Başardıkları ve başaramadıkları ile Gezi

Başardıkları ve başaramadıkları ile Gezi

04-06-2017 10:00

"Haziran direnişi geride mi kaldı?" başlıklı dosyanın ilk yazısı: Başardıkları ve başaramadıkları ile Gezi

HAZİRAN DİRENİŞİ GERİDE Mİ KALDI?

Başardıkları ve başaramadıkları ile Gezi

31 Mayıs 2013 sabaha karşı Gezi Parkı’nı korumaya çalışanlara karşı polisin şiddetli saldırısı bardağın taşıran damla olmuştu. 1 Haziran günü ise Türkiye tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri haline geldi. Türkiye’de 12 Eylül darbesi ile toplumun üzerinde büyük ölçüde hakim olan ve dönemsel çıkışlar dışında “sessizlik” ortadan kalkmış oldu. Ancak aradan dört yıl geçtikten sonra bugün Gezi’nin başarıp başaramadıklarını daha serinkanlı şekilde değerlendirmemiz mümkün.

Sokak güzel ama…

Gezi eylemleri kuşkusuz siyaseti düzenin belirlediği sınırların ötesine taşıdı. 2009 yılında TEKEL işçilerinin büyük bir inatla başlatıp sürdükleri eylemlerden başlayarak kentlerin kalbinde kitlesel eylemlerin tepe noktası olan Gezi, kendisini önceleyen liselilerin, internet kullanıcıların, kadınların eylemleriyle gelen birikimin tepe noktası haline gelmişti. Bu haliyle ortaya çıkardığı büyük enerji Türkiye’yi değiştirmiş oldu.

Haziran Direnişi geleceğe büyük bir enerji devretti. Ancak, özellikle Türkiye solu, bu enerjinin nereye akacağını, akıtılması gerektiğini bir türlü doğru şekilde cevaplayamamıştır. Gezi eylemlerini bir dönüm noktası olmanın ötesinde bir başlangıç ve altına düşülmemesi gereken bir mutlak başlangıç sayarak sol, hem kendi ezberlerini hem de uçlara savrulan yeni ezberlerini Gezi’ye dayatmış oldu.

Bu durum kendini tekrar eden, etkisiz işlere kalkışan solun Gezi’nin enerjisinin düzen kanallarına akıtılmasına karşı direnç oluşturamamasına ve hatta giderek bunun aracı haline gelmesine de neden olmuştur.

Kitlelerin hareketlenmesi ve geriye çekilmesi, sosyalist hareketin yüzyıllık pratiğinin ışığında üzerinde çok durulan konuların başında gelir. Kitlelerin her zaman hareket içinde olacağı beklentisi üzerinden “hareket etmek” hata yaptırmıştır. Oysa, bu başlığın, nesnelliğin geriye çekiliş ileriye çıkış salınımları ile ele alınması her zaman daha doğrudur.

Sokaktaki kalabalıkların dinamiklerini anlayamamak Gezi’nin kitlesinin de karşılıksız inatlaşmalarla arasına mesafe koymasını doğurdu. Ama daha önemli bir nokta vardı. Gezi’nin ve sonrasında ortaya çıkan enerjinin düzen kanallarına akmasının esas nedeni Gezi’nin programsız bırakılmasıydı.

Programsız siyaset olmaz

1 Haziran gecesi tüm Türkiye’ye yayılmaya başlayan “Hükümet istifa” sloganları CHP’yi ürkütürken, daha sonra Gezi’nin şampiyonluğunu ele almak isteyecek Selahattin Demirtaş ve HDP’ye ise “darbe” gördürüyordu. Düzen muhalefeti böyle bir siyasi talebi taşımak istemiyorken sosyalistlerin kitlelerin peşinde kendisine güvensiz, programsız ve siyasetsiz hali de sonuçta liberallerin manipülasyonlarına yol vermiş oldu.

Haziran günlerinde sosyal medya üzerinden yayılan eylemlerin sürmesiyle hükümetin düşeceğine dair dedikodulara samimiyetle inanan halk kitlelerinin en büyük eksiğinin ilk günden itibaren bir programın ihtiyacı olduğu açıktı.

Unutulmaması gereken bir nokta, Gezi eylemlerinin kendisini önceleyen eylemlerin siyasette temsilcisinin bulunmaması, geniş halk kitlelerinin düzen siyasetinin ve Meclis’in kendisini temsil etme duygusunu iyiden iyiye yitirmesi olduğunun altı çizilmelidir.

Bununla birlikte, bugüne kadar, Gezi’nin ilerici, laiklikten yana, eşitlikle sorunu olmayan ama esas olarak özgürlük talebini yükselten kitleleri, kendilerini ifade ederken, neyi istemedikleri üzerinden hareket etmek zorunda kaldılar.

Programsızlık Gezi’nin ardından gelen seçimlerde “tatava yapmamak”tan “ekmek için” sloganlara kadar bir dizi söylemle Gezi kitlesinin düzen muhalefetine bağlanmasına neden oldu.

AKP gitmese de…

Buraya kadar anlatılan ikili hal Gezi’nin çok sarsmasına rağmen AKP’yi iktidardan edememesine neden olmuştu. Gezi, bunu başaramasa da Türkiye siyasetinin yeni döneminde sınırları belirledi denilebilir.

Gezi’nin temsil ettiği direnç, bu anlamda, İkinci Cumhuriyet için zorlamaların sınırını çizmiş oldu. 2013 Haziranı’ndan itibaren AKP tüm ittifaklarını gözden geçirmeye başlamışken gelen Gezi eylemleri, Türkiye’de gericiliğe karşı diri, mücadeleye hazır bir damarın sağlam ve köklü şekilde varlığını ortaya koydu.

Bu sınır çizme gücü, Gezi’nin Türkiye tarihindeki dönüm noktası olması niteliğinin esasını oluşturuyor. Gezi en büyük hedefini gerçekleştiremese de bu sayede önemli bir deneyim sağladı. Ancak, bu eksikler Gezi’nin bugün de esas olarak siyasi bir örgütlülüğe dönüşememesinin temeli niteliğindedir.

Aradan dört yıl geçtikten sonra sosyalistler için Gezi eksiklikleri ve başardıklarıyla önemli dersler barındırıyor. 1970’in 15-16 Haziran’ından sonra bir atılım gelmişti. 2013’ün Haziran’ından sonra bir atılım için zaman yitirilse de dersler ve ödevler ortada.