Şili ve Türkiye: Mesafe uzak ama mücadeleler aynı

Şili'de 1973 yılında gerçekleşen 11 Eylül darbesi ve Türkiye'de 12 Eylül 1980'de gerçekleşen darbeye ilişkin bir yazı.

Şili ve Türkiye: Mesafe uzak ama mücadeleler aynı

Serdar Toprak

Arjantin’in batısında, And Dağları ile Büyük Okyanus arasında kalan, yaklaşık 17 milyon nüfuslu bir Güney Amerika ülkesi Şili. Kuzeyinde Peru, kuzeydoğusunda Bolivya ve doğusunda Arjantin bulunur. Ülkenin başkenti ise Santiago.

Yanlış anlaşılmasın, bu yazının konusu ne Şili’nin demografik bilgileri ne de coğrafi konumu. Ancak okuyucuya Şili hakkında çok kısa olsa da genel bir bilgi verme ihtiyacı hissettim. Zira Şili’nin Türkiye gündeminde belirli bir yer tuttuğunu söyleyemeyiz. Dedik ya, mesafe uzak…

Ancak aradaki uzak mesafenin Şili ve Türkiye halklarının kaderini ayırdığını söylemek güç.

Tarihler 11 Eylül 1973’ü gösterdiğinde Şili’nin “demokratik” seçimlerle iktidara gelen sosyalist başkanı Salvador Allende’ye ve Allende’yi iktidara taşıyan partilerin oluşturduğu Halk Birliği (Unidad Popular) koalisyonuna karşı, General Augusto Pinochet’in liderliğindeki ordu güçleri tarafından faşist bir darbe düzenlendi. Ordu tarafından Allende’nin Başkanlık sarayı bombalandı ve teslim olması çağrısı yapıldı ancak Allende bu çağrıyı reddetti. Saat sabah 9.30’u gösterirken, Halk Birliği iktidarı döneminde Şili Komünist Partisi’nin yayın organı olan Radyo Magallanes aracılığıyla Şili halkına seslenen Allende, son konuşmasını yapıyordu. [1] Allende’nin son sözleri “Yaşasın Şili! Çok yaşa halkım! Yaşasın işçiler!” oldu.

Allende’nin ölümünün ardından Pinochet’in yönettiği ordu kuvvetleri yönetime el koydu. Allende iktidarı döneminde çıkarları tehlikeye giren Şili burjuvazisi seviniyordu. Allende iktidarını daha ilk günden beri devirmeye çalışan ABD ise faşist cuntayı açıktan destekliyordu. Pinochet’in yönetime el koymasının ardından ilk icraatı ülke genelinde komünistlere, sendikalara, işçilere ve emeğe saldırmak oldu. Sosyalistler illegal ilan edildi, binlerce insan ya işkencehanelerde tutuldu ya da Şili’yi terketmek zorunda kaldı. Pinochet döneminde yaşananları bir nebze olsun anlamak isteyenler 2015 yapımı Colonia Dignidad filmini izleyebilir.

Şili’de gerçekleşen ABD destekli faşist darbeye karşı Türkiye’den sosyalistler de harekete geçti. 30 Kasım 1976 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP), Şili Halkıyla Dayanışma Gecesi düzenledi. Bu etkinlikte konuşan Behice Boran şöyle diyordu “Aralarında fiili hiç bir bağ ve temas olmasa hadi, bunlar arasında, yani hepimiz arasında koparılmaz bir bağ, birlik ve dayanışma vardır.” [2]

Üzerinden çok geçmeden, Şili halkına uzanan kanlı el, Türkiye halkına da uzandı. Aylardan da yine Eylül ayıydı. 12 Eylül 1980’de “yerli Pinochet” Kenan Evren yönetimindeki Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Belki Türkiye’de sosyalistler iktidar değildi ama burjuvazi ve emperyalizmin çıkarlarını tehdit edecek kadar güçlü oldukları düşünülmüş ki böyle bir darbe gerçekleştirilmiş. Çok geçmeden Türkiye’de gerçekleştirilen darbede de ABD’nin eli olduğu ortaya çıktı. Darbenin ardından Ankara’daki CIA şefi Paul Henze, Washington’a bir telgraf çekerek “Our boys did it” (Bizim çocuklar yaptı) dedi. Türkiye’li devrimciler de tıpkı Şili’li devrimciler gibi sürgün edildi, katledildi, işkenceler gördü veya işinden ekmeğinden oldu.

Türkiye’de bugün ağırlıklı olarak AKP iktidarıyla gündeme gelen sorunların bir çoğunun temeli de 12 Eylül darbesiyle atıldı. Türkiye’de neoliberal dönüşümün temellerini atan 24 Ocak kararları da 12 eylül darbesinin bir ürünü. Ülkenin kapıları dış sermayeye sonuna kadar açılmış, Kamu İktisadi Teşebbüsü kapsamında tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış, sermayenin önü açıldıkça açılırken, işçi sınıfı üzerindeki baskı ve sömürü de buna paralel olarak arttı.

Dün Şili’de gerçekleşen darbenin 44.yılıydı. Şili’de Komünistler insanlık ve işçi sınıfının kurtuluşu için mücadeleye devam ediyor. Bugün ise kanlı 12 Eylül darbesinin 37.yılı. Tıpkı Şili’de olduğu gibi, Türkiye’de de komünistler mücadeleye devam ediyor. Mesafe ne kadar uzak olursa olsun, aramızda herhangi bir fiziksel bağ bulunmasa dahi bizler aynı mücadele zeminini paylaşıyoruz. İşte hatırlamamız gereken şey budur.

[1] https://www.marxists.org/archive/allende/1973/september/11.htm

[2] Behice Boran’ın Şili Halkıyla Dayanışma Gecesi’nde yaptığı konuşma https://www.youtube.com/watch?v=JGgAvybSguA