Kurtuluş Kılçer: Devrimci, bağımsız ve düzen karşıtı bir seçim politikasını birlikte örmeye çağırıyoruz

Kurtuluş Kılçer: Buradan yaklaşan başkanlık seçimlerine yönelik Türkiye’nin devrimci ve sosyalist hareketlerine bir çağrı yapmak istiyoruz. Devrimci, bağımsız ve düzen karşıtı bir seçim politikasını birlikte örmeye çağırıyoruz.

Kurtuluş Kılçer: Devrimci, bağımsız ve düzen karşıtı bir seçim politikasını birlikte örmeye çağırıyoruz

Türkiye Komünist Hareketi’nin bugün Beyoğlu Ses Tiyatrosunda düzenlediği 15’leri anma etkinliğinde konuşan TKH Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Türkiye’de açtığı yolun öneminden bahsederek, Türkiye ve Dünya siyasetine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kılçer’in, Türkiye’nin devrimci ve sosyalist hareketine “Devrimci, bağımsız ve düzen karşıtı bir seçim politikasını birlikte örmeye çağırıyoruz” çağrısını yaptığı konuşmasında şu başlıklar öne çıktı;

“Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar,

15’leri, katledişlerinin 97. yılında bir kez daha saygıyla yad ediyoruz. 1921 Ocağında Karadeniz’in soğuk sularında yaşamları son bulan Mustafa Suphilerin, Ethem Nejatların ve 15’lerin açtığı yoldan yürüyen bizlerin, yaşamları pahasına kurdukları Türkiye Komünist Partisi’ni ileriye taşıyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
15’lerin Karadeniz’de katledilmesi bizim tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü burjuvazinin emekçilerin eşitliğini isteyenlere karşı nasıl hunharca bir katliama girişebileceğinin daha yolun başındayken ortaya çıkması asla ve asla unutulmamalıdır.

15’lerin açtığı yol, bugün Türkiye Komünist Hareketi’nin yoludur.

Bugün ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Ülkemizin son 15 yıllık tarihi, gerici iktidarın baskıcı, hukuk dışı ve emek düşmanı uygulamalarıyla dolu. Ve bugün sanki matah bir durummuş gibi ülkemizin savaşa sokulmasından sevinç duyulacak bir tablo yaratılmak istenmektedir.
AKP, artık kan siyaseti üzerinden iktidarda kalmanın yolunu yapmaktadır. Bütün milli ve yerli edebiyatı ve milliyetçi hamasetin altını kazdığımızda ortaya büyük bir manipülasyon ve yalandan başka bir şey kalmadığı açıktır.

“ÖSO SURİYE’NİN PARÇALANMASINA HİZMET ETMEKTEDİR”

Bakınız, bugün Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahseden gerici AKP iktidarı ve sermaye devleti, Suriye’nin toprak bütünlüğünün tehlikeye düşmesinin bizzat sorumlusudur. Bu hesap verilmeden ve bu gerçek görülmeden Suriye topraklarına askeri operasyon düzenlenmesini “ülke çıkarı” olarak pazarlanmasına dur denmelidir. AKP, bizzat son 8 yıldır uyguladığı Suriye politikasıyla ülkemizin çıkarlarına ihanet etmiştir! Cihatçı çeteleri destekleyerek ve ABD’nin taşeronluğunu üstlenerek bugün Ortadoğu’da yıkımın asli sorumlusu emperyalizm ve AKP iktidarından başkası değildir.

Bugün Suriye’de ortaya çıkan tablo ve bunun bumerang gibi Türkiye vurması bizzat AKP iktidarının eseridir! Açıkça şu söylenmelidir: Suriye’de yaşanan savaş, terör, cihatçı katliamlar ve bugün Türk askerinin Suriye sokulması bizzat senin eserindir! Senin yanlışlığın ve işbirlikçiliğindir!

ÖSO adındaki cihatçı çeteye, milli ve yerli demektedirler. Afrin’de ÖSO ile birlikte operasyon yapıyoruz diyerek, cihatçı terör örgütüne sahip çıkmaktadırlar. ÖSO’nun milli ve yerliliğinin neyle ölçüldüğünü sormak kimsenin aklına gelmiyor mu? ÖSO’nün Türkiye ile ülkemizin değerleriyle ne ilgisi olabilir? Türkiyeli bile olmayanlara milli ve yerli diyenlerin aklına teslim edilmiş ülkemizde bu garabet zihniyete karşı büyük bir mücadele yürütülmelidir. Çünkü 3 gün sonra bu cihatçı çetelerin, AKP’nin paramiliter gücü olarak devreye sokulmayacağının garantisini kim verebilir?
ÖSO Türkiyeli değildir, Suriyeli hiç değildir? Bilinmelidir ki, bugün Suriye halkının büyük bir çoğunluğu tam tersine bu cihatçı çetelere karşı durmaktadır. Emperyalizmin planları doğrultusunda, yabancı güçlerin ve istihbarat güçlerinin elinde oyuncak olan, maaşı ve silahı eline verilen ÖSO’nun Suriye’nin milli ve yerli gücü olarak pazarlanması büyük bir manipülasyondur. ÖSO’nun savundukları ile bugün El Nusra’nın ve bilumum cihatçı çetenin savunduğu arasında ne fark vardır? Hepsi Suriye’nin parçalanmasına hizmet etmektedirler.

Suriye’deki savaş büyük bir milliyetçi hamaset olarak propaganda edilmektedir. Söylenen öz itibariyle şudur: Emperyalizmin taşeronuna karşı Afrin’e girdik, emperyalizmin oyunun bozuyoruz diyorlar.

Peki emperyalizmin Suriye’yi yıkma ve parçalama oyunu ortadayken neredeydiniz, niye destek verdiniz? Bu sürecin bir gün ülkemizi de vuracağı aklınıza gelmedi mi?
Ancak “emperyalizmin oyununu bozmak” adıyla ortaya konan Afrin operasyonunun gerekçelerinin altındaki örtüyü biraz daha kaldırmamız gerek. Bakınız, bu operasyona karşı duran her hangi bir emperyalist odak var mı? NATO, Almanya, İngiltere ve ABD, Hollanda bu operasyona açık destek vermişlerdir. Emperyalistlerin Afrin operasyonuna dönük açıklamaları herkes tarafından dikkatlice görülmelidir. Bu emperyalist destek, Afrin operasyonunun arkasındaki planlarının ve niyetlerin ne olduğunu göstermesi bakımından önemli sayılmalıdır. Bu operasyonun bir başka karakteri ise cihatçı çetelerle birlikte örgütlenmesidir. Bu iki olgu, Suriye’nin bütünlüğünü değil tersine parçalama siyasetinin adımları olarak değerlendirilmelidir.

Madem emperyalizmin planlarına karşı adım atıyorsun, buyur ABD üsleri orada? Emperyalizme karşı her hangi bir adım atmadan, milli ve yerli edebiyatıyla AKP emekçi halkımızı bir kez daha kandırmaktadır. Korkarız ki, bugün Afrin operasyonu ile Suriye’nin emperyalist çıkarlar doğrultusunda parçalanmasının adımları haline gelebilir. Ortaya çıkacak sonuç ise emperyalizmin bölgeye yerleşmesinden başka bir şey değildir.

Bugün biz komünistler Afrin operasyonuna tam da buradan bakıyoruz. Bu anlamıyla bütün milliyetçi ve işbirlikçi tarafların bir parçası olarak bu savaşa dair bir tutum beklemek devrimci sayılamaz. Bir yandan yukarıda ifade ettiğimiz işbirlikçi ve gerici AKP iktidarının milliyetçiliği diğer yandan Suriye’nin kuzeyinde ABD silahlarıyla egemenlik kurmak isteyen ve aslında ABD üslerine ev sahipliği yapan işbirlikçi Kürt milliyetçiliği… Bugün Afrin gündeminde Türk ve Kürt emekçileri böylesi bir cenderenin içerisine sokulmak isteniyor.
Her türlü milliyetçiliğe karşı durmak zorundayız. Yurtseverlik, emperyalizme karşı duruştur. Gerisi boş laftır!

“KÜRT EMEKÇİLERİNE SESLENMEK İSTİYORUZ: ORTADOĞU HALKLARININ EN BÜYÜK DÜŞMANI EMPERYALİZMDİR”

Buradan Kürt sorununa ve Kürt siyasetine dair de bir kaç noktanın altını çizmek isteriz. Bugün Kürt siyasi hareketi Amerikan emperyalizminin siyasi, diplomatik ve bunlardan daha öte askeri işbirliğini kabul etmiştir. Bu durum, başlı başına bir sorun olarak görülmek durumundadır. Emperyalizmin Suriye’yi bölmesi ve Suriye’nin doğal kaynaklarını ele geçirmek için yerleşmesinin önünün açılmasını kimse bize Kürtlerin ulusal hakları kılıfıyla aklayamaz! Kürt siyasi hareketi, işbirlikçi bir yola girmiştir, bu yolun AKP’nin girdiği yoldan hiç farkı bulunmamaktadır. Komünistler, ezilen bütün ulusların yanındadır, ancak ulusal haklar adına emperyalizme işbirliğine meşrulaştırmak büyük bir manipülasyondur.

Biz komünistler buradan bütün Ortadoğu halklarına başta Kürt emekçilerine seslenmek istiyoruz: Ortadoğu halklarının en büyük düşmanı emperyalizmdir!

Emperyalizm, etnik ya da mezhepsel fay hatlarına oynayarak, Ortadoğu halklarını birbirine düşman kılıyor ve bölgeye yerleşmesinin yolunu yapıyor. Ortadaki büyük gerçek bu kadar basit!
Bugün Afrin operasyonunda, söylenenler şudur: AKP ne diyor; ABD silahlarıyla Türkiye’ye karşı bir saldırı var. Kürt siyaseti ne diyor; NATO üyesi Türkiye bize saldırıyor! Hem AKP hem de Kürt siyasetinin ortak noktası ise emperyalizmle işbirlikçiliktir!

Yapılması gerekenler bellidir: Bölge halkları ve emekçiler, emperyalizme karşı Ortadoğu’da ortak bir tutum almalı, Suriye’nin parçalanmasına karşı net bir konum almalı, Türkiye ve Suriye devleti en kısa zamanda görüşmeli, cihatçı çetelere karşı verilen bütün destek AKP iktidarı tarafından bitirilmeli, gayri-meşru bir biçimde Suriye toprağında bulunan ABD derhal çekilmeli, Kürt emekçilerinin hakları tanınmalı…

“CHP’NİN BUGÜN SERMAYE DÜZENİNİ KARŞISINA ALACAK BİR MAHİYETİ, KABİLİYETİ VE NİTELİĞİ BULUNMUYOR”

Seçimler yaklaştıkça bu gerici-faşist ittifakın karşısına yine burjuvazinin başka kanatlarının dikilmeye çalışıldığını ve çalışacağını görüyor, göreceğiz. Bugün düzen siyasetinde AKP dışında ortaya çıkan başka bir seçenek ise yine emperyalizme ve sermayeye uyumlu liberal bir alternatif olacaktır düzen partisi CHP’nin çizgisinin bu anlamıyla net olarak ortaya konması gerekiyor. AKP’nin muhalefeti olmak, ana muhalefet partisi olmak, ya da AKP karşısında başka seçenek yokmuş gibi sunulması CHP’nin gerçek kimliğinin üstünü örtmemeli.

Avrupa Birliği’ne, Gümrük Birliği’ne, NATO’ya nasıl bakmaktadır? Karşısında mıdır, yanında mıdır? TÜSİAD başta olmak üzere sermaye sınıfının büyük güçleriyle ilişkisi nasıldır? Açıktır ki bir burjuva siyasal hareket olarak CHP’nin bugün sermaye düzenini karşısına alacak bir mahiyeti, kabiliyeti ve niteliği bulunmuyor.

Faşizm artığı Akşener Partisi’ni gündem bile yapmıyoruz. Buradan bırakınız solculuğu, gerçek bir AKP karşıtlığı bile çıkmaz!

Bugün düzen siyasetinde, dönem dönem sosyalist hareket içinde umut olarak pazarlanan HDP’nin Kürt siyasi hareketini bütünü düşünüldüğünde gerçek yeri de net olarak ortaya konmak zorundadır. HDP tıpkı CHP gibi emperyalizmi karşısına alan değil tersine işbirliğini savunan siyasal bir çizgiye sahiptir. Sermayeyi, kapitalizmi karşısına alan değil liberal bir siyasal çizgiye sahiptir. Amerikan emperyalizm ile işbirliğine tek laf etmeyenlerle komünistlerin vereceği bir destek ya da işbirliği söz konusu bile olamaz!

Bugün kendisine ulusalcı diyen kesimlere de buradan bir çift lafımız var. Ulusalcılık adına ya da başka bir deyişle emperyalizmin oyunlarına karşı bağımsız ve egemen bir Türkiye’den yana iddiasında olanların bugün AKP destekçisi haline geldikleri açık değil mi? Afrin operasyonu sonrası AKP ve ABD arasında yeni işbirlikleri ortaya çıktığında bu ulusalcı siyasi çizgiler de ortada kalacaktır. Tıpkı Taksim’de miting yapıp sonra Yenikapı’da AKP’nin kucağına oturan CHP gibi…

Kimse kimseyi aldatmasın! Ulusalcılık adına AKP’cilik yapmak bu ülkenin bağımsızlığına, laikliğine, emekçilerin çıkarlarına büyük bir ihanettir!

Biz komünistler, emperyalizme, kapitalizme ve bu sömürü düzeninin karşısında yer alırız. Kimse bizden bu düzenin çıkarlarına hizmet edecek bir politik tutum beklemesin! Komünistler olarak ne burjuvazinin gerici-faşist kanadının ne de liberal kanadının kuyruğuna takılacağız! Tersine bu düzeni topyekûn karşımıza almak dışında devrimci bir yol yoktur!

Çünkü, biliyoruz ki, Türkiye sosyalist hareketinin tarihinde benzer hatalar çok yapıldı. O yüzden Türkiye Komünist Hareketi, sol ve sosyalizm adına devrimci ısrarından asla vazgeçmeyecektir!
Seçimler yaklaşıyor. Buraya kadar söylediklerimizden bir “yalnızlık politikası” çıkarılmasın. Tersine, bugün ülkemizin gidişinden memnuniyetsizlik duyan milyonlarca emekçinin bulunduğunu bilmemiz gerekiyor.

Tam da bu yüzden bir kez daha bu toplumsal tepkiyi düzen içi kanallara akıtmak gibi bir işimiz olamaz. Türkiye sosyalist hareketinin bugün içinde bulunduğu durumdan memnun değiliz. Ancak Türkiye sosyalist hareketinden kimse dükkânı kapatmayı beklemesin!

Bu ülkede sosyalistler, birilerinin meşruiyet kaynağı, sokak gücü ya da birilerinin ardına takılacağı bir güç değildir. Eğer ülkemizde gerçek bir direniş ve sol yaratmak istiyorsak bunun yolu sosyalist hareketin güçlenmesinden geçmektedir!

Türkiye Komünist Hareketi, tam da bu yüzden, Türkiye sosyalist hareketinin bağımsız sosyalist odağının oluşmasının bu dönemde önemli olduğunu düşünmektedir. Düzen güçlerinin kuyruğuna takılacak, düzen soluna mahkum olacak, siyaset adına düzen siyasetinin çerçevesi dışına çıkamayacak bir çaresizlik içinde olmadığımızı düşünüyoruz.

“DEVRİMCİ, BAĞIMSIZ VE DÜZEN KARŞITI BİR SEÇİM POLİTİKASINI BİRLİKTE ÖRMEYE ÇAĞIRIYORUZ”

Buradan yaklaşan başkanlık seçimlerine yönelik Türkiye’nin devrimci ve sosyalist hareketlerine bir çağrı yapmak istiyoruz. Devrimci, bağımsız ve düzen karşıtı bir seçim politikasını birlikte örmeye çağırıyoruz!

Türkiye Komünist Hareketi olarak kırmızı çizgilerimizi yukarıda ifade ettik. Elbette Türkiye Komünist Hareketi, seçimlere dönük bir yaklaşımı bulunuyor ve bu yaklaşımı kendi başına hayata geçirebilir. Ancak sosyalist hareketin ortak bir tavır alması, bugün emekçilere umut olması açısından daha güçlü bir yan taşıyacağı da açık olmalı.
Türkiye Komünist Hareketi yoluna devam ediyor diyerek yola çıktı. Bugün TKP içinde yaşanan tartışmalar ve ayrışma süreçleri bizler açısından geride kaldı. Bugün Türkiye Komünist Hareketi, bir örgüt olarak daha güçlü, daha kararlı, daha homojen daha örgütlü ve daha iddialı bir partidir.

Söylediğimiz gibi ülkenin işçi sınıfına dayalı, emekçi halk içinde örgütlenmiş ve gerçek komünist partisini kurmak için yola çıktık, mücadele ediyoruz.

“TKH, ŞİMDİ GÜÇLÜ ÖRGÜT, YENİ BİR KADRO KUŞAĞI İLE PARTİLEŞME STRATEJİSİ AŞAMASINDADIR”

TKH açısından bir dönem kapanmıştır. Kuruluş, var olma, kendi alanını açma dönemi geride kalmıştır. Şimdi, yeni bir siyaset tarzının, yeni bir örgütün şekillendiği bir süreçten geçiyoruz. Yeni bir kuşakla buluşuyoruz. Geçmişin bütün değerlerini arkamıza alarak işçi sınıfına dayanan güçlü bir komünist partisine dönüşümünün ikinci aşamasındayız. Bu aşamanın ne kadar süreceği ayrı bir tartışma konusu. Ancak TKH, kimsenin beklemediği, “yapabilirler mi” acaba dediği, görmezden gelinmeye çalışıldığı, gericiliğin tahakkümünü artırdığı ve TKP tartışmalarında tahribata uğramış bir zeminde büyük bir iş başarmıştır.

İlk aşamayı başarıyla geride bırakan TKH, şimdi güçlü örgüt, yeni bir kadro kuşağı ile partileşme stratejisi aşamasındadır.
Bugün içinden geçtiğimiz karanlık dönemde, büyük bir iddia ile söylemek gerekir ki, TKH, Türkiye sosyalist hareketinin büyük bir umududur!

Bu umudu güçlendirmeye çağırıyoruz! Bu umudu örgütlemeye çağırıyoruz!

Bu umudu, ülkenin gerçek komünist partisini kurma hedefiyle emekçilerin umudu haline getirmeye çağırıyoruz! 15’lerin açtığı yolda kararlılıkla mücadele eden partili yoldaşları selamlarız!
Türkiye Komünist Partisi’nin yolunu açan 15’lerin, Suphilerin önünde saygıyla eğilir, TKP bayrağının başta işçi sınıfı olmak üzere ülkenin her sathında dalgalandıracağımıza söz veriyoruz!