Cihatçı eğitim: Sermayeye köle, yobazlara ümmet

Umut Kuruç cihat eğitimi üzerine yazdı.

1990’ların ikinci yarısında “minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” nidalarıyla iktidar yürüdüler.

Söyledikleri yapacaklarının teminatıydı, onlara demokratlık yakıştıranları, “ceberut devletten” de, şu “kahrolası cumhuriyetten” de, ellerini kollarını bağlayan laiklikten de kurtaracaklar, özgürlüğün kapılarını açacaklardı. Sonuna kadar gidilmeliydi.

Akıl ve bilim bizim neyimizeydi. Biz ancak ara eleman yetiştiren bir ülke olabilirdik.

Ne de olsa inançlar özgür olmalıydı. “Türbana özgürlük”ten, “Kadın erkek eşitliği fıtrata ters”e, zaman içerisinde “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” hedefine, oradan da “laiklik anayasada olmaz” diyerek bugünlere geldik.

Suriye’de kafa kesen yobaz çetelerin ‘cihatçı çocuk yetiştirme rehberi’ o çeteleri “öfkeli sünni gençler” diyerek besleyen iktidar tarafından artık eğitim müfredatına sokulurken evrim teorisi çıkarıldı.

Karma eğitimi ilkokuldan üniversiteye kadar reddederek ortadan kaldırma girişimlerine, Ensar Vakfı, Türgev ve İlim Yayma Cemiyeti gibi, adı çocuk istismarı ve benzeri skandallarla anılan örgütlenmelerin “değerler eğitimi” eşlik ediyor artık.

Ensar Vakfı gibi yapılarla “cihatçı nesil” projelerini hayata geçirenlerin niyeti açıktır.
Eğitimi piyasa – din ikilemine sıkıştıran AKP iktidarı, parası olmayan emekçi çocuklarına “dindar ve kindar nesiller” olmayı vaat ediyor. Aklın ve bilimin ortadan kalktığı, sadaka ve şükürle köleleştirilmek, Ortaçağ karanlığına hapsedilmek istenen nesiller… Sermayenin ve cemaatlerin “kazan-kazan” oyununda emeği ve kanı pazara sürülecek kuşaklar…

Kendi tarihini 15 Temmuz üzerinden yazmaya kalkışanlar, böylece Cumhuriyet’i ve onun kazanımlarını da toplumsal hafızadan silmeyi hedefliyor. Yeni Türkiye’nin ideolojisini ve kültürünü işte bu cihatçı ve şükürcü zihniyet üzerine kurmaya kalkışıyorlar. Değerler eğitimi dedikleri bundan ibarettir. Din uğruna savaşmaktan başka bir anlama gelmeyen “cihat”ın müfredata sokulmuş olması da piyasacılığın ve gericiliğin toplumsal meşruiyetini güvence altına alma telaşıdır.

“15 Temmuz büyük cihadın bir parçasıdır” diyen Milli Eğitim Bakanı’nın söylemek istediği başka bir şey değildir: Sermayeye köle, yobazlara ümmet…

Bu karanlığa en büyük direnç, ilerici değerlere amasız fakatsız sahip çıkan kadınlardan gelmelidir.

Bu karanlığa karşı en büyük mücadele, insanlığın tarihsel kazanımlarını kıskançlıkla sahiplenen kadınlar tarafından örgütlenmelidir.

Bu karanlığa karşı kavga, geleceğinin ancak aklın özgürleştiği eşit bir ülkede olduğunu gören kadınlarla verilecektir.

Bu karanlık, ancak ve ancak piyasa ve din cenderesini reddeden ilerici kadınlar tarafından tarihin çöplüğüne gönderilecektir.

(Bu yazı Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 17 Eylül 2017 tarihli 36. sayısında yayımlanmıştır.)