"Yurttaşlık haklarımızı elimize almak için HAYIR diyoruz"

Gazete Manifesto olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesine İKD üyeleri ile buluştuk.

Gazete Manifesto olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken 5 Mart’ta “Kadınlar Hayır Diyor!” sloganıyla Kartal’da buluşmaya çağrı yapan İlerici Kadınlar Derneği (İKD) üyeleriyle Türkiye’de kadın sorununu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Başkanlığa “HAYIR” Komiteleri çalışmalarına dair bir röportaj gerçekleştirdik.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaşmasıyla kadınlar ve kadın sorunları tekrar gündeme geldi. Siz bugün İKD olarak Türkiye’de kadın mücadelesinin temel sorunları ve temel gündemleri olarak neleri görüyorsunuz?

Birsen Sunter: Kendi gözlemlerimi aktarabilirim. Toplumsal anlamda kadınlar kendilerini tanımlayamaz hale geldiler. Örneğin, kadınlar işyerlerinde güvencesiz çalışırken yaşadıkları sorunlara dair nereye başvuracaklarını bilmiyorlar. Devletin çok temel anlamda kadını koruması gerekirken, kadınlar yasalar karşısında bile eşit değil. İKD olarak, kadınların bu toplumda ve bu coğrafyada karşılaştıkları sorunlara karşı nasıl mücadele edeceklerini göstermemiz gerekiyor.

Nuray Yenil: Genel olarak gerici AKP iktidarının aşağılayıcı bir tarzda siyaset yapmasını, kadına yönelik şiddetin artmasının en temel etkenlerinden bir tanesi olarak görüyoruz. Elbette ki AKP’nin politikalarıyla toplumun bir bütün olarak gericileştirilmesini yaşıyoruz. Dini referanslarla sorgulanamaz bir yaşam tarzının, bağnaz bir zihniyetle topluma empoze edilmeye çalışılmasını canlı bir şekilde yaşamaktayız. Bütün bu gericileşme ve dini referanslarla toplumun şekillendirilmesiyle birlikte kadının toplumda ikinci plana doğru itilen, daha çok annelik rolüyle tanımlanan bir özne haline getirilmesi sonucu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla önemli bir mücadele başlığımızı “gericilik” olarak belirlemek durumundayız.

Yine bunlarla bağlantılı olarak sistemin kadına dayattığı roller gereği kadının üretim sürecinden kopmaya başlamasını ele almak gerekiyor. Tersi iddia edilse de, kadın istihdamını arttırmaya dönük projelerin geliştirildiği söylense de, aslında kadına dönük bakış açısı kadını bir yerle sınırlandırdığından kadının üretimin sürecinden kopuşu da gündeme geliyor.

Eşitlik temeli olmayan, kadının ve erkeğin eşit olmadığını her fırsatta dile getiren bir söylem var. Bugün AKP iktidarı tarafından dile getirilen “ailenin kutsanmasında” da ekonomik temellerinin olduğunu düşünüyoruz. Genel olarak kapitalist sistem sosyal devlet anlayışını terk etti. Kamusal anlamda çözmesi gereken bir dizi işi ev içine doğru ittirdi. Neler bunlar? Örneğin sosyal devlet kapsamında çocukların bakımı için kreşlerin açılması gerekir, yaşlı bakımı için huzur evi açılması gerekir. Bunların sisteme ekonomik bir yük olarak görüldüğü noktada ise bu görevler kadının sorumluluğundaymış gibi lanse edilmeye başlanır. Dolayısıyla kadının işi bakım üzerinden düşünüldüğünde ev içi rollerden doğru kutsamaya başlıyor. Aslında kendi temel yüklerinden kurtulmaya çalışan sistem kadına bu yükleri yükleyip, bunları kadının temel misyonu olarak gösterip, kendi üzerindeki yüklerden de rahatlıkla kurtulmuş oluyor. Bunları da ne ile süslediği herkes açısından açık olsa gerek. “Kadın evde olmalı”, “kadın erkek eşit değil”, “kadın ev içinde bir huzursuzluk olduğunda bunu alttan almalı”, “aile kurumu ne olursa olsun korumalı” gibi söylemler aslında gerici iktidarın gündelik söylemlerini oluşturuyor.

Ayten Harmancılar: Kırsal bölgelerde, Anadolu’da tarımla uğraşan kadınlar var. Kapitalist sistem orada üreten, çalışan kadının toprağını elinden alıyor, bu kadınlar büyük şehirlere gelmek zorunda kalıyorlar ve buralarda istihdam alanı bulamıyorlar. Ve pompalanan dincilik ile kadınlar teslim alınmaya çalışıyor. Ekonomik sistem ve gericilik birbirini besliyor.

Aysun Yakasız: Dini aynı zamanda sosyalleşme aracı haline getirdiler. Sistemin gericileşmesiyle insanların işi ve dini birbirine de karıştırıldı. Siyasal İslam insanların inancını üretimin, çalışmanın önüne geçen bir şekilde yaşamalarına sebebiyet veriyor. Oysa ki insanların inançlar ile sistemin dayattığı gerici yaklaşımların mutlaka ayrılması gerekiyor.

N.Y.: Esas olarak kavga etmemiz gereken nokta gericilik. AKP’li belediyelerin resmi nikah sonrasında dağıttıkları kitapçıkları hatırlarsınız. Bu kitaplarda erkeklerin kadınları hangi koşullarda dövebilecekleri, hangi koşulda cezalandırabileceklerini yazıyor. Kadının susmasını bilmesi gerektiğini söyleyen, aile saadeti için kadınların neler yapmaları gerektiğini söyleyen bu kitapçıklar dağıtıldı ülkemizde. Bugün geriye gidiş olduğunu açıkça söylemeliyiz. Ekonomik temelleri olan bu geriye gidişin kadınlar üzerinden etkilerini de bu kapsamda düşünmeliyiz.

Kadınların bir diğer sorunu ise esnek çalışmanın getirilmesi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde de bunu gündeme getirmek gerekiyor. Türkiye’de kadın ucuz iş gücü olarak görülüyor. İnformel sektörlerde güvencesiz çalıştırılıyor. Esnek çalışma ile birlikte bu yasal hale getirildi.

Bir üçüncü sorun ise, özellikle bölgemiz açısından önemli kadınların savaş mağduru olması ve sığınmacı konumda yaşamaları. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde maalesef trajik hikayeleri okuduk.

A.H.: Kadınlar özellikle mağdur ediliyorlar, eğitimsiz bırakılıyorlar. Bugün AKP işine nasıl geliyorsa onu yasalaştırıyor, insanları kandırıyor.

Mehtap Aydın: Sosyal medya ve basının da önemli olduğunu düşünüyorum. Evde çalışan kadınların, ev kadınlarının televizyondaki programlarla evlenmek zorunda oldukları, çocuk bakımından sorumlu oldukları, iyi yemek yapmaları gerektikleri şeklinde bir algı yaratılıyor. Kadınların bilinçlenmesine, üretime girmesine de engel oluyorlar, kadını eve hapsediyorlar. Kadınlar ancak mahallelerdeki dini sohbetlerde sosyalleşecek alan bulabiliyorlar neredeyse. Elinde hiçbir şeyi olmayan, olmasına izin verilmeyen kadın evden çıkabilmek için inanç sömürüsüne maruz bırakılıyor.

A.Y.: Sosyal medyada devamlı mutfakta yemek pişiren, çocuğuyla fotoğraflarla çekilen kadınların profillerini görüyorum. Eve hapsolmuş kadın orada kendine bir yaşam alanı bulmuş adeta.

8 Mart genel olarak toplumda kabul gören ve “kutlanan” bir gün. Elbette farklı biçimlerde kutlayan kesimler, mağazalarda indirim günü haline getirilen bir araç olarak görenler de var. İKD 8 Mart’ı tarihsel olarak da değerlendirilirken neden emek vurgusu yapıyor? Bununla birlikte 8 Mart hangi eksende ele alınmalı?

B.S.: Kamucu ve toplumcu bir anlayışla 8 Mart’a bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Tarihsel olarak baktığımızda da İKD’nin “Kadınlar işe, çocuklar kreşe” sloganı çok önemlidir. Kadınların doğru dil ve talepler geliştirebilmesi için bizim İKD olarak alan açmamız gerekiyor. Kadınların birey olduklarını, yurttaş olduklarını hatırlatmak ve emek ekseninde mücadele alanlarında onlarla beraber olmamız gerekiyor.

N.Y.: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi gündemler bizim için neden önemli? Tarihsel olarak bakmamız gerektiği için, mirasımızı ve mücadele günümüzü hatırlattığı için önemli. 1857 yılında Amerika New York’ta dokuma işçisi kadınların sekiz saatlik iş günü talebi ve greviyle başlayan bir süreç var. Öncesine gidelim, 1789 Fransız İhtilali’nde kadınların rol aldığını biliyoruz, o dönem ekmek talebiyle saraya yürüdüklerini biliyoruz. Avrupa’da özellikle Orta Çağ boyunca karanlık bir dönemi geçirmiş ve kadınların da fazlaca etkilendikleri bir dönem. Kadınlara okuma yazma öğrettiği, eğitim verdiği için yakılan kadınlar var. Gericilik böyle bir şey. Mesele insanların dini inançları kamusal alanda nasıl yaşadıkları. Kilisenin bilimsel düşüncenin her türlüsüne düşman olduğu bir dönemden bahsediyoruz. İnsanlık tarihi böyle bir süreci geride bırakıyor. Aydınlanma ile birlikte Avrupa merkezli olmak üzere bu kabuğu yırtıp atıyor. 1789 Fransız Devrimi ile taçlanan bu süreç o bağnaz düşünceden, klisenin toplum üzerinde yarattığı baskıdan çıkıp bunun yerine bilimsel düşünceyi, aklı merkeze koyan, birilerinin aklıyla değil yurttaşlık bilinciyle hareket eden bir toplum şekillenmeye başlıyor. Biz bu mirasın devamı olarak 8 Mart kutlamalarını önemli buluyoruz örneğin.

İnsanlık karanlık dönemler de yaşamıştır ancak tarihsel olarak referanslara baktığınızda ve Fransız Devrimi bir referanssa, Fransız Devrimi’nden bugüne sosyalist kadın mücadelesine baktığımızda da kadının toplumdaki rolü, konumu açısından ilerlemeleri görebiliyoruz. Osmanlı’nın son dönemlerine baktığımızda da kadınların eğitim hakkı yok, oy kullanma hakkı yok, boşanma hakkı yok, kadınların toplumda birey olarak var olma hakları yok. 1800’lerin ortalarında da kadınların mücadele alanları var. Kazanılan hakları da geçmişten günümüze kadınların ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesine borçluyuz. Bugün de 8 Mart vesilesiyle emek vurgusunu daha da arttırarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü demeye devam ediyoruz. Bu 8 Mart’ın tüketim günü ve nesnesi haline dönüştürülme çabasının da bizim ve diğer sosyalist örgütler sayesinde boşa çıktığını düşünüyorum.

AKP’nin dilinden düşürmediği “benim türbanlı bacım” propagandası yapıyor ya, evet o bahsettikleri kadınlar güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışıyor. AKP’ye, “haydi git onun sorununu çöz” demek lazım. Meseleyi türbanın devlet katında ya da Meclis’te ne kadar yer tuttuğuna indirgeyerek yol almak çok mümkün değil. Yoksul ve emekçi halkı buraya sınırlandıran AKP iktidarının da bir ömrü olduğunu düşünüyorum. Bizim sorunlarımız, açık söylemek gerekirse emekçi “türbanlı bacım”la sorunlarımız ortak; AKP’nin inançları siyasete malzeme yapmasıyla ve milyarlık türbanlar takıp ciplerle gezen zenginlerle bizim kavgamız.

A.H.: Kadınların özgürlük alanları vardı, AKP ile birlikte özgürlüğümüz elimizden alındı. Kadınların AKP’nin sömürü kıskancından kurtulması ve bunun için örgütlenmesi gerekiyor.

“Kadınlar Hayır Diyor” sloganı ile 5 Mart’ta Kartal’da bir eylem yaptınız İKD olarak. Başkanlığa HAYIR Komiteleri’nde örgütlenme kararı da aldınız, referandum sürecine dair neler demek istersiniz?

M.A.: Kadınlar neye hayır diyor sorusunun cevabını vermek buluşma nedenimizi ve kararımızı da açıklar belki. Sistemin dayatmalarına karşı HAYIR diyor. AKP gericiliğinin kadınlara biçtiği rollerden fazlası olduğumuz için kadınlar HAYIR diyor. Kadınlar AKP’nin dayattığı söylemlere HAYIR diyor. Kadının özel hayatına müdahale eden AKP’ye HAYIR diyor. Haklarından yoksun bırakılmaya HAYIR diyor.

A.Y.: Sayfalarca saatlerce kadınların hayır deme nedenlerinden bahsedebiliriz ama en özet haliyle, “Evet” diyen zihniyeti artık takmıyoruz buna karşı HAYIR diyoruz.

B.S.: Kadınıyla erkeğiyle toplumsal sıkışmışlıklara karşı kadınlar alacaklılar bugün. Alacaklıyız biz bu sistemden, alacaklarımızı tahsis etmek için HAYIR diyoruz. Çocuklarımızı gelecek kaygısı olmadan büyütmek için HAYIR diyoruz

A.H.: Gericiliğin artmaması, kadının özgürleşmesi, kadınların öldürülmemesi için HAYIR diyoruz. Din kıskacına alınan, eve hapsedilen kadının özgürleşmesi için HAYIR diyoruz.

N.Y.: HAYIR demek için çok nedenimiz var. AKP’nin kurmak istediği sistem yurttaşlık haklarımızı elimizden alıyor bu yüzden HAYIR diyoruz.

Teşekkür ederiz.

İlerici Kadınlar Derneği’nin bu hafta yapacağı diğer etkinlikler ise şu şekilde:

8 Mart Çarşamba Saat: 20.00 – Söyleşi: “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Başkanlığa Hayır diyen kadınlar buluşuyor!” Yer: İKD Genel Merkezi (Ergenekon Cad. Ticaret Han No:18 Kat:1 D:3 Pangaltı – Şişli)

8 Mart Çarşamba Saat: 20.00 – Panel: “Gericilik ve Kadın” Yer: Kartal PSAKD (Pir Sultan Abdal Derneği)

12 Mart Pazar Saat: 15.00 – Tiyatro Gösterimi ve Söyleşi Yer: Alevi Kültür Derneği – Düztepe – Gaziantep