İstanbul'un içme suyu tükenebilir

İstanbul içme suyunun tükenmesi riskiyle karşı karşıya olan 11 kentten biri

İstanbul'un içme suyu tükenebilir

Güney Afrika’nın Cape Town kenti, modern çağda içme suyu tükenen ilk büyük kent oldu. Ancak Cape Town yalnız değil, çünkü aralarında İstanbul’un da bulunduğu 11 büyük kent uzmanların su kıtlığı uyarısı yaptığı yerler arasında.

BBC Türkçe’nin haberine göre, dünya yüzeyinin yüzde 70’i suyla kaplı olmasına rağmen, su, özellikle de içme suyu düşünüldüğü kadar bol değil. Dünya su rezervinin sadece yüzde 3’ü tatlı su.

Bir milyarı aşkın kişi temiz içme suyuna ulaşamıyor ve 2,7 milyar kişi yılın en az bir ayında su sıkıntısı çekiyor. 2014’te dünyanın en büyük 500 kentinde yapılan araştırmada, bu kentlerin dörtte birinin Birleşmiş Milletler’in “su stresi” diye tanımladığı durumla karşı karşıya. Su stresi yıllık içme suyunun kişi başına 1.700 metreküpün altına düştüğü duruma verilen ad.

Birleşmiş Milletler’in onayladığı uzman araştırmalarına göre dünyada su talebi 2030 itibariyle arzın yüzde 40’ının üzerine çıkacak. Bunda iklim değişimi, insanların faaliyetleri ve nüfus artışının rol oynadığı vurgulanıyor.

Aslında bu durumda Cape Town’ın başına gelen sadece buz dağının görünen yüzü.

Bütün kıtalarda, aralarında İstanbul’un da bulunduğu büyük şehirler su kıtlığıyla karşı karşıya ve bir çözüm bulmak için zamana karşı yarışıyor. İşte, Cape Town’ın kaderini paylaşmaya aday 11 kent.

Türk hükümetinin resmi verilerine göre, ülke kişi başına düşen içme suyu miktarının 1.700 metreküpün altına indiği 2016 yılından bu yana teknik olarak su stresi yaşıyor.

Yerel uzmanlar durumun 2030 itibarıyla kötüleşip, su kıtlığı yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.

Geçtiğimiz yıllarda İstanbul gibi yoğun nüfuslu kentler, yaz aylarında su sıkıntısı yaşamaya başladı.

Şehrin su rezervleri 2014’ün başlarında kapasitenin yüzde 30’unun altına düştü. Kuraklığın en kötü döneminde Sao Paulo’nun su rezervleri böyle görünüyordu.

Sao Paulo: Brezilya’nın mali başkenti ve dünyanın en büyük nüfuslu 10 kentinden biri olan Sao Paulo (21,7 milyon kişiden fazla) 2015’te Cape Town’ın yaşadığına benzer bir durumla karşılaştı ve su rezervleri kapasitenin yüzde 4’ünün altına düştü.

Krizin en kötü anında, kentin 20 günden az içme suyu kalmıştı ve polis yağma olaylarını önlemek için su kamyonlarına eşlik etmek zorunda kalmıştı.

Bu duruma Brezilya’nın güneydoğusunda 2014-2017 arasında etkin olan kuraklığın neden olduğu düşünülüyordu, ancak Sao Paulo’daki BM misyonu, yetkili makamların “düzgün planlama ve yatırım eksikliğini” eleştirdi.

Su krizinin 2016’da “bittiği” sanılıyordu, ancak 2017’nin ocak ayında su rezervi beklenenin yüzde 15 altındaydı ve bu nedenle şehrin su arzı güvenliği yine şüpheli bir hale geldi.

Bangalore: Hindistan’ın Bangalore kentindeki yerel yetkililer, şehrin bir teknoloji merkezine dönüşmesinden sonra inşaat alanındaki büyüme karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar ve kentin su ve atık su sistemleri bu büyümeyle başa çıkmakta zorlandı.

Daha da kötüsü, kentin antika sayılabilecek su tesisatı sisteminin acil elden geçirmesi gerekiyor. Ulusal hükümetin hazırladığı rapora göre kentin içme suyunun yarıdan fazlası boşa gidiyor.

Hindistan da Çin gibi, büyük bir su kirliliği sorunu yaşıyor. Bangalore’un da bu anlamda pek farkı yok. Kentin etrafındaki göllerde yapılan araştırmada suyun yüzde 85’inin sadece tarımsal sulamada ve endüstriyle soğutmada kullanılabileceği sonucuna varıldı. Tek bir gölde bile içmeye ya da yıkanmaya uygun su yoktu.

Pekin: Dünya Bankası, su kıtlığını belirli bir alanda insanların yılda bin metreküpten az su içme suyu alabildiği durum olarak tanımlıyor. 2014’te Pekin’in 20 milyondan fazla sakini sadece 145 metreküp su alabildi.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sine ev sahipliği yapan Çin, temiz su kaynaklarının sadece yüzde 7’sine sahip. Columbia Üniversitesi’nin araştırmasına göre ülkenin su rezervleri 2000-2009 arasında yüzde 13 arasında azaldı.

Kirlenme sorunu da var. 2015’teki resmi verilere göre Pekin’deki yüzey suyunun yüzde 40’ı tarımda ya da sanayide bile kullanılamayacak kadar kirlendi.

Çinli yetkililer sorunu çözmek için dev su güzergahı değiştirme projeleri, eğitim programları ve çok su kullanan işletmelere yönelik fiyat artışları gibi önlemler gündeme getirdi.

Kahire: Dünyanın en büyük medeniyetlerinin kurulmasında büyük rol oynayan Nil nehri, günümüzde zorlanıyor.

Mısır’ın suyunun yüzde 97’sinin kaynağı, ancak aynı zamanda arıtılmamış tarımsal ve evsel atığın son ulaştığı nokta.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Mısır alt orta gelir ülkeleri arasında su kirliliğinden çok sayıda ölümün görüldüğü yerlerden. BM de ülkede 2025 itibariyle kritik su kıtlıkları yaşanacağını tahmin ediyor.

Cakarta: Çoğu kıyı kenti gibi Endonezya’nın başkenti de, yükselen deniz seviyesi tehdidiyle karşı karşıya.

Ancak Cakarta’daki sorun insanların faaliyetleri nedeniyle daha kötüleşti. Kentteki 10 milyon kişinin yarısından azı su şebekesine bağlı olduğu için, kaçak su kuyusu kazılması yaygın görülen bir durum.

Bu nedenle yer altındaki sular çekiliyor ve taban çökmeleri yaşanıyor. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre bu nedenle Cakarta’nın yüzde 40’ı deniz seviyesinin altında kaldı.

Daha da kötüsü, yoğun yağışa rağmen, asfalt ve betonun yoğunluğundan yağmur suyunun emilememesi nedeniyle yeraltı suları yenilenemiyor.

Moskova: Dünyanın temiz su kaynaklarının dörtte biri Rusya’da, ancak ülke Sovyet döneminin endüstrisinin bıraktığı miras nedeniyle kirlilik sorunuyla karşı karşıya.

Bu durum özellikle su tedarikinin yüzde 70’inin yüzey sularından sağlandığı Moskova için kaygı verici.

Resmi kurumlara göre Rusya’daki içme suyu kaynaklarının yüzde 35 ila 60’ı içme suyundaki temizlik standartlarını karşılamıyor.

Mexico City: Meksika’nın başkenti Mexico City’nin 21 milyon sakininden pek çoğu için su kıtlığı yeni bir şey değil.

Nüfusun beşte birinin evindeki musluklardan sadece günde birkaç saat su akıyor ve yüzde 20’si de günün belirli kısımlarında su alabiliyor.

Şehir, suyunun yüzde 40’ını uzak kaynaklardan karşılıyor, ancak suyun geri dönüşümü adına hiç büyük bir operasyon yok. Su dağıtım şebekesindeki sorunlar nedeniyle kaybın yüzde 40’ı bulduğu tahmin ediliyor.

Londra: İngiltere’nin başkenti Londra, su kıtlığı düşünüldüğünde akla gelen ilk dünya kentlerinden biri olmayabilir.

Ancak gerçek çok farklı. Yıllık 600 mm yağmur alan kent (Paris’in aldığı ortalama yağışın yarısından az ve New York’ın aldığı yağışın yarısı) tükettiği suyun yüzde 80’ini nehirlerden karşılıyor.

Yerel yönetime göre şehir artık kapasitesini zorluyor ve 2025’te arz sorunları, 2040’ta da “ciddi su kıtlığı” görülecek.

Tokyo: Japonya’nın başkenti Tokyo’nun aldığı yağış miktarı Amerikalılar’ın “Yağmurlu şehir” adını verdiği Seattle’a benzer. Ancak yağmur sadece yılın dört ayında yağıyor.

Daha az yağışın olduğu bir yağmur mevsimi kuraklığa yol açabileceği için bu suyun toplanması gerekiyor.

Şehrin yöneticileri de bunu yaptı. Tokyo’daki en az 750 özel ve kamu binasında yağmur suyu toplama ve kullanma sistemleri var.

30 milyondan fazla kişinin yaşadığı Tokya’da yüzey sularına (nehirler, göller ve erimiş kar) yüzde 70 oranında bağımlı bir su sistemi var.

Son dönemde su şebekesine yapılan yatırımlarla da şebekedeki su kaybının yakın gelecekte sadece yüzde 3’e indirilmesi hedefleniyor.

Miami: ABD’nin Florida eyaleti ülkenin en çok yağmur alan beş eyaletinden biri. Ancak eyaletin en meşhur kenti Miami’de büyüyen bir kriz var.

20. yüzyılda girişilen yakındaki bataklıkları kurutma projesi yüzünden, Atlantik Okyanusu’nun suyu, kentin başlıca içme suyu kaynağı olan Biscayne yeraltı suyunu kirletti.

Sorunun 1930’larda tespit edilmesine karşın, deniz suyu hala yeraltı suyuna karışıyor. Özellikle de kentte deniz seviyesinin hızla artması nedeniyle, yeraltına geçtiğimiz yıllarda inşa edilen bariyerler işe yaramaz hale geldi.

Komşu kentler de sorun yaşıyor. Miami’nin birkaç kilometre kuzeyindeki Hallandale Beach’te tuzlu su karışması yüzünden sekiz kuyunun altısı kapatıldı.