Kadınlardan 1 Mayıs'a çağrı

“1 MAYIS EMEK  VE  DAYANIŞMA  GÜNÜ” yaklaşırken ülke genelinde resmi  hazırlıklar (!) da başladı...

Kadınlardan 1 Mayıs'a çağrı

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de emekçiler 1 Mayıs öncesi alanları doldurmaya hazırlanırken, ilerici kadınlar da gericiliğe ve piyasacılığa karşı örgütlülüklerini sınıfın sesiyle buluşturacak.

İlerici Kadınlar Derneği Danışma Kurulu üyesi Tülin Tankut, 1 Mayıs’a ilişkin çağrı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“1 MAYIS EMEK  VE  DAYANIŞMA  GÜNÜ” yaklaşırken ülke genelinde resmi  hazırlıklar (!) da başladı. Erken davranan Ankara Valiliği oldu; yasaklanan sloganların listesi  kamuoyuna duyuruldu.  1 Mayıs’ta hükümete muhalefet eden kesimlerin  isyanının dayanışmaya dönüşüp alanlarda yankılanmasından çekiniliyor besbelli. Bir yandan da 24 Haziran seçiminin tedirginliği… Yoksulluğa, işsizliğe karşı biriken bir tepki var halkta. Öte yandan Siyasal İslam’ın nerede uygulanırsa istikrarsızlık yarattığını cümle alem gördü. Laikliğe sahip çıkılmazsa Türkiye’nin de gelecekte Ortadoğu’daki İslam ülkelerine benzeyeceği kaygısı yaygınlaştı toplumda.

Ama yıllardır süregelen, bu hükümetin alternatifi yok, koşullandırması  Demokles’in kılıcı gibi hâlâ tepemizde sallandırılıyor. Peki bu “başarı” neler pahasına elde edildi? Her şeyden önce demokrasiden ödün verilerek. Demokrasiyi yozlaştıransa serbest piyasa ekonomisidir.  AKP, iktidara geldiğinden beri laik kültürün kavramlarının içini boşaltmaktan geri durmadı.  Neoliberal kapitalizmin sömürü ve baskı mekanizmalarıyla kolayca kaynaştı. Medyaya hükmederek, “algı yönetimi” ile toplumun denetimini elinde tutmaya çalıştı. Bu dönemde sol muhalefetin direncinin kırılması için her tür baskı yöntemi denendi. Sınıf dürtüsünü yok etmek için her tür önlem alındı. Sınıf bilinci olmayınca, biliyoruz ki işçinin, emekçinin tarikat türü örgütlenmelere dahil olma arayışı sona ermeyecektir. Nitekim yoksulluk arttıkça insanımızın akraba, hemşeri, dinsel gruplar vb. dayanışmaya girme eğilimi güçlendi. Zaten çocukluktan itibaren din ağırlıklı geleneksel değerleri benimseyerek yetiştiriliyoruz.  Bu yüzden toplumda kişisel dayanışmanın hâlâ rağbet görmesine şaşmamalı.

Toplumda örgütlenme özgürlüğü kısıtlanırsa demokrasiden söz edilebilir mi? Çalışanlar örgütlenmemişse sömürü ve ezilme karşısında savunmasız kalmayacak mıdır? Hükümetin uyguladığı neoliberal politikalar, sosyal devlete darbe indirirken bedelini kim ödedi? Halk. “Ulusal sermaye” ise kârına kâr katmakla meşguldü.  Dolayısıyla bugün demokrasi için verilen mücadele yaşamsal önemdedir.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınlarsa cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle iki katlı bir mağduriyet yaşıyor. Kadın sorunu ülkenin yapısal bir sorunudur. Kadın ve erkek eşitliği, demokrasinin temelini oluşturacaktır. Ya hükümet ne yapmıştır bu konuda; kadınları ev kadınlığı ve anne olmaya teşvik edici uygulamalardan başka? Ya saldırganlık, cinsel suçlarda patlama? Erkek egemen kapitalizmin dayattığı ilişki biçimleri şiddeti topyekûn artırıyor. Ama buna karşı devlet önceden hiç mi önlem almayacaktır? Yasalara güvenin kalmadığı bir ortamda kadına yönelik şiddetin, tacizin, cinayetin olağanlaşması da kaçınılmazdır. Üstüne üstlük, eğitim sistemimizde süregelen cinsiyetçilik, erkeği kadına yönelik şiddet konusunda kışkırtıyor.  Toplumsal ve siyasal yaşamda dinin ağırlığının artması, dini inançları kullanarak kadınları zapt-ı rapt altına almaya kalkışan çevreleri cesaretlendiriyor.  Laikliği itibarsızlaştırmaya çalışan çevreler, Ortadoğu’daki ülkelerde yaşanan gerçeğin farkında değiller anlaşılan. Laiklik karşıtı politikalarla kadınları denetim alında tutmanın zorluğu yakın tarihte İran’da görüldü.  İranlı kadınların “bisiklet eylemleri”ne tanık olduk. Yönetim, örtünme kurallarına uymayan kadınlarla başa çıkamıyor. Suudi Arabistan’da da kadınlar araba kullanma hakkını elde edinceye dek direnmediler mi?

Sömürüye dayalı ve baskı üreten sisteme karşı sistemin bu niteliğini açığa çıkarmak solun görevidir. Sol, ilkelerine güvenir. Nitekim sistemin propaganda araçları bu ilkeleri yok edememiştir.  Hükümetin popülist vaatlerine artık kanmayan geniş bir muhalefet oluşuyor. Solda da daha önce hiç olmadığı kadar bir hareketlilik göze çarpıyor.  Hükümete güven azalırken yeni arayışlara yönelen kesimlerde solun ilgi odağı olmaması için bir neden yok. Sol bunu değerlendirecektir. Muhafazakâr kesimdeki emekçi sınıflarla iletişim kurulurken kültürel direnişle karşılaşılması beklenir; ancak empatiye başvurmak iletişimi kolaylaştıracaktır.

Toplumsal muhalefete kadınların aktif katılımı çok önemli.  Kadın örgütlerinin dayanışma mesajları moral yükseltici. Onlar, kadınlar arasında yeni etkileşim ve dayanışma biçimleri oluşturmak için interneti başarıyla kullanıyorlar.  Geniş kadın kitleleri işçi, emekçi, ev kadını ve işsizlerden oluşuyor.  Yaşamları zor. Ama isyan yılgınlığa dönüşmemeli.  Teslimiyet duygusuna kapılarak yaşamı reflekslerle sürdürmek sorunlarımıza çözüm getirmiyor.  1 Mayıs’ta  demokratik tepkimizi göstermemiz için alanlar bizi bekliyor.