Emperyalizm, cihatçılar ve siyasal İslam kol kola: Arakan yalanları

Yazarımız Taylan Yılmaz, siyasal islamcılar 'Arakan' üzerinden kampanya ve propaganda yaparken, iddiaların arka planı ve bölgede dönen emperyalist oyunları kaleme aldı.

Emperyalizm, cihatçılar ve siyasal İslam kol kola: Arakan yalanları

Taylan Yılmaz

“Siyasal İslam, cihatçı örgütler ve emperyalizm Asya-Pasifik üzerinde hakimiyet sağlamak, bölgede Çin’i devre dışı bırakmak ve enerji kaynaklarına erişim sağlamak için uyum içerisinde çalışıyor. Bunu yaparken ise elindeki bütün imkanlardan faydalanıyor. Gerektiği zaman silahlı bir araç olan Myanmar’ın cihatçı örgütlerini kullanıyor, gerektiğinde ise yine emperyalizmin başka bir aracı olan siyasal İslamcıları propaganda amacıyla devreye sokuyor.”

Myanmar Cumhuriyeti Birliği veya yaygın olarak bilinen adıyla Burma. Güneydoğu Asya’da bulunan Burma, Bangladeş, Çin, Hindistan, Laos ve Tayland arasında yer alıyor. Ülke nüfusunun büyük bir kısmını Budistler oluştursa da ülke genelinde Müslüman bir azınlık da bulunuyor. Ülkedeki Müslümanların %41’i ise son dönemlerde ismini sık sık duymaya başladığımız Arakan bölgesinde yaşıyor. Arakan’da yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğunu ise Bengal, Urdu ve Burma dillerinin karışımı bir dili konuşan Rohingyalar oluşturuyor.

Rohingyalar ve Burma

52 milyon nüfusa sahip Burma’nın yaklaşık %60’ı Budist Burma halkından oluşmakta. Geri kalan %40’ı ise çeşitli etnik gruplardan oluşuyor. Bunun dışında bir de azınlık statüsünde olan gruplar var. Rohingyalar’da bu azınlık topluluklara örnek olarak gösterilebilir.

İlk olarak 1940 yılında, Burma’nın batısında bulunan ve Müslümanların yaşadığı bölgeleri ayırmak için örgütlenmeye giden Rohingyalar, Pakistan’lı lider Muhammed Ali Cinnah’dan Doğu Pakistan’a bağlanma talebinde bulunuyorlar. İkinci Dünya Savaşı dönemine gelindiğinde Burma, Japonya tarafından ele geçiriliyor ve Rohingyalar ve ülkedeki Budistler arasında çatışmalar yaşanıyor. 1947 yılına gelindiğinde ise Rohingyalar tarafından Kuzey Arakan Müslüman Birliği kuruluyor ve Burma’dan ayrılmayı talep eder. Burma yönetimi bu talebi reddettikten sonra Kuzey Arakan Müslüman Birliği cihad ilan ediyor. Bangladeş’teki Müslüman nüfusu cihatçı çıkarlar için kullanılmak üzere Arakan’a göçmeye zorlanırken, Arakan’da bulunan Müslüman olmayan azınlıklar ise cihatçılar tarafından göçe zorlanmıştır. Çatışmaların yoğunlaşmasının ardından 1948 yılının Kasım ayında sıkıyönetim ilan edilmiştir. Pakistan ve Burma arasındaki görüşmelerden sonra Doğu Pakistan sınırındaki cihatçıların Burma’ya teslim edilmesi konusunda anlaşılmıştır. 1961 yılına gelindiğinde ise, Burma’da 1947 yılında Rohingyalar tarafından başlatılan ilk cihat girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.

1971 yılındaki Bangladeş Kurtuluş Savaşı sırasında Rohingyalar Pakistan-Hindistan Savaşından yararlanarak silah bulma imkanına kavuştular. Burma Ordusu ile savaşa yeniden başlayan cihatçı gruplar, 3 yıl boyunca yaşanan çatışmanın ardından savaşı kaybettiler. 1974 yılına gelindiğinde ise ismini Rohingya Vatanseverler Cephesi olarak değiştiren cihatçılar, 1980’in başlarında kendilerini Rohingya Dayanışma Teşkilatı olarak yeniden adlandırdılar. Bangladeş’in güneyinde cihatçılar için eğitim kampları kuran Rohingya Dayanışma Teşkilatı, Afganistan’daki diğer cihatçılardan silah ve eğitim yardımı almaya başladı.

1990’a gelindiğinde ise Rohingya’lı cihatçı gruplar, El-Kaide ve Taliban gibi, emperyalizmin desteklediği cihatçı örgütlerle dirsek temasına geçti.

Ayrıca dönemin Suudi Arabistan prensi Halid Sultan Abdülaziz, Burma ordusunun cihatçı gruplara karşı düzenlediği operasyonların ardından Bangladeş’in başkenti Dakka’yı ziyaret etmiş ve Burma’ya yönelik bir askeri müdahale önermiş, cihatçı grupları finanse edeceklerini belirtmiştir. Bu bağlamda, Arakan’da faaliyet gösteren cihatçı grupların emperyalizm ile doğrudan ilişkili olduğu bir gerçektir.

 Emperyalizm, cihatçılar ve siyasal İslam kol kola

 İlk olarak 2012 yılında gündeme giren “Arakan’lı Müslümanlar”, o dönem istenen başarıyı ve politik hamleyi sağlayamamış olacak ki, aradan 5 yıl geçtikten sonra, önce sosyal medyada paylaşılan yalan fotoğraflar[1], ardından başta havuz medyası olmak üzere ana akım medyanın başlattığı propaganda yağmuru, Anadolu Ajansı (AA) aracılığıyla Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunan Arakanlı “aktivist” [2] ve hemen ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Sekreteri Guterres ile telefon görüşmesi yapması [3] neticesinde 2017’de yeniden, 2012 benzeri bir hamleyle gündeme sokuldu.

Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu (ARSA), 25 Ağustos Cuma günü 24 polis karakolu ve Myanmar Ordusu’na ait 1 askere üsse eş zamanlı saldırı düzenlemiş[4], düzenlenen saldırılar esnasında en az 11 güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği belirtilmişti. Emperyalizmin araçlarından biri olan siyasal İslam’ın ülkemizdeki temsilcisi olan Erdoğan’ın “Arakanlı Müslümanlar” çıkışının ve BM Genel Sekreteri ile görüşmesinin tam olarak cihatçıların Myanmar’lı güvenlik güçlerine düzenledikleri saldırıdan sonra gerçekleşmesi de oldukça manidar.

Bu arada, Myanmar lideri Aung San Suu Kyi bir açıklama yaparak, BM’nin gıda yardım programı kapsamında dağıtılan bisküvilerin, cihatçı teröristlerin sığınaklarında bulunduğunu belirtti ve BM’yi teröristleri desteklemekle suçladı [5]

Arakan ve Rohingyalar meselesinin AKP’sinden, İslamcı medya organlarına, Birleşmiş Milletler’den, Endonezya’sına kadar neden gündemde bu kadar geniş yer tuttuğunu ve Myanmar meselesinin başta Türkiye olmak üzere bilumum siyasal İslamcı yönetim ve emperyalist kurumlar tarafından kaşındığını, meselenin üstünü biraz kazıdıktan sonra anlamak mümkün.

Myanmar’da Çin yönetiminin nüfuzunun güçlü oluşu ve Obama yönetiminin ofiste olduğu dönemden beri ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin Asya-Pasifik bölgesine artan ilgisi (Trump yönetimi, Obama yönetiminden farklı olarak Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni birincil tehlike olarak gördüğü için Asya-Pasifik’in ABD’nin, dolayısıyla da emperyalistlerin gündemine daha fazla oturmasına şaşırmamak lazım) ile Myanmar’da cihatçı bir geleneğin geçmiş yıllardan beri faaliyet yürütüyor oluşu bir araya getirildiği zaman emperyalistlerin iştahının kabarmaması işten bile değil. Arakan’daki cihatçı liderler 2012 yılında Kuzey Arakan’da “Rahmanland İslami Cumhuriyeti” adlı bir ülke kurduklarını ilan etmişlerdi. [6] Bahsi geçen böyle bir “İslami Cumhuriyeti”nin en fazla kimin çıkarlarını koruyacağı da bellidir: emperyalizm.

ABD ve emperyalizm, bölgedeki nüfuzunu arttırmak, Asya-Pasifik üzerinde hegemonya tazelemek için Myanmar’da cihatçı teröristlerle iş tutuyor, ancak bunu yaparken tıpkı Suriye’de Esad’a karşı yaptığı gibi “ılımlı çocuğu” siyasal İslamcıları kendi aracı olarak kullanıyor. Türkiye dışında yine siyasal İslamcıların yönettiği Endonezya ve Malezya’nın da Myanmar meselesinde oldukça öne çıktığını belirtmek lazım. Emperyalizmin maşası konumundaki siyasal İslamcılar, emperyalizmin politik ajandasını uygulamak için gündemine aldığı her başlıkta öne atılıyor, “insan hakları” bahanesiyle de emperyalizm için ön cephe görevini üstleniyor.

Bu meselenin bir diğer boyutu da enerji kaynakları savaşı.

Yadana boru hattı, Myanmar’ın Andaman Denizi üzerinden Tayland’a gaz taşıyacak bir boru hattı. 1992 yılında yapımına başlanan Yadana boru hattının ortakları arasında Fransız Total firması, ABD’li Chevron (UNOCAL) firması, Tayland’ın kamu şirketi olan PTT Public Company Limited (PTTEP) ve Myanmar’lı Myanma Oil and Gas Enterprise (MOGE) bulunuyor.[7] Boru hattının inşa edildiği 240 km’lik güzergah boyunca Rohingya, Rakhine (Budist bir etnik grup) ve Burma köyleri var. 1995 yılında boru hattının inşası tamamlandıktan sonra Myanmar’lı bir grup köylü ABD’li UNOCAL firmasına tecavüz ve cinayet suçlamalarıyla dava açtı. UNOCAL firması ise bu dava sonucunda suçlu bulundu. [8]

Yadana boru hattı güzergahını gösteren bir harita

Asya-Pasifik’te ABD egemenliğinin önündeki tek güç olarak görülen Çin ise, Myanmar’ın Bengal Körfezinde bulunan Kyaukphyu limanından başlayan ve Çin’in güneybatısında bulunan Yunnan bölgesini bağlayan bir ham petrol boru hattının inşasına 2009 yılında başlamıştı. Boru hattının inşası 2013 yılında tamamlandı. Geçtiğimiz nisan ayında ise Çin ile Myanmar arasında anlaşılan ham petrol boru hattı projesi kapsamında ilk taşıma gerçekleştirildi. [9] Bu boru hattı ile Çin’in Afrika ve Ortadoğu’daki petrol kaynaklarına ulaşımı hızlanmış olmakla beraber Bengal Körfezi’ndeki petrol rezervlerine de erişimi sağlanmış oldu.

Siyasal İslam, cihatçı örgütler ve emperyalizm Asya-Pasifik üzerinde hakimiyet sağlamak, bölgede Çin’i devre dışı bırakmak ve enerji kaynaklarına erişim sağlamak için uyum içerisinde çalışıyor. Bunu yaparken ise elindeki bütün imkanlardan faydalanıyor. Gerektiği zaman silahlı bir araç olan Myanmar’ın cihatçı örgütlerini kullanıyor, gerektiğinde ise yine emperyalizmin başka bir aracı olan siyasal İslamcıları propaganda amacıyla devreye sokuyor. Oynanan bu oyundan ise halkın payına yalan haberler ve “insanı yardım” adı altında yapılan duygu sömürüsü düşüyor…

[1] https://teyit.org/arakandaki-musluman-katliamindan-oldugu-iddiasiyla-paylasilan-13-yanlis-goruntu/

[2] http://aa.com.tr/tr/dunya/arakandaki-katliami-durdurun-cagrisi/895367

[3] http://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogan-bugun-guterres-ile-arakani-gorusecek-2787905

[4] Myanmar ordusuna yapılan saldırı sonrası ARSA’nın açıklaması: https://www.youtube.com/watch?v=GhvpDbRGiZE

[5] https://www.theguardian.com/world/2017/aug/28/aung-sang-suu-kyis-office-accuses-aid-workers-of-helping-terrorists-in-myanmar

[6] http://www.yenisafak.com/dunya/zulmun-atesi-arakanli-muslumanlari-yakiyor-2568816

[7] https://ejatlas.org/conflict/yadana-gas-field-and-pipeline-myanmar

[8] http://articles.latimes.com/2005/mar/22/business/fi-unocal22

[9] https://www.bloomberg.com/news/articles/2017-04-11/china-opens-delayed-myanmar-oil-link-to-get-mideast-crude-faster