Filistinlilerin Müslüman Kardeşleri: Hamas

Filistinlilerin Müslüman Kardeşleri: Hamas

24-12-2017 12:24

Filistin direnişinde İslamcı bir örgüt olarak ortaya çıkan ve bugün de Filistin sorununda önemli aktörlerden birisi olarak varlığını koruyan Hamas

Filistinlilerin Müslüman Kardeşleri: Hamas

1987 yılında Müslüman Kardeşler adlı örgütün Filistin kolu olarak kuruldu Hamas. Filistin direnişinde, İslamcı bir örgüt olarak ortaya çıktı ve bugün de Filistin sorununda önemli aktörlerden birisi olarak varlığını koruyor.

Hamas’a geçmeden önce aslında Müslüman Kardeşler Hareketi’ne daha detaylı bakmak gerek. Çünkü Müslüman Kardeşler Hareketi’nin dün oynadığı misyon ile bugün oynadığı misyonun ortaya çıkarılması, belli açılardan Hamas’ın da Filistin davasında oynadığı rolü göstermesi açısından yol gösterici olacaktır.

Müslüman Kardeşler nedir?

Arapça ismi İhvânü’l-Müslimîn olarak geçen Müslüman Kardeşler Hareketi, 1928 yılında Mısır’da kuruluyor. Özellikle İngiliz işgali altında bulunan Mısır’da ortaya çıkan bu hareketin kuruluşunda bazı karanlık noktalar olduğunun altı çizilmeli. Özellikle İngiliz emperyalizminin Süveyş kanalı ve Mısır işgaline karşı gelişen Arap milliyetçiliğine karşı Müslüman Kardeşler’in İngiliz desteği ile kurulduğunda dair genel bir kanaat hakim. Müslüman Kardeşler Hareketi, kuruluşundan bugüne özellikle Mısır’da ilerici hareketlere karşı konumuyla ele alınmak durumunda. Nasır Mısır’ında bir muhalefet hareketi olarak Müslüman Kardeşler hep gerici bir rol üstlendiler.

Müslüman Kardeşler’in aynı zamanda İkinci Dünya savaşı öncesi ve sırasında Alman Nazileriyle birlikte konum aldıklarının altı çizilmeli. Nazi Almanyası’nın, İngilizlere karşı Müslüman ülkelerde cihat başlatma politikasının bir sonucu olarak kurulan bu ilişki özel olarak belirtilmeli. Hem İngilizlere hem de özelde Filistin’e yerleşen Yahudilere karşı ortak bir konumdan söz etmek en doğrusu. Dönemin Kudüs Müftü’sünün Hitler ile görüştüğü ve Almanya’da bu bağlamda özel roller üstlendiği ayrıca belirtilmeli. Aynı şekilde bu işbirliğinin Müslüman Kardeşler tarafından da benimsenmesi… Bu bağlamda Almanya’nın Müslüman Kardeşler için bir merkez haline geldiğine değinip geçmek gerekiyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni tabloda, özellikle İslamcı güçler ile Nazilerin bağları doğrudan ABD emperyalizminin kontrolüne geçiyor. Bu tarihten itibaren, iki kutuplu dünyada, emperyalizm, Naziler tarafından oluşturulmuş örgütlenmeyi bu sefer komünizme karşı kullanmak konusunda tereddüt etmedi. Bugün yaşadığımız bütün sorunların kaynağında bulunan İslamcılık, aslında emperyalizm tarafından desteklenen, yönlendirilen ve kullanılan İslamcılık sorunu olduğunun altı çizilmeli.

Afganistan, ilk başarı gösterilen yerdi. İslamcıların sola ve ilerici hareketlere, ülkelere karşı kullanılması ABD emperyalizmi için devam etti. Çeçenistan, Yugoslavya, Arakan gibi ülkelerde cihatçılar bizzat emperyalizm tarafından kullanıldılar.

İki ağırlık noktası bulunuyordu bu örgütlenmenin. Birincisi Suudi Arabistan istihbaratı ve parasıyla vahabi güçlerin kullanılması. Örneğin Afganistan’da yaşanan ve Pakistan’ın desteklediği bu politika Taliban ve El Kaide gibi iki uç İslamcı terör gücünü doğurmuştu.

Müslüman Kardeşler, örneğin Süveyş kanalını millileştiren Nasır’a karşı geldikleri gibi, Suriye’de de ayaklanarak aslında emperyalist emellere hizmet etmişlerdi hep. Ve en son Arap Baharı’nda gördüğümüz gibi “ılımlı Müslümanlık” adı altında Müslüman Kardeşler bu süreçte birinci derecede rol üstlenmiş, bu rol hiç kuşkusuz emperyalizmin planları çerçevesinde yerine getirilmişti.

Müslüman Kardeşler’in desteklenmesi işi ise bir başka Arap ülkesi olan Katar’a ve sonrasında Katar ile birlikte AKP Türkiye’sine bırakılmıştı. Ancak Müslüman Kardeşler, daha önce Suudi Arabistan koruyuculuğunda başka bir düzleme geçmiş, Mısır’da Arap Baharı sonrası iktidar olmuş, Tunus’ta da benzer bir konuma yükselmişti. Bütün bu gelişmeler, yeni bir yapılanmayı değil, Ortadoğu’da büyük bir yıkımın önünün açılması anlamına gelmişti. Bugün Müslüman Kardeşler, emperyalizm adına bölgenin istikrarsızlaştırmasına imza atmış, ancak Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanan bir tarihsel süreci yaşamışlardı.

Hamas kontrol altına alınmak isteniyor

Hamas, Sünni bir örgüt olarak en fazla desteği İran ve Suriye’den almıştı. Ancak Arap Baharı Suriye’ye geldiğinde, hızlıca Suriye karşıtı bir politika içinde olan yine Hamas’tan başkası değildi. Hamas’ın koruyucusu olarak Katar öne çıkıyordu ve Hamas liderleri Katar ve Türkiye’de ağırlanıyorlardı. Mısır’dan kaçan Müslüman Kardeşler yöneticilerinin Türkiye’de ağırlandığı gibi.

Geçmişte Filistin davasını bölmek üzere kurulan Hamas, emperyalizmin İslamcı güçleri kullanma politikasına uygun olarak davranmış, ancak bu plan başarısız olunca yeniden sınırlarına çekilmek istenmektedir bugün. Özellikle Suriye’de savaşın yeni bir evreye gelmesi İsrail için iki yönlü bir anlama sahip. Bir yandan daha güçsüz bir Suriye varken diğer yandan Hizbullah ve Hamas gibi örgütlerin varlıklarını korudukları ve özellikle Hizbullah’ın güçlendiği bir sonuç ortaya çıkarmıştı. Bugün de bu noktada İsrail’in yeni planlar peşinde olduğunu yazmak gerekiyor.

Hamas, bir direniş hareketi olarak kendisini göstermesine rağmen, İsrail’in saldırı politikalarına zemin sunan bir politik çizgiye sahip. Bu Filistin sorununda gericileşme ve karşı kutbunu daha fazla yaratırken bu durum en fazla İsrail’in işine gelmekte. Şöyle ki, İsrail daha saldırgan bir politik tutumla, bugünün politik çizgisini sürdürmek isterken, buna en fazla Hamas zemin sunuyor. Bunun karşıtı olarak daha işbirlikçi bir politik tutumdan bahsetmiyoruz. Kaldı ki Filistin davasında bu konuda ileri çizgide bulunan örgütler hakim. Ancak Hamas, Müslüman Kardeşler kökleri gibi aslında Filistin davasını gericileştirirken Yahudi gericileşmesinin önünü açan bir işlev görmektedir.