aydınlanma Okulları’nı inşa ediyor.

Dergiyi biraz daha açarsak, bizim fiziki olarak ulaşamadığımız yerlerde de sesimizi duyurabileceğimiz bir araç olarak düşünebilirsiniz. Biz şimdi bugün burada bir konferans düzenlediğimizde ya da Aydınlanma Okulu, orada konuştuklarımız sadece oraya katılanların ulaşabileceği bir faaliyet olmuş oluyor. Ama bir şeyi yazdığımız zaman hem uzun yıllar boyunca ulaşılabilir oluyor, hem de bizim gidemediğimiz yerlere sesimizin ulaşmasını sağlıyor.

Bu da aslında gençliğin, Türkiye’deki gençliğin, Sosyalist Liseliler’i tanımasına yardımcı oluyor. Ve Aydınlanma Okulları’nın yaygınlaşmasına sebebiyet veriyor.

Kısacası; çıkartmış olduğumuz dergi sözümüzün daha fazla yere ulaşmasını sağlıyor. Ve içerisinde belli bir politik çizgi taşıdığı için Aydınlanma Okulları’da dergimizde yazılan konuların soru ve cevaplarla birlikte daha fazla pekiştirilmesi varsa üzerine düşünce katılması gibi durumlarda bizlerin önünü açıyor. Bu bağlamda biz dönem içerisinde zor gibi görünen birçok şeyi başardık. Örneğin; bizim umudumuzu arttıran şeylerden birisi dönemin son Aydınlanma Okulları’nın Adana’da yapılması olmuştur. Önümüzdeki yıl Adana gibi örneklerin artacağını düşünüyoruz, Aydınlanma Okulları’nı tüm Türkiye’de yaygınlaşmak bizim bugünden itibaren en büyük ve tarihsel görevimizdir.

‘GENÇLİK TOPTAN GELECEKSİZLİĞE İTİLİYOR’

Uzun bir süredir gençlik geleceksizliğe mahkum bırakılıyor söyleminiz mevcut. Gençliğin geleceksizliğe biat etmeyeceğini, geleceksizliğin önemli bir sorun olduğunu söylüyorsunuz. Bunun içinde Gençlik Geleceksizliğe Karşı Buluşuyor etkinliği düzenlediniz. Buraya dair, aslında geleceksizlik meselesine dair biraz daha ayrıntılı konuşabilir miyiz?

Yiğit A.: Gençliğin bize kalırsa, en temel sorunu geleceksizliktir. Gençlik, düzen tarafından geleceksizliğe mahkum ediliyor. Yani liseden çıkan bir insan, Gülin’in de dediği gibi karmakarışık sınav sisteminin içerisinden çıkmaya çalışıyor. Bu doğrultuda geleceksizliğe adım atıyor. Düzenin pohpohladığı gibi gençlik özel üniversitelerle vs. gelecek sahibi olamıyor. Dolayısıyla biz tespit ettiğimiz bu sorun üzerinde bir yıllık çalışma yaptık.

4 Mart’ta Gençlik Geleceksizliğe Karşı Buluşuyor etkinliği düzenledik, üniversitelerdeki arkadaşlarımızla birlikte. Gençliğin iktidar tarafından, düzen tarafından geleceksizliğe mahkum bırakıldığını dolayısıyla sosyalist, solcu, devrimci gençliğin geleceksizliğe karşı bir hamle yapması gerektiğini, geleceksizliğe karşı liselerden bir ateş yakması gerektiğinin altını kalınca çizdik. Bu doğrultuda 4 Mart Geleceksizliğe Karşı Gençliğin buluşma etkinliği bizim çalışmamızın resmidir.

Gülin K.: Aslında geleceksizlik diye ele aldığımız meselenin altında birçok sebep var. Türkiye’de kapitalizm denilen bir sömürü düzeninin var olması, bunun yanında gericilik ve iktidarın attığı adımlar gençliği toptan geleceksizliğe itiyor. Geleceksizlik aslında birçok adımın sonucunda ortaya çıkıyor. Bizler nasıl daha iyi bir geleceğe sahip oluruz sorusunu sorduğumuzda tabiî ki de sosyalizm cevabı çıkıyor. Gençlere daha güzel bir gelecek, daha güzel bir ülke ve hatta daha güzel bir dünya vadeden şeyin sosyalizm olduğunu biliyoruz. Bu yüzden de sosyalizm mücadelesi verme ihtiyacı hissediyoruz. Büyük bir gerekliliğin ürünü olarak. Bunun için de çok fazla arkadaşlarımızla yan yana gelip sesimizi duyurabileceğimiz büyük kitlesel eylemler, etkinlikler düzenliyoruz. Bunlardan bir tanesi de bu yıl içerisinde yaptığımız 4 Mart etkinliği. Türkiye’de liseli gençliğin 2 saatliğine yan yana geldiği bir etkinlikten çok daha bir yansıması oldu, bizler açısından. Hem üniversitelerde hem liselerde bunun yansımasını gördük.

Bizim için yapmış olduğumuz bütün etkinlikler yapıldığı günden itibaren ötesine ne bıraktığıyla ilintili. Yani 4 Mart’ta yapmış olduğumuz etkinlik için canla başla çalıştık. Ama bizim için aslolan şey 4 Mart’taki salondaki kalabalıktan ziyade 5 Mart’a ne bıraktığıdır. Doğal olarak 5 Mart’ta bizim için önemli olan kısım ektiğimiz tohumların yeşermesiydi. Bu anlamda baktığımızda sınıflarımızda, okullarımızda arkadaşlarımızın gündemine geleceksizlik sorunun konuşulur hale geldi.

‘GENÇLİĞİN YEGANE KURTULUŞU İŞÇİ SINIFININ YOLU’

1 Mayıs’ta Sosyalist Liseliler kortejinin disiplinini, 6 Mayıs’ta yapılan Deniz Gezmiş ve yoldaşlarını anma etkinliğinin içerisinde belli bir iradeyi barındırdığını görüyoruz. 1 Mayıs ve 6 Mayıs’a Sosyalist Liseliler nasıl bakıyor?

Yiğit A.: 1 Mayıs işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günüdür. Bizler açısından aynı zamanda sosyalistlerin, komünistlerin sözlerini söylediği bir gündür. Bu yüzden biz 1 Mayıs’a ayrı bir özenle, ayrı bir disiplinle hazırlıkla girişiriz.

Örneğin 23 Nisan’da bir piknik düzenledik. İstanbul ve İzmir başta olmak üzere bir çok ilde piknikler düzenledik. Bunun önemi 1 Mayıs’a giderken liseli gençliğin işçi sınıfının yanında olduğunun ve işçi sınıfının mücadelesini yükselttiğinin altını kalınca çizdik. Ardından 1 Mayıs’a gidildi.

Bizler 1 Mayıs’ta da aslında kortejimizi geleceksizliğe biat etmeyeceğimizi göstermek için kurduk. Meslek liseliler kortejiyle beraber meslek liselilerin işçi sınıfı çalışmasıyla iç içe olduğunu göstermek istedik. Türkiye’de yaşayan gençliğin, geleceksizlik sorunsalından kurtulmasının yegane yolu, işçi sınıfının yoludur.

6 Mayıs’ta 3 fidanın idamından sonra biz her 6 Mayıs’ta toplanalım, Deniz Gezmiş ve yoldaşlarını 1 saatlik bir etkinlikle analım gibi niyetimiz olamaz. Bizim niyetimiz şudur; 1 Mayıs nasıl sosyalistlerin komünistlerin sözünü söyleme günüyse 6 Mayıs’ta Dolmabahçe’de 6. Filo’nun denize döküldüğü yerde sözümüzü yinelemektir. Liseli ve üniversiteli gençliğin gövde gösterisidir. 1 Mayıs ve 6 Mayıs sosyalist, komünist, ilerici, solcu, devrimci liselilerin gövde gösterisidir.

Gülin K.: Bizler 1 Mayıs’tan 1 Mayıs’a alanlara çıkan bir toplam yerine, mücadelesini bütün yıl içerisine yaymış ve 1 Mayıs’ında anlam ve önemini gerçekten içselleştirmiş, kendilerinin günü bilinciyle hareket eden bir toplamla aslında bir kortej kurduk. Emekçilerin, yurtseverlerin, sosyalistlerin günüdür 1 Mayıs.

Bizim açımızdan bakacak olursak, 1 Mayıs geçen yıldan daha kitleseldi. Berkin Elvan pankartımız vardı, kendimizin çizip boyadığı… Aslında Berkin gibi sıra arkadaşlarımızı bizden alan bu düzenin karşısında olduğumuzu bir kez daha göstermiş olduk.

Meslek Liseliler kortejimiz vardı. Meslek Liseliler Sınıfının Kavgasında pankartıyla yürüdüler. Düzenin sadece eğitilmiş ucuz iş gücü olarak gördüğü meslek liseliler kendi sözleriyle alanlardaydı.

Daha öncede dediğimiz gibi bu düzenin sorunlarını ortaya çıkararak, bu düzeni alaşağı edecek olan şey işçi sınıfıdır, emekçilerdir. Bu bilince sahip liseli bir toplamın, hep bir ağızdan aynı sloganı atması aslında gençliğin hedefini, Sosyalist Liseliler’in neden ve nasıl çalışma yaptığını açıkça ortaya koymaktadır.

6 Mayıs meselesine gelecek olursak, bizim mücadelemiz sadece 6 Mayıs’tan 6 Mayıs’a değil.Bizler tüm yıl boyunca kendi yağımızda kavrulup da aslında 6 Mayıs’ta sosyal medyada Denizler’in fotoğrafını paylaştığımız yada sadece onları 6 Mayıs’ta andığımız- hatırladığımız bir gün değil. Bizim açımızdan 6 Mayıs ayrı bir mücadele günü değildir, çünkü her gün bizler mücadele ediyoruz. Ve her mücadele ettiğimizde Denizler’e sözümüzü tutmuş oluyoruz. Denizler’in yoldaşları burada ve Sosyalist Türkiye kavgasına devam ediyor.

6 Mayıs’ta Denizler’in idamıyla birlikte aslında bir dönemi kapatabileceklerini düşünüyorlardı. En başında sözünü ettiğimiz gibi biz bir misyonla yola çıktık. Onların başlattığı kavgayı devam ettireceğiz. Bu kavganın kazananı olup, Sosyalist Türkiye’yi biz kuracağız.

‘BİZİM SEÇİMİMİZ SOSYALİST TÜRKİYE’

24 Haziran’da da başkanlık seçimleri yapılacak. Liseli olan ve siz gibi oy kullanma hakkı olan arkadaşlarınız sandığa gidecekler. Seçimlere dair, sıra arkadaşlarınıza neler söylemek istersiniz?

Yiğit A.: Bu durumu gençliğin mesleki açıdan, hayati açıdan geleceksizliğe mahkum edilmesi gibi değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Gençlik şuan nasıl liselerde ve üniversitelerde geleceksizliğe mahkum ediliyorsa meclis içerisinde kurulan “millet” ve “cumhur” ittifakı da aynı şekilde koskoca bir halkı geleceksizliğe itiyor.

Şöyle devam edeyim, ülkede bir sağ kutuplaşma üzerinden seçeneksizliğe mahkum ediliyor. Biz nasıl ki liselerden “Geleceksizliğe Hayır”ın sesini yükseltiyorsak ülke açısından da yine liseler başat olarak seçeneksizlik bir seçenek değildirin sesini yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum. Şu an Türkiye halkı, oy verecek olan liseli arkadaşlarımız vs. bütün halk bir seçeneksizliğe mahkum edilmiş durumda.

Bizler açısından çözüm sosyalizm mücadelesinin yükseltilmesinden geçer. Bu doğrultu da ortaya çıkan hiçbir aday bizim tariflediğimiz seçeneğe uygun değildir.

Biz sosyalistler, komünistler olarak sosyalizmin seçeneğini yükselteceğimize, toplumsal kurtuluş kavgasını güçlendireceğimize inanıyoruz.

Bizim için 24 Haziran’da sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun, seçimden sonra da düzen aynı şekilde devam edecektir. Gericilik, kadın düşmanlığı, işçi düşmanlığı devam edecektir.

Gülin K.: Bugün Türkiye siyasetine baktığımızda ve seçim gündemini ele aldığımızda iki farklı ittifak görüyoruz. İkisininde sağcı olduğunu görüyoruz.

Laiklik düşmanlarıyla bir araya gelip, laikliğe sahip çıkamazsınız. Bahçelievler’de katledilen 7 TİP’li yoldaşımızın kanı Meral Akşener’in ellerindedir hâlâ. Ülkücü hareketten çıkan bu kadın mı bize daha fazla eşitlik getirecek? Bu kadın mı biz sosyalistlerin, biz devrimci gençlerin mi sorunlarına yanıt üretecek? Biz bunu sormak istiyoruz. Aslında bunun cevabını da biliyoruz.

Biz Sosyalist bir Türkiye istiyoruz. Bu yüzden bizlerin tek düşmanı AKP iktidarı değildir. AKP iktidarı sadece burjuva siyasetinin, emperyalizmin bir aktörüdür. O da gitse yerine gelen kişinin ondan farklı olacağını düşünmüyoruz.

24 Haziran seçimleriyle yapılan şey sağın sağla yarışması olacak. Bu bağlamda bizim sorunlarımıza yanıt üretecek bir siyasi figürü bugün bu ittifaklar içerisinde göremiyoruz. Aslında ittifak dışında kalanlarda görmüyoruz.Yiğit A: Biz kötüler arasında bir iyi aramıyoruz. Kötüler arasından daha demokrat bir aday aramıyoruz. Biz tamamen düzenin paramparça, tuzla buz edilmesini istiyoruz. Cumhur ve millet ittifakı nasıl yetersiz kalıyorsa, HDP’de en az onlar kadar yetememektedir. Biz bu düzene yama istemiyoruz. Baştan aşağıya değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu düzen yıkılacak, yerine Sosyalist bir ülke kurulacak. Biz bunu savunuyoruz. Onun ötesinde bu seçim meşru değildir. 24 Haziran seçimleri korsan seçimdir. Bu doğrultuda bağımsız adaylar meselesine gelecek olursak meşru olmayan bir seçime sosyalistlerin komünistlerin katılmaya çalışması yanlış bir çabadır. Bu seçimlerde sosyalistlerin komünistlerin sözü yoktur, bizler sözümüzü 25 Haziran’da söyleyeceğiz.

Gülin K.: Korsan seçim olduğundan Yiğit bahsetti. Biz bunu bir oyun olarak görüyoruz. Bu oyunun bir parçası olmayacağımızı erken seçim kararının açıklandığı tarihten itibaren söylüyoruz. Bizler Türkiye gençliği olarak, bu ülkeye, bu memlekete, bu ülkenin emekçi halkına olan borcumuzun sadece sandıkla sınırlı olmadığını biliyoruz.

Bizler bu korsan seçimi boykot ediyoruz. Sandığa gitmeyeceğiz. Ama sandığa gitmemek bu memleketi sahipsiz bıraktığımız anlamına gelmiyor elbette.

Bizler bu memleketin aydınlık yüzüyüz. Bizim söyleyeceğimiz söz sokaklarda, sınıflarda, fabrikalarda ilmek ilmek büyüteceğimiz mücadele olacaktır.

‘KORKUYU AŞACAK TEK ŞEY ÖRGÜTLÜLÜK’

Bir dönem kapanırken sizlerin sıra arkadaşlarınıza iletmek istediğiniz bir şey var mı?

Yiğit A.: Korku gençlere göre değildir. Hele ki solcu, sosyalist, devrimci gençliğe göre değildir. Bizler umut var ettik. Var ettiğimiz umudu yükselttik. Sosyalist Liseliler’in ilericilik bağımsızlık sosyalizm eşitlik umudunu biz yükselttik. Dolayısıyla biz bir dönemi kapatmadık aslında, gelecek dönemin hazırlıklarına devam ediyoruz.

İlerici, eşitlikten ve özgürlükten yana olan bütün arkadaşlarımızı umudu yükseltmeye çağırıyoruz. Sosyalist Liseliler ülkedeki liselilerin tek umududur.

Gülin K.: Bizler bu tabloya baktığımızda iktidarın artık kazanamadığını, liselerde, evlerde fabrikalarda güç kaybettiğini görüyoruz. Bu tabloda bizlerin hanesine birer puan daha yazılıyor. Yapılan şeylere elbette alışmayacağız.

Bizler fikirlerimizin ulaşmadığı liselinin kalmaması için önce sınıflarımızdan başlayarak bir adım attık. Daha sonra bunları okulumuza yaydık, dershanelerimizde yaydık.

Verdiğimiz sözler için bugünden çalışmaya başlayacak, daha güçlü adımlar atacağız. Korkmayalım. Düzenin hamlelerinden korkmayı aşacak şey örgütlülüktür.