İKD Başkanı Umut Kuruç: Gericilikle mücadele edeceksek, emeğimiz için mücadele edeceksek, emperyalizme karşı da mücadele bayrağını yükselteceğiz

İKD Başkanı Umut Kuruç: Evet, biz kadınlara bugün her zamankinden daha fazla görev düşüyor. Gericilikle mücadele edeceksek, emeğimiz için mücadele edeceksek, emperyalizme karşı da mücadele bayrağını yükselteceğiz.

İKD Başkanı Umut Kuruç: Gericilikle mücadele edeceksek, emeğimiz için mücadele edeceksek, emperyalizme karşı da mücadele bayrağını yükselteceğiz

ABD emperyalizmine karşı aydınlar, yazarlar ve emekçiler “ABD Kovulmalı! Bu Düzen Değişmeli!” diyerek mücadele çağrısında bulunmuştu. Emperyalizme bağımlı ülkemizin kurtuluşunu, emperyalist yalanları ve gerçekleri ile sosyalistlerin göreve çağrıldığı açıklamada, emperyalizmin oluk oluk kan döktüğü ve AKP iktidarının iki yüzlü politikalar sergilediği koşullarda sessiz kalınamayacağı vurgulanmıştı.

“ABD Kovulmalı! Bu Düzen Değişmeli!” diyerek çağrı yapan Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) bu hafta sonu Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenleyeceği “Emperyalizme Karşı Mücadele Konferansı” için, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Başkanı Umut Kuruç Manifesto‘ya verdiği demeçte “Evet, biz kadınlara bugün her zamankinden daha fazla görev düşüyor. Gericilikle mücadele edeceksek, emeğimiz için mücadele edeceksek, emperyalizme karşı da mücadele bayrağını yükselteceğiz” diyerek ilericileri, yurtseverleri, kadınları konferansa davet etti.

İKD Başkanı Umut Kuruç şöyle konuştu:

Ülkemiz ve içerisinde yer aldığı bölge, emperyalizmin saldırganlığının ve hegemonya kurma çabalarının sahnelendiği bir coğrafyadır.

20. yüzyılın ilk yarısında bu saldırganlığa ve işgale karşı iki ana direnç olduğu unutulmamalıdır. Bunlardan biri 1917 Bolşevik Devrimi, diğeri ise 1923 Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kapı açan Anadolu topraklarında işgale karşı zaferle sonuçlanan Kurtuluş Savaşı’dır.

Ne yazık ki, Türkiye 1940’larla birlikte bu çizgiyi terk ederek başta ABD olmak üzere emperyalizmle bağımlılık ilişkilerini geliştirmek üzere adımlar atmaya başlamıştır. Bu ilişki çeşitli tarihsel kesitlerde güçlenmiştir. 1980’lerle birlikte ülkemiz uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırma sularına demir atmış, AKP iktidarıyla birlikte ise emperyalizm işbirlikçisi, piyasacı ve gerici yeni bir rejimin kuruluşunun öznesi olmuştur.

16 yıllık AKP iktidarı uluslararası finans kapitalin önünü tamamen açarken ülkemizi yabancı sermaye için pazar ve ucuz emek cenneti haline getiren bir rejimin kurucusu olmuştur. Ülke kaynakları el birliği ile yağmalanırken, uluslararası tekellere peşkeş çekilmiştir. Kamu hizmetleri ortadan kaldırılmış, emekçiler köleliğe mahkum edilmiştir. Bütün bunlara gerici politikalar eşlik etmiş, toplumsal yaşam karanlıkla kuşatılmıştır. Bu süreç emperyalizmin bölgemizdeki siyasi, askeri ve iktisadi hegemonyasını sağlamak için yürütülen politikaların zeminini oluşturmaktadır.

Bu sürecin yürütücüleri bir yandan da işbirlikçi politikalarla emperyalizmin saldırganlığına taşeronluk etmektedirler. Bölgemizde tezgahlanan savaşlarda cihatçı çeteleri besleyip kollayanlar yüz binlerce kadın ve çocuğun katledilmesinden, evsiz ve yurtsuz bırakılmasından sorumludurlar. Aynı iktidar, tıpkı seleflerinin 1950’lerde Kore’de yaptığı gibi, gençlerimizin kanını emperyalistlerin kurduğu masada pazarlık malzemesi haline getirmektedir.

Cihatçı çeteleri kollayanlar, bir yandan da gerici eğitim politikaları ile “dindar ve kindar nesiller” yaratmak üzere çocuklarımızın geleceğini karartmaktadır.

Bütün bu dönüşümü sağlamanın koşulunun kadınlara boyun eğdirmekle, onları toplumsal yaşamdan ve üretimden koparmakla ve gericiliğin karanlığına mahkum etmekle mümkün olduğunu bilen siyasi iktidar, laikliği ortadan kaldırarak, kadınları şiddet ve katliamla teslim almaya çalışmaktadır.

Ucuz emek pazarı haline getirilen ülkemizde kriz koşullarında nitelikli işgücü içerisinde ilk işten çıkarılanlar kadınlardır. Emekçilere dayatılan esnek ve kayıt dışı istihdam koşullarında, yine kadınların payına düşük ücretler ve güvencesiz çalışma düşmektedir.

Kamu kaynaklarını kısmaktan söz eden AKP iktidarı, emekçi kadınların hayatını hedef almaktadır. Kamu hizmeti olması gereken, kadının üretimin ve toplumsal yaşamın parçası olmasının güvencesi olan kreşlere, bakımevlerine kısmi bütçenin bile ayrılmaması anlamına gelen bu hamle daha fazla piyasalaşma, emekçi kadınlar için daha ağır yük anlamına gelmektedir.

Bütün bu resme baktığımızda saldırının bütünlüklü olduğu açıktır. Sermayenin çıkarları, emperyalizmin hedeflerinden bağımsız değildir. Bu çıkarların ve hedeflerin sağlanması ise gerici bir toplumsal zeminde gerçekleşme imkanına sahiptir. Bu bütünlüklü saldırıda ilk teslim alınması hedeflenen kesim ise kadınlardır. Çünkü kadınlar teslim alınmadan, bir ülkeyi teslim almak mümkün değildir.

Dolayısıyla, kadınlara büyük bir görev düşmektedir: Teslim olmamak! Bunun örnekleri için çok uzağa gitmeye gerek yok. Kurtuluş Savaşı’nda işgale karşı mücadele eden Anadolu kadınlarını hatırlayalım. 1917’nin Petrograd’ında “ekmek ve barış” diyerek kurtuluşun fitilini ateşleyen işçi kadınları hatırlayalım. ABD emperyalizmine ve Siyonizme karşı bayrak açan Leyla Halid’i unutmayalım. Ve 2011 yılında emperyalist saldırganlığa karşı önce saçlarını keserek, sonrasında bütün mevzilerde emperyalizme karşı mücadele eden Suriyeli kadınlara bakalım. Hiçbirinin teslim olmadığını görelim, hatırlayalım, unutmayalım.

Evet, biz kadınlara bugün her zamankinden daha fazla görev düşüyor. Gericilikle mücadele edeceksek, emeğimiz için mücadele edeceksek, emperyalizme karşı da mücadele bayrağını yükselteceğiz. Dediğimiz gibi, saldırı bütünlüklüyse, bu saldırıya karşı cevabımız da bütünlüklü olmak zorundadır.

Emperyalizmi göz ardı ederek tek başına sömürüye, tek başına gericiliğe karşı mücadele bizi kurtarmaz. Bizi sömürüyle köşeye sıkıştırıp gericilikle teslim almaya çalışanlardan, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesini de yükselterek kurtulabiliriz.