Kurtuluş Kılçer: Ya teslimiyet ya da insanca bir yaşam

Kurtuluş Kılçer: Bizi kurtaracak olan, emekçilerin laik ve bağımsız Cumhuriyeti’dir. Yeni bir Cumhuriyet, ancak emekçilerin iktidarıyla mümkündür. Bu Cumhuriyet sosyalist Cumhuriyettir.

Kurtuluş Kılçer: Ya teslimiyet ya da insanca bir yaşam

Türkiye Komünist Hareketi Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer, Yeni Bir Cumhuriyet buluşmasında yaptığı konuşmada yeni bir cumhuriyet mücadelesinin önemini vurgularken şunları kaydetti;

“Bugün büyük Ekim Devrimi’nin 100. Yıldönümünde bir araya gelmiş bulunuyoruz. Ancak gerek dünyaya gerek Türkiye’ye baktığımızda içinde olduğumuz koşullar memnuniyet verici değil.

100 yıl öncesinin coşkusunu içimizde taşıyoruz, ancak 100 yıl önce insanlık tarihinin bu büyük çıkışı ne yazık ki ihanete uğradı.

Aynı zamanda bundan bir hafta önce 29 Ekim 1923 yılında kurulmuş Cumhuriyet’in 94. Yıldönümüydü. Ancak 94 yıl önce kurulan Cumhuriyet’in bugün yerinde yeller esiyor, adı var kendisi yok.

Ne yazık ki Lenin’in Sovyetleri ve Atatürk’ün Cumhuriyet’i yıkıldı. Önce bu gerçeğin herkes tarafından kabulü gerekiyor. 1917 yılında Rusya’da başarıya ulaşan Ekim Sosyalist Devrimi, 1923 yılında Türkiye’de bir Cumhuriyetin kurulmasının en büyük dayanağı olmuştu. Biri gidince diğeri de yıkıldı.

Buradan bazı sonuçlar çıkartmamız gerekiyor. Bugün ülkemizin Cumhuriyet değerlerinden bahsediyorsak, bu değerlerin dayandığı temel noktaları iyi kavramamız gerekiyor. Açıktır ki, 1923 Cumhuriyet’i tarihsel olarak ileri bir çıkıştı, sol bir çıkıştı. Saltanat ve işgal yıllarında böylesi bir adımın atılması için mecburi istikamet solu göstermek zorundaydı. Lenin önderliğinde Bolşeviklerin Rusya’da gerçekleştirdiği Ekim Devrimi, 1923 Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük etkisi oldu. Sadece etkisi değil aynı zamanda gerek Komünist Enternasyonal, gerek Doğu Halkları Kurultayında altı çizildiği gibi Bolşevikler, Ankara’daki Ulusal Kurtuluş Mücadelesini desteklemişlerdir. Demek ki ortada bir ittifak var. Sosyalizm ile Cumhuriyet arasında güçlü bağlar bulunuyor. Önce bunu görmek, bunu idrak etmek gerekir ve sonra bugün Cumhuriyet’in yıkılmasına karşı nasıl bir mücadele verilebileceğini masaya yatırmak gerekiyor.

Açık olarak bir kaç noktanın altını burada çizmek zorundayız. Bugün yıkılan bir Cumhuriyet’in geçmiş günlerini yad ederek bir yere varamayız. 94 yıl öncenin şartları ile bugünün şartları aynı değil. 94 yıl önce kurulan Cumhuriyet’i geleceğe taşıyacaksak, bazı noktaları net olarak ortaya koymalıyız.

Cumhuriyet neden yıkıldı? Tek başına gerici AKP iktidarına bağlayarak bu sorunun yanıtı eksikli olacaktır. Çünkü AKP bir sonuçtu, 94 yıllık tarihin doğrudan bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Bugün AKP, sermaye sınıfının en güçlü örgütlenmesi olarak Cumhuriyet’in bütün değerlerini ortadan kaldırdığı gibi sermaye sınıfının çıkarlarını temsil ettiği için iktidara getirilmiştir. Cumhuriyet’in yıkılmasındaki en büyük neden, girilen kapitalist yoldu. Kapitalizm seçildi, milli burjuva yaratma hedefi kondu ve ülkemiz para babalarına teslim edildi. Onlar ne yaptılar, Cumhuriyet’in bütün değerlerini kemire kemire bitirdiler, Cumhuriyet’in bütün değerlerini ortadan kaldıran gericileşme sürecinin önünü açtılar. Bugün AKP eğer iktidarda ise bu iktidarın yolunu bizzat sermaye sınıfı, sermaye devleti ve emperyalistler döşemiştir. Bu yüzden AKP istisnai, sapma ya da anomali bir iktidar olarak değil kapitalist Türkiye’nin, sermaye düzeninin, emperyalist-kapitalist sistemin has çocuğu olarak değerlendirilmelidir. CHP’den başlayarak ülkemizde gericiliğe verilen primler ve destek, 12 Eylül Cuntasının türk-İslam sentezi dayatması, din derslerinin zorunlu kılınması, devletin anti-komünist bir karakterle yapılandırılması, NATOcu bir uluslararası dış politika, sermaye sınıfının çıkarları için bütün devlet olanaklarının kullanılması, sömürü mekanizmalarının devlet eliyle uygulanması, yani bizzat kapitalizmin hayat bulduğu ülkemizde AKP’nin iktidar olması kimseye şaşırtıcı gelmemeli!

İşte bu patronlar, bu parababaları, bu sermayedarlar, kendi saltanatlarını kurmak ve korumak için ülkemizi adım adım gericilere, emperyalistlere teslim etmekten çekinmemişlerdir. Çünkü sermaye sınıfının, ülkenin ve halkın değil, kendi çıkarlarını düşünmek dışında bir karakteri bulunmuyor.

Değerli dostlar,

Tam da bu yüzden, bugün burjuva sınıfının her hangi bir bölmesinden medet umabilir miyiz, bir beklentimiz olabilir mi?

Eğer bugün bağımsızlık istiyorsak, laiklik istiyorsak, insanca yaşam istiyorsak, adalet istiyorsak bunu kimden isteyeceğiz? Cumhuriyet’i 94 yıldır kemirenlerden mi? NATO’ya üye olan bir ordudan mı? Avrupa Birliği üyesi olmak isteyen ve Gümrük Birliği anlaşması ile karına kar katan işbirlikçi, komprodor patronlardan mı? Cumhuriyet’i gerici tek adam rejimine teslim edenlerden mi? NATO’ya, Avrupa Birliği emperyalizmine, ABD emperyalizmine hayır demeyen partilerden mi? Cumhuriyet’i yıkan gerici FETÖ ile arasına mesafe koymayanlardan mı? Sermaye düzeninin patron örgütü TÜSİAD toplantılarına katılanlardan mı?

Şimdi hep birlikte şu soruyu soracağız: Cumhuriyet’i yıkınlar kimlerdir? Emperyalistlerdir, bunların ideolojik uzantısı olan liberallerdir, en başta patronlardır, onların örgütü olan TÜSİAD’dir, Türk-İslam sentezi adıyla gericiliğin önünü açan sermaye devletidir, emperyalistlerle, patronlarla, liberallerle işbirliği yapan gerici AKP iktidarıdır. Şimdi patronlara, TÜSİAD’a, NATO’ya, Avrupa Birliğine, liberallere hayır demeyenlerin Cumhuriyet’i savunmaları ya da korumaları mümkün mü?

Eğer Cumhuriyet’in kazanımlarını geleceğe taşıyacaksak bilin ki tek güç sosyalistlerdir, komünistlerdir. Nasıl ki 1923 Cumhuriyet’i saltanat ve işgal yıllarında, Bolşeviklerin yaratmış olduğu umut ve verdiği destek ile başarıya ulaştıysa, bugün de Cumhuriyetin kazanımlarını korumak ve geleceğe taşımak istiyorsak seçiminizi yapmanız lazım…

Ya burjuva partileri ya komünistler… Ya Atatürk’ün arkasına sığınarak emperyalist-kapitalist sistemin parçası olanlar ya da emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele eden komünistler…. Ya AKP’nin İkinci Cumhuriyeti alışacağız ya da bu yobazlara boyun eğmeyeceğiz…

Ya teslimiyet, yobazlık ve sömürü ya da bağımsızlık, insanca yaşam ve laiklik… Ya düzenin içinde kalacağız ya da yeni bir düzen kuracağız.

Bugün ülkemizde yeni bir Cumhuriyet mücadelesi verilecekse, sizlerin vereceği karar tam da buradan geçmek zorunda!

Kararınız, ülkemizin, sizin ve çocuklarınızın kaderini belirleyecektir!

Söylediklerimiz basit: 1923 yılında kurulan Cumhuriyeti yıkanlar belli. Bugün Cumhuriyetin değerlerini savunmak yıkımın önünü açanlarla değil, tersine Cumhuriyet’in kuruluş paradigmalarına sahip çıkarak mümkündür. Nedir o parametreler?

En başta, 1923 yılında kurulan Cumhuriyet, saltanat yıllarında ve emperyalist işgal koşullarında ortaya çıkmıştır. Başkent İstanbul emperyalist işgal altında Osmanlı sultanı teslim alınmış, Anadolu’nun bir dizi kentinde emperyalist işgal gerçekleşmiş, Anadolu toprakları bölüşülmeye başlamış, İngiliz emperyalizmi Yunan ordusu üzerinden yeni bir saldırıya geçmişti. Bu koşullarda verilen bir mücadelenin sonucudur Cumhuriyet! Demek ki en başta Cumhuriyet’in başına emperyalizme ve emperyalist işgale karşı mücadeleye yazacağız.

İkincisi, yıllardır hanedan sultası, toprak ağaları ve tefeciler altında ezilen Anadolu halkının kendi kaderini eline alma mücadelesi bulunuyordu. Laiklik, Parlamento, anayasa, medeni kanun, kılık kıyafet yasası, yani Cumhuriyet rejimi tam da bu koşullarda ve bunlara karşı ilan edilmişti.

Bugünkü tablo ise şudur:

Ülkemiz emperyalizme tam boy bağımlı hale gelmiştir. Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel bağımlılık bugün yaşadığımız gerçekliğin ta kendisi. Ülkemizde yabancı askeri üsler bulunuyor, emperyalist askeri örgütlenme olan NATO’ya üyeyiz, ülke ekonomisi Gümrük Birliği adıyla yabancı sermayeye teslim edilmiş, ülkemizin bütün değerleri emperyalist tekellere peşkeş çekilmiş bulunmaktadır.

15 yıllık AKP iktidarı ile birlikte anayasa hükümsüz kılınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, tasdik kurumuna dönüşmüş işlevsiz hale getirilmiştir. Başkanlık rejimi ile birlikte tek adam yönetimi saltanat günlerini hatırlatmaktadır. Osmanlıcı ve yıllardır Cumhuriyet düşmanı olan gericiler iktidara gelmiş, yobazlık heryerde egemenlik kurmuştur. Bütün devrim kanunları delik deşik olmuş, kadılık sistemi yeniden getirilmiştir. Artık okullarda imam, hastanelerde imam, evlilikte imam, askerde imam… İmamlar Cumhuriyeti haline gelen gerici bir rejim karşımızda bulunmaktadır.

Bu rejimin Cumhuriyet ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Kimse kimseyi kandırmasın!

Anıtkabirde Atatürk mozelesine çelenk koyarak, Cumhuriyet Bayramını kutlayarak, Atatürk resimlerini asarak Cumhuriyet olunmaz!

Yapılması gereken, Cumhuriyetin değerleri için mücadele etmektir!
İşte değerli dostlar, biz sizleri yeni bir Cumhuriyet için mücadeleye çağırıyoruz!

Bugün ülkemiz gerici tek adam rejimi altında yaşamaktadır. Baskı, adaletsizlik, hukuksuzluk diz boyu…
Yobazlar heryeri ele geçirdiler. Hergün kadınlarımız tehdit altında, gericilik çocuklarımızı karabasan gibi teslim almaya çalışıyor, okullarda bilimsel eğitim yok, laiklik kağıt üzerinde bir kelimeden ibaret.

Parababaları karlarına kar katarken, bu ülkenin emekçileri yoksulluk ve işsizlik girdabında yaşam mücadelesi veriyorlar. Çalışanlar ise iş cinayetlerine kurban gidiyor. Toplumsal eşitsizlik daha da büyüyor, ülkemizin değerleri yabancı sermayeye aktarılıyor.

Dünyamızda ise yıkım ve emperyalist saldırganlık had safhada. Suriye’de, Irakta yaşanan cihatçı çetelerin terörünün yarattığı bu karanlık tablonun arkasında emepraylizm olduğunu çok iyi biliyoruz. Dünya emperyalist-kapitalist sistemi adım adım büyük bir savaşa doğru gidiyor. Ortadoğu’da halklar, etnik ve mezhepsel farklılıklar nedeniyle birbirlerine kırdırtılıyor.

Ilımlı İslam adıyla gericilik emperyalizm tarafından kullanıldı ve büyük bir yıkım bölgemizde devam ediyor. Ülkemizde de ılımla İslam ve Büyük Ortadoğu Projesi ile AKP’nin nasıl iktidara geldiğini çok iyi biliyoruz! Uzatmaya gerek yok.

Değerli dostlar,
İşte Ekim Devrimi sonrası ortaya çıkan Sovyetler Birliği’nin olmadığı tablo budur! Emperyalistlerin, kapitalistlerin ve gericilerin kurduğu bir dünya sistemi!

Tıpkı birinci dünya savaşı öncesinde yaşanan tablo gibi…

Öyleyse bize düşen görevleri de burada ifade etmemiz gerekiyor. 1917 Ekim devrimi ve 1923 Cumhuriyeti tarihte açılan ve kapanan bir parantez değil, tersine insanlığın eşitlik, özgürlük, adalet ve kardeşlik ideallerinin bir sonucu olarak gündeme gelmişti.

Bu idealler bugün de aynı şekilde bulunuyor. Çünkü üstümüze çöken bu karanlık, sömürü, yıkım ve baskı devam ediyor.

Gelin, yeni bir Cumhuriyet mücadelesini başlatalım!

Gelin, laiklik, bağımsızlık, adalet ve eşitlik için kolları sıvayalım.

Gelin, paranın saltatanatına, yobazın karanlığına ve yabancının roketine karşı yeni bir Cumhuriyeti birlikte kuralım!

Hiç kuşkusuz bu Cumhuriyet, emekçi halkın omuzlarında yükselecektir. Başka seçenek yok. Sol diye sunulan, Atatürk’ün arkasına sığınarak, Cumhuriyeti yıkan NATOya, Avrupa Birliğine, TÜSİADa hayır demeyenlerle yeni bir Cumhuriyet kurulamaz!

Bugün ülkemizin bağımsız olmasını istiyorsak, gericiliğe karşı laik bir yaşamı savunuyorsak, insanca bir yaşam sürmek istiyorsak, yeni bir Cumhuriyet dışında bir seçeneğimiz bulunmuyor.

Bizi kurtaracak olan, emekçilerin laik ve bağımsız Cumhuriyeti’dir. Yeni bir Cumhuriyet, ancak emekçilerin iktidarıyla mümkündür! Bu Cumhuriyet sosyalist Cumhuriyettir.

Türkiye Komünist Hareketi olarak, bu salonda bulunan bütün dostlarımızı ve yoldaşlarımızı sosyalist Cumhuriyet için örgütlenmeye çağırıyoruz.

Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, yeni bir mücadele dönemi başlatıyor! Türkiye işçi sınıfının ve emekçi halkın kitlesel partisi olmak için yola çıktık! Türkiye’nin Komünist Partisi’ni işte böylesi bir mücadeleyle kuracağız!”