Eski CIA Başkanı Panetta: Kürtleri kullan, Türklerin rızasını al

Eski CIA Şefi Leon Panetta, Suriye'de ABD varlığının devamı için Türkiye ile ilişkilerin önemine dikkat çekerken "Kürtler’i kullanmak için Türkler’in rızasını almayı başarabilirsek Suriye'de varlığımızı sürdürürüz" dedi.

Eski CIA Başkanı Panetta: Kürtleri kullan, Türklerin rızasını al

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ölümünün ardından tartışmalar sona ermedi. Suudi Arabistan yaptığı açıklamalar ile Kaşıkçı’nın İstanbul Konsolosluğu’nda öldüğünü kabul etti ancak üst yönetimin cinayette sorumluluğu olmadığını savundu.

Olayla ilgili ayrıntılar bugün AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı açıklamalar ile de aktarıldı. Erdoğan’ın konuyla ilgili sürecin nasıl yönetildiği ve bundan sonra nasıl yönetileceği konusunda AKP iktidarının “çıkar politikası” gözeteceği yönünde sinyaller verilen açıklamalarının yankısı sürerken, konuyla ilgili olarak ABD emperyalizminin istihbarat örgütünden dikkat çeken açıklamalar geldi. Obama döneminde hem CIA Başkanlığı hem de Savunma Bakanlığı koltuğunda oturan Leon Panetta, Amerika’nın Sesi’nden (VOA) Begüm Dönmez Ersöz’e çeşitli açıklamalarda bulundu.

Panetta, Suriye konusunda da ABD’nin çıkarlarının Türkiye ile ilişkileri zora sokmadan nasıl devam ettirileceğine ilişkin “Suriye çok önemli bir konu. Kürtlerle çalışmaya devam edebilirsek ve Kürtler’i kullanmak için Türkler’in rızasını almayı başarabilirsek, bu Amerika’nın Suriye içinde varlığını muhafaza etmesine, hatta belki de Rusya ve İran’ın bölgedeki nüfuzunun azaltılmasına imkan tanıyacak.” ifadelerini kullandı.

Panetta ile yapılan röportaj şu şekilde;

‘Kaşıkçı’yı fırsat olarak gördüler’

VOA Türkçe: Sayın Panetta siz aynı zamanda eski bir CIA Başkanısınız. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayını bir istihbaratçı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Leon Panetta: Suudi Arabistan’da üst düzey isimler tarafından yönlendirme olmadan, böyle bir şeyin konsoloslukta yaşanması mümkün olmazdı gibi görünüyor. Suudi Arabistan’da işler böyle yürür. 15 kişi uçakla geliyorsa ve bunlar Kaşıkçı konsolosluk binasındayken içerde idiyse, bence bütün suçu başkasına atmak güvenilirliği sarsıyor.

VOA: Türkiye Kaşıkçı’nın son anlarını gösteren bir ses kaydı olduğunu söylüyor. Pompeo’nun Türkiye ziyaretinde bu ses kaydını dinlemediği açıklandı. Neden dinlemedi sizce?

Panetta: Bana kalırsa Bakan Pompeo soruşturma devam ederken nesnelliğini muhafaza etmeye çalıştı. Türkiye’nin elinde olduğunu iddia ettiği ses kaydını dinleyerek iki taraftan birisini sıkıştırıyormuş gibi görünmek istemedi. Nihai soruşturma gelene kadar objektif olmak adına diplomatik bir yaklaşım benimsedi.

VOA: Suudi gazeteci aslında Amerika’daki bir diplomatik misyonda da alabileceği bir belgeyi almak için Türkiye’ye gelmişti. Sizce bu olay neden Türkiye topraklarında gerçekleşti? Suudiler bir mesaj vermek mi istediler?

Panetta: Suudi gazeteciyi Türkiye’ye getiren neydi, bu sorunun yanıtını bilmeden buna cevap vermek zor. Nişanlısı Türkiye’deydi. Bazı muhalif isimlerin Türkiye’de olduğu biliniyor. Kaşıkçı da bu belgeleri almak için Türkiye’ye gitme konusunda kendini daha rahat hissetmiş olabilir. Ama yazdığı makaleler ve köşe yazıları göze alındığında, Suudi konsolosluğundan içeri girmenin bile kendisi açısından riskli bir hareket olacağının da farkında olmuş olmalı. Suudiler’in özellikle Türkiye’ye bir mesaj vermek amacıyla bunu yaptığından emin değilim. Kaşıkçı’yı uzun süredir farklı yöntemlerle izliyorlardı ve belgeyi almak için konsolosluğa gideceğini öğrenince bunu belki de önlerindeki tek fırsat olarak gördüler. Bence Suudiler tamamen Kaşıkçı’ya odaklandılar. O nedenle Türkiye’ye bir mesaj verilmek istendiğini düşünmüyorum.

‘Türkiye avantaj sağlamak için yapıyor’

VOA: Kaşıkçı’nın Müslüman Kardeşler destekçisi olduğu dile getiriliyor. Müslüman Kardeşler Hareketi Türkiye ve Suudi Arabistan arasında sorun yaratan konulardan biriydi. Katar ile yaşanan krizde de bu konu gündeme gelmişti. Cemal Kaşıkçı konusunda da bu durum etkili olmuş olabilir mi?

Panetta: Türkiye’nin Suudi Arabistan’la ilgili endişeleri olduğu bir gerçek. Katar konusunda Suudiler’in tavrına karşıydı Türkiye. Arap dünyasındaki muhalifleri kabul eden bir ülkeydi. Türkiye muhalif Araplar açısından onları memnuniyetle karşılayan bir ülke olduğunu hissettiriyordu. Birisi bu durumu anlatırken, Arap Baharı’nın en son noktası Türkiye demişti. Libya’dan Suriye’den Mısır’dan Yemen’den çok sayıda Arap, Türkiye’ye özellikle İstanbul’a gelmiş ve Türkiye’deki Arap nüfusu artmıştı. Türkiye ve Suudi Arabistan arasında pek çok yaşanan sorun burada denkleme girmiş olabilir. Türkiye bence konsoloslukta yaşananlarla ilgili ne bildiği konusunda net olmaya çalışıyor ve bunu sadece dünyayı ve Amerika’yı bilgilendirmek için değil aynı zamanda Suudi Arabistan’la nasıl baş edileceği konusunda kendisine avantaj sağlamak için yapıyor.

‘Ülkeler Suudi Arabistan’la iş yaparken iki kez düşünecektir’

VOA: Muhammed Bin Selman’ın yıldızı çok parlatılmıştı. Ancak yaptığı yanlış hesaplar ve hatalar yüzünden eleştirilmeye başlanmıştı. Cumhuriyetçi Senatör Lindsay Graham “Bu adam gitmeli” sözleriyle tepkisini dile getirmişti. Veliaht Prens’in Suudi Arabistan’daki siyasi geleceğini Kaşıkçı krizi nasıl etkiler?

Panetta: Veliaht Prens Muhammed’in konumunun bu olayla daha da zayıfladığı kesin. Aslına bakarsanız prensin konumu daha öncesinde zayıflamaya başlamıştı. Reformları uygulamaya çalışırken ve ekonomik olarak Suudi Arabistan’ı 21. Yüzyıla taşımaya çalışırken, bir yandan da Suudi monarşisinin kendilerini eleştirenlere karşı takındığı bilindik yaklaşımı uygulamaya da devam ediyordu. Diğer aile üyelerinin peşine düştü, çok sayıda kişiyi tutuklatıp Ritz Carlton otelinde alıkoydu. Krallık içinde hiçbir şekilde muhalif bir sesi hoş görmeyeceklerini gösteren pek çok başka adım attı. Ancak bunun sonucu olarak, Prens ya da yüksek düzeyde birisinin eğer bu cinayetin emrinin verilmesinde parmağının olduğu ortaya çıkarsa, prensin pozisyonu daha da zayıflayacaktır. Yaşananların bir sonucu olarak ülkeler Suudi Arabistan’la iş yaparken iki kez düşünecektir. Bu da prensin önümüzdeki dönemde konumuna zarar verecektir.

‘Türkiye bölgede önemli bir müttefik’

VOA: Türk yetkililer bu konuyla ilgili olarak uluslararası basına sık sık bilgi sızdırdı. Sizce Türkiye bu oyunu kendi çıkarına kullanabilecek şekilde oynuyor olabilir mi? Bu küresel skandalı Washington’dan taviz koparmak için kullanabilir mi?

Panetta: Erdoğan otoriter ama aynı zamanda pragmatik bir lider. Türkiye onun için öncelik. Başkan Trump “Önce Amerika” diyor ya, Erdoğan da “Önce Türkiye” diyor. O nedenle bu meselede farklı seçenekleri gözetecektir. Bütün seçenekleri masada tutmak istiyor. Bir yandan da Suudiler Türkiye’nin de belirli bir ölçüde destek verebileceği sudan bir bahane açıklarsa, Suudiler’den gelecek ekonomik yardım karşılığında bir düzenleme yoluna gidilebilir. Bu cazip bir seçenek olabilir. Türkiye de rahibi bıraktığına göre Amerika da ekonomik olarak yardımcı olmak için Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları kaldırabilir. Türkiye bölgede önemli bir müttefik. Orada askeri üslerimiz bulunuyor. Orta Doğu’da konum itibariyle de stratejik noktada. Bu gibi sebeplerle Erdoğan Amerika ile daha iyi ilişki kurabilir. Bence hangi yöne gideceğine karar vermek için burada oyunu çok dikkatli oynayacaktır.

‘Kürtleri kullan, Türklerin rızasını al!’

VOA: Rahip Brunson’ın serbest kalmasının ardından Amerika doğrudan Brunson’la ilgili yaptırımların kalkabileceği sinyalini verdi ama iki NATO müttefiki arasında çok sayıda problemli konu başlığı var. Sizce hangisi en acil olarak çözüm bekliyor?

Panetta: Bence Türkiye ile iyi ilişkileri muhafaza etmek önemli. Hem eski CIA direktörü hem de eski savunma bakanı olarak Türkiye’de epey zaman geçirdim. Türkler pek çok konuda yardımcı oldular. Ortadoğu’daki sorunlarla baş etmede de Türkiye ile iyi ilişkilerin önemli olduğunu düşünüyorum. Suriye çok önemli bir konu. Kürtlerle çalışmaya devam edebilirsek ve Kürtler’i kullanmak için Türkler’in rızasını almayı başarabilirsek, bu Amerika’nın Suriye içinde varlığını muhafaza etmesine, hatta belki de Rusya ve İran’ın bölgedeki nüfuzunun azaltılmasına imkan tanıyacak. Dolayısıyla burada Türkiye’nin işbirliğini gerektiren önemli konular var. O nedenle Amerika’nın Türkiye ile böylesi bir ittifakı nasıl yeniden oluşturacağı konusunda dikkatli şekilde düşünmesini umuyorum.

VOA: Türkiye ve Amerika Menbiç’te birlikte çalışıyor. Yol haritası hayatta ama yavaş ilerlendiğine ilişkin eleştiriler dile getirilmişti. Türkiye YPG’nin buradan tamamen çıkmasını istiyor. İki taraf bu sorunu çözebilecek mi?

Panetta: Suriye’de istikrar hem Türkiye hem de Amerika’nın dolayısıyla da dünyanın çıkarına. Suriye’de olabilecek en kötü şey, Esad rejimine Rusya ve İran’ın da desteğini alarak Suriye’de tüm denetimi sağlamasına ve rejimin bu ülkeleri bölgede yeni güçler olarak sağlama almasına müsaade etmek olur. Amerika’nın Suriye konusunda bir stratejisinin olup olmadığından emin değilim. Evet, bölgede askerlerimiz var, IŞİD ile mücadele ettik. Kürtlerle de müttefik olarak çalışmaya devam ediyoruz. Bence en iyi yaklaşım, bu ilişkiyi ve Suriye’deki varlığımızı muhafaza etmek. Esad’a da Suriye halkının ülkenin geleceğine ilişkin söz sahibi olabileceği bir çözümü kabul edene kadar da Amerika’nın hiçbir yere gitmeyeceğinin mesajını açık şekilde iletmek.

‘Erdoğan, bir tarafla anlaşamıyorsa diğer tarafa döner’

VOA: Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi alması tepkiye yol açtı. Hatta Türkiye’nin F-35 programında çıkarılması ihtimali gündeme gelmişti. Pentagon bu konuda bir rapor sunacak Kongre’ye. Bu mesele nasıl çözülecek?

Panetta: Erdoğan pragmatik bir siyasetçi. Eğer bir tarafla anlaşamıyorsa diğer tarafa döner. Bu konu da öyle yaptı. Ruslar S-400 satmak istedi, o da aldı. Amerika bence Erdoğan’a Amerika ile çalışmasının daha çıkarına olacağı mesajını vermeli. Bunu yapmak için de Mattis’in dediği gibi F-35 programının açık tutulması gerekiyor. Türkiye NATO üyesi. Önemli bir müttefik. Türkiye ile sadece Afganistan’da değil başka yerlerde de beraber mücadele ettik, savaştık. Türkiye ile geçmişten bu yana bizim ulusal güvenliğimiz açısından önem taşıyan güçlü bir ilişkimiz var. Bana kalırsa bizim Türkiye’nin güvenliğine yardımcı olacak ve onların da bizim güvenliğimize katkı sağlayacağı şekilde Türkiye ile çalışmaya devam etmenin bizim çıkarımıza olduğunu düşünüyorum.