Evrim Ağacı kurucusu Bakırcı'yla konuştuk: "Bilim insanları halkı aydınlatmak için mücadele etmek zorunda"

Okullar AKP'nin 'Evrim'i de çıkardığı gerici müfredatla açılırken, bilim insanı ve Evrim Ağacı kurucularından Çağrı Mert Bakırcı'yla konuştu.

Evrim Ağacı kurucusu Bakırcı'yla konuştuk:

Alev Doğan

AKP iktidarı, gerici ideolojisini toplumun her nüfusuna yaymak, tabir-i caizse bu toprakları ‘nefessiz’ bırakmak için elinden gelen her türlü adımı atıyor. Diyanetin verdiği sapkın fetvalardan, kadın düşmanı politikalara, artan taciz-tecavüz vakalarından, sayısı her geçen gün artan cemaatlere, tarikatlara varıncaya kadar yaşanan her gelişme bu dayatmanın bir ürünü olarak gündemimize yerleşiyor.  Bu gericileştirme projesinin en önemli ayağını da, AKP’nin ‘dindar ve kindar’ nesil yetiştirme hedefi oluşturuyor. Eğitim müfredatından ‘evrim’ çıkartılırken, yerine dini ağırlıklı ‘dersler’ konuyor. Çocuklarımızın laik, bilimsel eğitim hakkı gasp ediliyor.

Bu toplumu teslim almanın o kadar da kolay olmadığının altını çizerek, Gazete Manifesto olarak, AKP’nin gerici eğitim politikalarına karşı 2010 yılından beri mücadele eden, bilim insanı ve Evrim Ağacı’nın kurucularından Çağrı Mert Bakırcı’ya verdik sözü.

Evrim Ağacı’nın hikâyesi ile başladık röportajımıza. Bakırcı; 5 Kasım 2010’da ODTÜ Biyoloji Bölümü’nden 2 arkadaşı ile birlikte kurduğu Evrim Ağacı’nın bugün ODTÜ’nün çok ötesine geçmiş, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir şube açmış, giderek büyümekte olan bir bilim organizasyonu olduğundan bahsederek giriyor söze ve amaçlarını şöyle özetliyor;

“Türkiye’de bilimsel anlayışın çok zayıf, bu anlayışı geliştirmek için gereken bilimsel altyapının ise şimdilik yetersiz. Anadolu coğrafyasında asırlardır modern bilim eğitimi hakkıyla verilmiyor. Ancak bizler, birçok bilim insanının aksine, bu eksikliğe lanet okuyup, küfredip, alınıp bozulmuyoruz. Bunun yerine katkı sağlama çabası içerisindeyiz. Bütün samimiyetimiz ile, günlerimizin ezici çoğunluğunu ülkemize bilim taşımaya adayarak, elimizden geleni ardımıza koymuyoruz.”

Bakırcı’ya, gericilerin sıklıkla başvurduğu “Evrim bir teoridir” argümanını sorduğumuzda ise bizi şöyle yanıtlıyor;

“Evet, halk arasında en yanlış bilinen konulardan birisi bu; bilim düşmanları da bunu sürekli körüklüyorlar ve bu hatalı bilgi üzerinden bol bol prim yapıp, halka yalan söylüyorlar. Burada “Evrim bir teoridir.” derken söylemek istedikleri, “Evrim bir kanun bile değil, niye ciddiye alalım ki?” gibi bir zırvadır.

Teoriler hiçbir zaman kanun da olmazlar. Bu tamamen asılsız bir düşüncedir. Kanunlar ile teoriler arasında bir hiyerarşi yoktur. Kanunlar, Evren’de süregelen olay, olgu ve süreçlerin “ne” olduklarını belirtirler, hepsi bu. Teoriler ise, o kanunların “neden” ve “nasıl” o şekilde olduklarını izah eden, güvenilir ve bilimsel olarak sınanmış bilgi bütünleridir. Kanunlar ile teoriler arasındaki köprüyü hipotezler kurarlar. Hipotezler arasından da sadece sınanmış ve bilimin zorlu testlerine direnebilmiş olanları… Dolayısıyla bu noktada anlaşılması gereken şudur: Teoriler, son derece güvenilir bilgi bütünleridir.

Teoriler, durağan bilgi bütünleri de değildir. Sürekli değişirler, gelişirler, dallanıp budaklanırlar. Her teori aynı güç ve kapsamda değildir. Bazı bilim teorileri kısıtlıdır ve çok dar bir alanı ilgilendirirler. Bazıları ise aşırı kapsamlıdır ve çok fazla bilim dalını aynı anda ilgilendirir, aynı anda etkilerler. İşte Evrim Teorisi’ni bu kadar meşhur ve önemli kılan, insanlık tarihinde geliştirilmiş olan en güçlü ve en kapsamlı teorilerden birisi olmasıdır. Çok fazla açısı vardır, çok fazla bilim dalıyla desteklenir, çok farklı alanlardan bilim insanları tarafından durmaksızın araştırılmaktadır. Ama bu sizi korkutmasın; çünkü Evrim Teorisi’ni öğrenmeyi eğlenceli ve ilgi çekici kılan da budur. Evrimi öğrendikçe, birçok bilim dalına dair eğitimli fikirler edinmeye başlarsınız. Böylece, gelecekte seçeceğiniz meslekleri de şekillendirmeniz mümkün olacaktır.”

Söz evrimden açılmışken, müfredattan çıkartılmasını değerlendirmesini istediğimiz Bakırcı şunları kaydediyor;

“Evrimin öğretilmemesinin yarattığı en büyük facia, biyoloji konularının tamamen havada kalmasıdır. Evrim, biyolojinin omurgasıdır. Büyük evrimsel biyolog Theodosius Dobzhansky ‘Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur’ derken, çok doğru bir noktaya parmak basıyor. ‘Evrim olmaksızın biyoloji öğretemezsiniz’  demiyor mesela, dikkatinizi çekerim. Öğretebilirsiniz. Ancak öğrettiğiniz şeylerin hiçbir anlamı olmayacaktır. Karman çorman, birbiriyle ilişkisi olmayan konular gibi gelecektir öğrenciye. Mesela sokaktan bir lise öğrencisini çevirip ‘Biyoloji dersleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?’ diye sorun, hemen hemen hepsi şu cevabı verecektir: ‘Aşırı ezbere dayalı! Çok zor…’ Neden? Çünkü mantığı yok gibi geliyor. Bir yerde nefronlar öğretiliyor, bir yerde anatomi öğretiliyor, bir yerde ekoloji öğretiliyor. Bunlar arasındaki ilişki ne? Yok… Bu öğretilmiyor. İşte o ilişkiyi kuran şey evrimdir. Evrim olmadan, bu bağlantı kurulamaz. Çok basit bir örnek vereyim, bundan da YouTube’da başlattığımız liselere yönelik evrim derslerinin ikinci dersinde sözünü ettik:

Biyoloji dersi alan herkesin bileceği gibi mutualizm diye bir konu vardır. Canlıların karşılıklı olarak fayda sağladıkları ilişkileri inceler. Mesela çiçekler nektar üretir, arı da bu nektarı yer. Nektarı yerken de çiçeğin polenleri arıya bulaşır, bir başka çiçeğe konduğunda bu polenler o çiçeğe geçer, bu sayede çiçek tozlaşır, ürer. Bunun gibi karşılıklı iki tarafın da fayda gördüğü ilişkiler… Mesela mutualizmi evrim olmaksızın öğretebilirsiniz, öğretildi de bugüne kadar. Ama bu mutualist ilişki nasıl ortaya çıkmıştır? Neden böyle bir avantaj sağlar? Ne gibi bir süreç sonucunda bu ilişkiler ortaya çıkmıştır? Mutualizmin, ekolojik süreçlerle ilişkisi nedir? İşte bunları, evrimi ve mesela evrimin bir alt konusu olan “karşılıklı evrim” konusunu anlatmadan öğretemezsiniz. Bir şeyler hep eksik kalacaktır. Gençlerimiz, kafalarında kavramları bir bütün olarak oturtamayacaktır. Biyolojiyi hep “ezber” sanıyoruz, çünkü evrimi öğretmiyorlar. Bu eksiği gidermek zorundayız.”

AKP’nin gerici eğitim politikaları ile nasıl mücadele edilmesi gerektiğini sorduğumuzda ise şu tavsiyelerde bulunuyor Bakırcı;

“Dayanışma ile. Bilim ile. Yersiz polemik ve çatışma kültüründen kaçınarak. Ve hepsinden önemlisi, inisiyatif alarak.

Dayanışma ile dedim, çünkü aydınlanma ve ilerleme isteyen insanlar Türkiye’de aşırı bölük pörçük. İkinci, üçüncü, hatta dördüncü derece öneme ve ivediliğe sahip olan meselelerdeki kavgalara boğulmuş haldeler. Bu ayrılıkları bir kenara bırakıp, ortak bir hedef çerçevesinde, Türkiye’de bilimsel aydınlanma devrimini yaşatma gayesi etrafında buluşmak gerekiyor.

Bilim ile dedim, çünkü bilim hakikaten yegâne yol gösterici bu hayatta. Onun sikletinde, onun klasmanında olan tek bir bilgi türü bile yok, bize gerçeği göstermek konusunda. Bilim bütün sorunlarımızın çözümüdür demiyorum; ancak sorunlarımızın ezici bir çoğunluğunun çözümüdür.

Yersiz polemik ve çatışma kültüründen kaçınarak dedim, çünkü Türkiye’de bilim kültürü olmadığı gibi, münazara kültürü de yok. Bilim karşıtı gericiler, sizi polemiğe çekmeye çalışıyorlar. İşleri bu. Kazanma yöntemleri bu. Bir bilim düşmanının, bilim yaparak kazanma şansı, gerçek bir bilimsel kimliğe sahip olma ihtimali var mıdır? Elbette hayır! E o zaman ne yapacak? Polemik yaratacak, saçma sapan tartışmalarla zamanınızı çalacak, konuyu dağıtarak asıl meselelerden uzaklaşmanızı sağlayacak. Sizi bu şekilde alt edecek. Bunları bir kenara bırakıp, bilimsel münazara kültürünü yerleştirmemiz gerekiyor.

Hepsinden önemlisi olaraksa inisiyatif almayı saydım. Çünkü Türkiye aydını ve bilim insanında aşırı bir atalet var. Hareket edemiyorlar. Girişimlerde bulunamıyorlar. Bu zorlu şartlarda bile yapabileceklerinin yüzde 100’ünü veremiyorlar, bunun aşırı uzağında kalıyorlar. Birazcık teşvik ile yapılabileceklerin haddi hesabı yok. Türkiye’deki bilim odaklı insanların sayısının haddi hesabı yok. Ancak dayanışmıyorlar. Ancak bilim etrafında birleşmiyorlar. Ancak polemikler içerisinde kaybolup gidiyorlar. Ve inisiyatif almıyorlar. Bizim aydınlarımız, bilim insanlarımız, bilimseverlerimiz, Dünya’nın neresinde olurlarsa olsunlar, uzmanlıkları ne olursa olsun, halkı aydınlatma mücadelesine girmek zorundalar.”