Milli burjuvazi var mıdır?

Kurtuluş Kılçer yazdı: Milli burjuvazi var mıdır?

Çok tehlikeli bir sorudur bu. Ne yazık ki, sadece Türkiye değil dünyanın birçok yerinde solcuların düştüğü tuzak soruların başında gelmiştir bu konu.

Şimdi nereden çıktı bu demeyin. Bu kavramlarla olmasa bile, bugün, sol adına benzer bir yaklaşım siyaset yapılırken karşımıza çıkıp duruyor.

Milli burjuvazi-komprador burjuvazi ikilemi üzerinden “stratejik açılımları” tarih bilincimizin haznesine yazmadan adım atamayız. “Milli burjuvazi ile ittifak, komprador burjuvaziye karşı mücadele” şeklinde kabaca özetlenecek bir politik strateji Türkiye solunun geçmişinde önemli bir yer tutuyordu. Bugün de benzer yaklaşımlar bir kez daha karşımızda.

Dünyada çok örneği var ve özellikle tek ülkede sosyalizmin korunması politikası ile kendi ülkesinde devrimci çıkışın arasında sıkışan onlarca komünist siyaset örneği var.

Ülkemiz bundan hiçbir zaman azade olmadı.

Geçmiş dönemlerden onlarca örnek verilebilir. Ancak bugün, tekrar etmek gerekirse, bu kavramlarla tartışılmasa bile benzer bir “politik sonuç” güncel olarak karşımızda değil mi?

Emperyalizme karşı neredeyse AKP’ci olan “sol”!

AKP’ye karşı CHP’nin adalet yürüyüşüne katılan “sol”!

Erdoğan’ın Ecevit çıkışına karşı Ecevit’i sol görüp savunmaya kalkışan “sol”!

Barzani’nin referandum girişini alkışlayan “sol”!

Bütün bu tabloya bakıldığında “sol” olarak birbirine taban tabana zıt anlayışların nasıl ortaya çıktığı büyük bir tuhaflık. Ama ortak noktasının burjuvaziye destek olduğu şaşırtıcı değil mi?

Eskiden hiç değilse daha doktriner ya da teorik bir çerçeveden ele alınarak, Marksist bir literatür içinde ve Marksizmin tarihsel-teorik çizgisine sadık kalınarak yürütülürdü tartışmalar; bugün ise sığca ele alınıyor. Türk milliyetçiliğinin, Kürt milliyetçiliğinin, liberalizmin etkisi altında kalanlar “sol” adına konuşuyor.

Bugün ortaya çıkan bu tabloyu, “millici-komprador burjuvazi” denklemi içinde açıklanmasını mümkün görmüyor olabilirsiniz. Ancak ABD ve AB emperyalizmi karşısında Erdoğan’ın tutumuna dönük kafalar karışabiliyorsa, Ecevit ya da CHP güzellemeleri yapılabiliyorsa, bu konu önemli sayılmalı. Ezilen ulus üzerinden Barzani’cilik, AKP karşıtlığı üzerinden CHP’cilik, emperyalizm karşıtlığı üzerinden Erdoğan’cılık ya da Ecevitçilik… Milli burjuvaziyi ya da komprador burjuvaziyi sizce hangi siyaset temsil ediyor?

“Erdoğan eksen mi değiştirdi? ABD ve AB Erdoğan’ın ipini çekiyor, Erdoğan Avrasyacı mı oluyor? Erdoğan milli bir duruş mu gösteriyor” gibi sorularla kafalar karışmıyor mu?

(Kafalar karışınca ‘Erdoğan’ın yanaştığı Rusya ve Çin emperyalist oldu’ deyip, bilimsel olmayan bir tutamak üzerinden işin içinden çıkmak ise birilerine kolay gelmiş olabilir. Aslında bu kolaycılık, belli açılardan tıkanmanın işaretidir. Yazının konusu bu olmadığı için bu tezlere girmeyeceğim. Sadece Menderes’in Sovyetlerle ilişki kurmaya çalışmasına dokunup geçiyorum…)

Emperyalizmin Türkiye’yi bağımlı kılması ve kuşatması bir veri olarak karşımıza çıkarken, Erdoğan’ı milli bir güç olarak görenler yok mu sizce? Nerede kaldı burjuvaziye karşı mücadele? Eğer burjuvaziye karşı mücadelenin kitapta hala yeri varsa, yapılacak şey burjuvaziye “millicilik” yüklemek dışında bir “seçenek” olabilir mi? Emperyalizmi baş düşman görüp, sermayeye karşı mücadeleyi geri çeken ve Erdoğan’ı destekleyen bu anlayışla mücadele edilmelidir. Bunun solculukla ilgisi bulunmamaktır. Ortada adlı adınca milliyetçi bir siyasi çizgi bulunmaktadır.

Erdoğan’ın “tırabzana poposunu dayayanlara el pençe duran Ecevit” suçlamasına karşılık Ecevit’in ABD karşısında nasıl dik durduğunu yazanlar yok mu? Haşhaş ve Kıbrıs konusunda Ecevit’in duruşunu bugün Erdoğan’ın karşısına koyanlar solculuk adına büyük bir manipülasyona imza atmaktadırlar. Ecevit solcu vs. değildi. ‘80 öncesi solu ben önledim’ demesini, Ümraniye cezaevindeki ölümleri, Fethullah Gülen hareketi ile ilişkilerini nasıl unutacağız? Ecevit, kapitalist düzenin has kadrolarından birisiydi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan Adalet Yürüyüşü’ne büyük anlamlar yükleyerek, Kılıçdaroğlu’nun arkasında yürüyüşe katılarak bir burjuva siyasal partiye destek vererek devrimcilik mümkün mü? CHP, sermaye ve emperyalizm karşıtı da biz mi bilmiyoruz? NATO’dan çıkalım, AB’ye hayır mı diyor? Kapitalist düzenin kurucu partisi olan CHP burjuva sınıfının bir kanadından başka bir şey değildir. Millici CHP-komprador AKP denklemi açıkçası bugünün siyasal tablosunda nereye oturtulacak? CHP ya da AKP, düzen partileri olarak, burjuvazinin farklı kanatları olarak, emperyalizmde ilişkilerde farklı politikalara sahiptirler, birine gerici birine liberal demekte bu açıdan beis yoktur.

Peki ya Barzanicilik? Kürt siyasetinin en işbirlikçi hareketini desteklemenin solculukla alakası olamaz. Barzani siyaseti, Kürt burjuvazisi siyasetidir, bu siyasetin emperyalizmle sarsılmaz bağları vardır. Kuzey Suriye’de emperyalist ABD’nin üslerine ses çıkarmayanlar Barzani’ye de laf etmesinler. Ortada milliyetçilik ve liberalizmden ötesi bulunmamaktadır.

Aynı kapıya çıkan bir fotoğraf var karışımızda: Burjuvazi siyasetine destek. Taban tabana zıt tutumların gösterdiği fotoğrafın tuhaflığı ya da garabetinin nedeninin, siyaseti sınıfsal bir eksene değil, milliyetçi bir eksene oturtmak ve liberalizmin etkisi ile ilgisi bulunuyor. Bugün Türkiye burjuva siyasetinin iktidar partisi ve en önemli aktörü olan AKP’ye karşı duranlar ise “sınıfsal siyaset” yaptığını zannederek CHP kuyruğuna takılmaktadır. Birileri de, tam zıddı olarak, emperyalizm karşıtlığı üzerinden AKP kuyruğuna takılmaktadır. Ama her ikisi de aynı kapıya çıkmaktadır: Düzen siyasetinin parçası haline gelmek.

Ve şimdi ortalık cephelerden geçilmiyor. Demokrasi cephesi, Cumhuriyet cephesi, ulusal cephe, devrimci cumhuriyet diye uzayıp gidiyor.

Milli burjuvazi yoktur. Behice Boran’ın kulakları çınlasın!

Sosyalizm, kapitalizm karşıtlığıdır. Bugün emperyalist-kapitalist sisteme karşı mücadelemizde temel düsturumuzdan ödün vermeyeceğiz. Sömürücü sınıflara karşı mücadele, tekellere karşı mücadele, emperyalizme karşı mücadele, gericilere karşı mücadele, sermaye partilerine karşı mücadele… Çünkü hepsi aynı saftadırlar.

Kafalar karışmasın!