Gericiliğin kıskacında çocuklarımız

Siyasi iktidarının gericiliği tüm toplumu dönüştürürken bunun hesabı da çocuklarımıza kesiliyor.

Gericiliğin kıskacında çocuklarımız

Derya Kaya

Çocuk dediğimizde parklarda, okullarda oyun oynayan; izledikleri çizgi filmlerin, okudukları hikâye ve masalların gerçek olduğuna inanan hatta kendilerini leyleklerin getirdiğine inanacak kadar saf ve temiz yürekli bireyler olduğunu düşünüyoruz. İlk akla gelenin bunlar olması gerekirken çocuklarımızın istismar, taciz ve tecavüz ile artık gündeme geliyor olması ülkede ve dünyada çocuk olmanın sonu iyi biten hikâyelerinden ziyade çocukların artık kendi hikayelerini yazmasından başka bir şey değildir. Kendi öyküleri artık masallardaki gibi mutlu sonlarla değil fiziksel ve ruhsal çöküntülerle bitiyor.

Çocuk taciz ve tecavüzünün son yıllarda arttığı açıkça görülmektedir. Gericiliğin son yıllarda artış göstermesiyle birlikte taciz ve tecavüz olayları dinci-gerici vakıflarda daha fazla görülmeye başlanmıştır. Geçtiğimiz yıl Ensar Vakfı 45 çocuğa tecavüz edilmesiyle gündeme gelmiş, Ensar Vakfı’nda yaşanan bu olay gericiliğin tam olarak yansıması olmuştur. Dinci-gerici vakıflar AKP iktidarı ile birlikte güç kazanmış, iktidarın yansıması olarak taciz ve tecavüz olayları meşru bir zemine oturtulmaya çalışılmıştır. Ensar Vakfı’ndaki bu olayın meşruluğu ise dini olarak sağlamaya çalışılmış, sanık “Ben seni Allah ve Resulün rızası için seviyorum’’ diye kendini savunmuş ve o dönemin aile bakanı “Bir kere olması karalama için gerekçe olamaz” demişti. AKP, dinci-gerici politikalarıyla iktidarını kurup toplumsal bir dinamik yaratmıştır. Bu toplumsal dinamikle, bu politikaları rahatça yürütmüş dinci-gerici eğitimin yaş aralığı ana okullarına kadar getirmiştir. Lise ve ortaokulların imam hatipleştirilmesi hız kazanmış, dinci-gerici “eğitim” kurumları, yurtlar vs. bu süre zarfında artmış, toplumun gelir seviyesinin düşmesiyle yapacak bir şey bulamayan aileler son çareyi bu kurumlarda bulmuştur. Fakat bu kurum ve yurtlar çocuklarımıza güzel bir gelecek sağlamak yerine gelecek kaygısı olarak önümüze gelmiştir. Aileler bu kurum ve yurtlara güvenilmek zorunda bırakılmış fakat bu yerlerin kontrol ve denetimi yapılmadığı için çocuklarımız ölüme terk edilmiştir.

Çocuk istismarında en çok gündeme gelen bir olay da İzmir’in Menderes ilçesinde 3 yıl önce okul müdürünün yaşları 6 ile 11 arasında değişen 6 kız öğrenciye “pornografik film izletmesi ve istismarda bulunması” oldu. Okulun öğretmeni olan Saadet ÖZKAN yaşanan olayı mahkemeye kadar taşıyıp 3 yıl boyunca bunun mücadelesini verdi. Saadet öğretmen yıllarca bu durumun duyulması ve sanığın ceza alması için çırpınmıştır. Bu çırpınış sadece bu olayı yaşayan çocuklar için değil buna benzer olaylar yaşayan tüm çocuklar için olmuş ve bu çocukların hepsine yardımcı olmak için Saadet Öğretmen Ulusal Çocuk İttifakı Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’ni kurmak için uğraşmıştır. Bu zor geçen 3 yılın sonunda dava olumlu sonuçlanmış sanık 82 yıl 6 ay cezaya çarptırılmıştır. Bu davanın sonucu hepimizi şaşırtmış ve sevindirmiştir. Çünkü yargı artık tamamen iktidarın eline geçmiş ve uyguladığı dinci-gerici politikalarla şekillenmiştir. Asıl umut, dava sonucu değil de bu meselede geri adım atmayan kadınlar olmuştur.

Çocuklarımız bizim geleceğimiz! Bunu unutmamak ve bu doğrultuda hareket etmek gerekiyor. Çocuklarımızın yaşadığı fiziksel ve ruhsal her olay gelecek kaygısı oluşturmaktadır. Çocuklarımızın bu durumların yaşanmadığı günlere uyanmak ve güzel günler görmek umuduyla…