İslam Devrimi nereye düşer?

İslam Devrimi nereye düşer?

16-09-2018 08:40

Mollaların örgütlendiği toplumsal taban daha çok köylüler ve kent yeni gelip işçileşmeye başlamış kesim oldu. Bu kesimde İslam’ın etkisi oldukça fazlaydı.

Erkin Öztok

1950’lerden itibaren emperyalizmin Ortadoğu’da en önemli müttefiki konumundaki İran, 1979’da yaşanan İslam Devrimi sonrası emperyalist sistemden kopuk bir politika izlemeye başladı. Uzun yıllar Şah Rıza Pehlevi yönetiminde emperyalizmin sadık işbirlikçisi konumundaki bir ülkeyi, emperyalist sistemden kopmaya ve bir karşı devrime götüren süreci tetikleyen dinamikleri ve İslam Devrimi’nin tarihsel olarak nereye denk düştüğünü saptamadan, İran’ın bugününü de anlamak zor olacaktır.

Bağımsızlıkçı Musaddık ve Devrilişi

İkinci Dünya Savaşı’nda Şah yönetiminin Nazi Almanya’sına yakın durması sonucu İran İngiliz ve Sovyet kuvvetleri tarafından işgale uğradı. Yalta konferansı sonrası İngiliz ve Amerikan etki bölgesinde kalan İran’da Rıza Pehlevi şah olarak başa geçirildi.

1951’de toplumun geniş kesimlerinin desteğini alan Musaddık başbakan oldu. Rıza Pehlevi başta Musaddık’ın başbakanlığını onaylamak istemese de komünistlerden mollalara kadar halkın geniş bir kesiminin desteğini alması sonucu onaylamak zorunda kaldı.

Musaddık iktidara geldikten kısa bir süre sonra İran petrollerini millileştirdi. Bu hamleyle çıkarlarından olan İngiltere ciddi tepki gösterdi. Emperyalizm CIA aracılığıyla Musaddık’ı indirme planları yapmaya başladı. Musaddık petrolde millileştirmeyi yapmasının yanı sıra ülkeyi ve ekonomisini modernleştirecek pek çok adım attı. Şah’ın yetkilerini kısıtlamaya çalıştı. Sovyetlerle yakınlaştı ve ekonomik anlaşmalara imza attı.

Bütün bu yaptıklarıyla aslında Musaddık emperyalizmin hedefine yerleşti. CIA yaptığı birkaç denemenin ardından üçüncü denemesinde kentli orta sınıf ve esnafları provoke ederek darbeye zemin hazırladı ve satın alınmış askeri birliklerle darbeyi gerçekleştirdi. Bu operasyon, Ajax Operasyonu ismiyle anılmaktadır.

Rıza Pehlevi dönemi ve direniş

Musaddık’ın devrilmesiyle ipler büyük ölçüde Şah Rıza Pehlevi’nin eline geçti. Ülkenin yönetim yapısı bir daha Musaddık benzeri biri çıkmasın diye Şah’ın kontrolüne geçirildi. Ajax Operasyonu sırasında çok sayıda TUDEH üyesi komünist katledilmişti. Bu katliam toplumsal muhalefetin zayıflamasına sebep oldu.

Petrol gelirleriyle zenginleşen İran’da ciddi yatırımlar yapıldı. Ülkede gerçek anlamıyla bir işçi sınıfı oluşmaya başladı. Bu yatırımları gerçekleştirmek ve Ortadoğu’da emperyalizmin vurucu gücü haline gelen İran Ordusu’nu eğitmek için ülkeye on binlerce yabancı danışman geldi. Çoğu ABD’li olan bu danışmanlar ayrıcalıklı bir sınıf oluşturdu.

Diğer taraftan yapılan yoğun yatırımlar ciddi bir enflasyona sebep oldu. Zaten büyümeden pay alamayan emekçi kesimlerin maddi durumu iyice kötüleşti. ABD’li danışmanlar ve askerler yaptıklarıyla ciddi bir tepki kaynağı haline geldi. Baskı toplumsal muhalefetin illegalde örgütlenmesine sebep oldu. Rıza Pehlevi yükselen işçi hareketini paramiliter gruplar ve polisler aracılığıyla yaptığı katliamlarla bastırmaya çalıştı.

1977’de İran’da ki durum bütün alanlarda kötüye gitmeye başlamıştı. Oluşan siyasi ve ekonomik kriz durumu halk hareketini yükseltiyordu. Pehlevi’yi bu durumdan kurtarmak isteyen ABD’nin önerdiği liberalleşme adımları ve siyasi tutukluların serbest bırakılması, Pehlevi tarafından uygulamaya konuldu. Bu kriz şartları altında bu adımlar toplumsal muhalefete güç verdi.

TUDEH’ten mollalara geçen Şah karşıtlığı

1977’de başlayan protestolarda kentli emekçi kesimler ve öğrenciler başı çekiyordu. Bu protestolara şah yönetimi katliamlarla karşılık verdi. Bu katliamlar direnişin daha da büyümesine sebep oldu. Başlarda anti-emperyalist ve sosyalizan bir hattın hakim olduğu protestolara TUDEH öncülük ediyordu.

Durumun şah için çıkışsız olduğunu anlayan mollalarda protestolara katılmaya başladı. Ülkede Şah’ın güçlerinin giremediği tek yerler olan camiler mollaların kontrolündeydi. Kısa sürede bu camiler toplumsal muhalefetin toplanma alanlarına dönüştü. Buraları rahat bir örgütlenme aracı olarak kullanan mollalar örgütlü gücünü hızla artırdı. Kısa sürede harekete yön vermeye başladılar. Her katliamın kırkıncı gününde toplanma şeklinde bir protesto tarzını geçerli kıldılar. Uzun süre her kırkıncı günde olan yeni katliamla bu tekrarlandı. Bu sırada mollalar hareketin öncülüğünü ele geçirdi.

Sosyalizmin dünya genelinde uğradığı ideolojik sıkışma ve gerileme, burada TUDEH’in elini zayıflatan ve yanlış ittifaklara girmesine sebep olan bir faktördü. Aslında taban tabana zıt olunan mollalarla örtük ittifak yapıldı. Bunda barış içinde bir arada yaşama ve Sovyetler’i koruma gibi politikaların etkisi büyüktü.

Mollaların örgütlendiği toplumsal taban daha çok köylüler ve kent yeni gelip işçileşmeye başlamış kesim oldu. Bu kesimde İslam’ın etkisi oldukça fazlaydı. Anti-emperyalizm yerini ayakları havada duran bir ABD düşmanlığına bıraktı. Toplumsal kurtuluş için öne sürülen proje, Şii İslamı haline geldi. Ülkenin özlerine dönerek refaha ulaşacağı İslam’ın oldukça belirleyici olduğu yoksul kesimlerde kolayca karşılık buldu.

1979’a gelindiğinde Şah ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. ABD’nin bir süredir Yeşil Kuşak projesine uygun görüp örtük destek vermeye başladığı İslamcıların lideri Humeyni Şah’ın kaçmasında kısa süre sonra Fransız devlet havayolları Air France’a ait bir uçakla Tahran’a getirildi.

İslam Devrimi’nin yerleşmesi

Ülkedeki en büyük siyasi güç haline gelen İslamcılar iktidarı ele geçirmeye başladı. Humeyni yapılan anayasa değişikliğiyle ülkenin lideri durumuna getirildi. Komünistlerin güçlenmesinden ürken emperyalizm, ABD konsolosluğunun basılıp çalışanların rehin alınması gibi kriz başlıklarına rağmen İslamcılara ciddi bir karşılık göstermedi.

Diğer siyasi ve toplumsal güçleri ezip iktidarını pekiştirmek isteyen Humeyni yönetimi ülkedeki kendine muhalif bütün kesimlere bir nevi sürek avı başlattı. Dayandığı toplumsal kesimlerden en önemlisi olan kent yoksullarında İran Devrim Muhafızları ordusunu kurdu. İslamcıların iktidarını pekiştirdiği 1982’ye kadar toplumsal muhalefetin mensupları ya öldürüldü ya da ülkeden kaçmak zorunda kaldı. İslamcı yönetim iktidarın tek sahibi konumuna geldikten sonra hizaya getirilmesi amacıyla Saddam yönetimindeki Irak, İran’a saldırtıldı.