Bir Tuzluçayır (Küçük Moskova) Hatırası: “Elimde Çürüyor Elma”

"Bir zamanlar Ankara’nın “Küçük Moskova” olarak anılan bu semtine gidenler zaman yolculuğuna çıkarlar sanki duvarlarında yer alan yazılamalarda, afişlerde 1970’lerin hayalet geziyordur… Ne var ki, sermaye düzeniyle beraber “mutenalaştırma”, “soylulaştırma”, “seçkinleştirme” ya da “kentsel süzülme” diyebileceğimiz olgular bir zamanları “Küçük Moskova”sı Tuzluçayır’a da dadanmış durumda."

A. Galip’in yeni çıkan dördüncü şiir kitabı “Elimde Çürüyor Elma”yı okurken şiirin niçin “saf” ve tek başına şiir olmadığı iddiasını, yani aynı zamanda sosyolojik, politik, tarihsel vb. bir dolu iz düşüm taşıyabileceğinin işaretlerini görmek olası…

Beş bölümden oluşan kitabın birinci bölümdeki “Tuzluçayır: Bir Devrim masalı” bölümü bu iddiayı doğrular nitelikte. Araştırmalara göre 1955’lerden sonra yerleşime açılan Tuzluçayır’a genelde Sivas’tan göçen Alevi nüfus yerleşmiştir. Sakinlerin bölgeye yerleşmelerinde akrabaların yardımcı olma oranı, Tuzluçayır’da % 82… Hemşerilerine yardımcı olma durumu ise %14. Bir zamanlar Ankara’nın “Küçük Moskova” olarak anılan bu semtine gidenler zaman yolculuğuna çıkarlar sanki duvarlarında yer alan yazılamalarda, afişlerde 1970’lerin hayalet geziyordur… Ne var ki, sermaye düzeniyle beraber “mutenalaştırma”, “soylulaştırma”, “seçkinleştirme” ya da “kentsel süzülme” diyebileceğimiz olgular bir zamanları “Küçük Moskova”sı Tuzluçayır’a da dadanmış durumda.

A. Galip’in özellikle “Medeniyet Geldi Tuzluçayır’a” şiiri tüm bu olgulara işaret ediyor: Tuzluçayır’a Medeniyet geldi/Melahat Bakkal’ın yerinde/On beş katlı apartman yükseliyor/Tekmezar buluştuğumuz durak/Mahzun ve firak Akar çeşme kurudu/Şahintepe, Misket, Boğaziçi Mamak asfaltına bağlandı -Bilirsin kalbim sana-/Uyruğu belirsiz nifaktan sayılıyoruz Devlet katında katlimiz vacip/Karakolumuz Yavuz Sultan Selim/Cem evimiz camiye eklendi/Hükümetin gözünde/Çapulcuya çıktı adımız”

A. Galip’in kitabı bana eskiden okuduğum bir haberi yeniden aramaya yöneltti kısa bir çaba sonucunda buldum bu haberi. 1966’daki yayınlanan bir gazete kupürüydü bu…

Haberin başlığı: “Kadınlar gecekonduda yaşayanlara el uzattı”… “Başkentin kalburüstü kişilerinin eşleri gecekondu çocuklarının bakımlarıyla meşgul oluyorlar. Ankara sosyetesinin kalburüstü bayanları, gecekondu meselesini çözmek için kolları sıvamışlardır. Sosyete derken öyle süsten püsten aşka bir şey düşünmeyenler anlamında kullanmıyoruz kelimeyi. İçlerinde sosyalist eşleri var. Yazar eşleri var genel müdür eşleri var. Protokol işlerini en ala bilenlerin eşleri var onlar da bilirler. Ankara gecekondularında Tuzluçayır’da Protokol Genel Müdür Halûk Kura’nın eşi Lâle Kura bir hemşire yardımcısı gibi çalışmıştır. Cemal Reşit Eyüpoğlu’nun eşi Engin Eyüpoğlu yoksul çocuklara giysiler diker. Doçent Dr. Rezzan Berki, Bayan Özden Toker, Nezahat Göğüş, Mualla Abut, İlhan Akuva, Berahat Renda burada adlarını sayınca epeyce yer tutacak bayanlar Ankara Tıp Fakültesi Çocuk bakım Derneği üyesidirler. Çocuk bakımları ile ilgilenirken üzerine aldıkları gecekondulara süt dağıtmak, buradaki hastaları muayene ve tedavi ettirmek de onların kendilerine baş iş edindikleri şeylerdendir. Gecekondular bir devlet meselesidir. Üç eş bayan bir araya gelip de bunun üstesinden elbette çıkamazlar. Amma bir şeyler yapmışlardır. Kendi isimlerini ortaya atıp biletler satmışlar, sosyeteye balolar düzenlemişler, yardımlar toplamışlardır. Başkanları Bahtiyar Demirağ, üyelerin çoğu gibi ciddi çalışmayı derneğe yerleştirmiş biridir. Sovyet dışişleri bakanı Andrey Gromiko Türkiye’ye geldiği zaman Bayan Gromiko’yu derneklerine davet ederek 30 bin liralık tıbbi malzeme yardımı almayı başarmışlardır. Sosyetenin tanınmış bayanları gecekonduya gittiklerinde yürekleri parça parça gerçekleri görmektedirler. Çocuklar için dağıtılan süt tozları evlerde çocuğa verileceğine çorba pişirilip ailece içilmektedir. Çocuklar toprak yemekten sapsarı olmuşlardır. Çoğu aileler çocuklar için verilen süt tozlarını yoğurt yapıp “şehirlilere” satmaktadırlar. Gecekondulardan gelen yoğurtlarda bu çocukların nefesi kokmaktadırlar. Engin Eyüpoğlu ve derneğin gönüllü doktoru Şükrü Cin’le dolaştım gecekonduları, derneğin gecekondudaki süt dağıtma yerini. Amerikan süt tozu almaya gelen kadın bir kadın –hastalıklı bir kadın- ellerini kullanıyordu yürürken… Tuzluçayır’da bin aile var. Bu kadında bin aileden biriydi.”

A. Galip’in “Elimde Çürüyor Elma” kitabında yer alan diğer şiirler üzerine bir şeyler söylemek elbette yeni deyimle “spoiler vermek olur” sözü burada noktalayalım.