Pardon çıktı çıkalı...

Fırat Devrim, Erdoğan'ın yıllarca Gülencileri destekledikten sonra "pardon" demesini yazıyor.

Pardon çıktı çıkalı...

Fırat Devrim

Fransızca kökenli bir sözcüktür “pardon”. “Afedersiniz”, “özür dilerim” anlamları taşır. Bilginin buraya kadarı TDK kökenli. Günümüzde ise çok popüler oldu yine “pardon” demek. 14 yıldır yaşadığımız ülkeyi cehenneme çevirenler, Gülen Cemaati başta olmak üzere cemaat ve tarikatlara devletin kapılarını ardına kadar açanlar, askeri vesayeti kaldırıyoruz diyerek ulusalcısından sosyalistine onlarca aydını, askeri, gazeteciyi içeri tıkanlar, “ne istedilerse verenler” şimdi “kandırıldık, pardon, milletimiz bizi affetsin” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Pardon çıktı çıkalı, eşekler çoğaldı sözünü doğrularcasına.

Ferhan Şensoy’un da aynı isimli bir filmi vardır, hatta öncesinde tiyatro oyunu olup, çok beğenilince filme dönüştürülen, hikayesini gerçekten yaşanmış bir olaydan alan. Hikayenin özeti, bir Türkiye klasiğidir. Haksız yere içeri alınan ve üzerine terör örgütü üyeliğinden mafya babalığına türlü suçlar yıkılan üç arkadaşın yıllarca haksız yere hapis yatmasının öyküsüdür. Yıllar sonra devlet “hatasını” anlamış ve “Pardon” diyerek üç arkadaşı salıvermiştir. Ferhan Şensoy ise devletten alacağını “farklı” yollardan tahsil eder. Filmi izlememiş okuyucular için daha fazla bilgi vermeyelim. Mutlaka izlenmesi gereken filmlerdendir “Pardon”, diyip geçelim…

Düzen partileri AKP’yi ve RTE’yi affetmeye dünden razı olduklarını gösterdiler. Düne kadar saraya ancak soytarılar çıkar diyenler Kaçak Saray’a çıkıp Tayyip’in Yenikapı Mitingi’nde “her şey düzenin bekası için” demekten geri kalmadılar. Kemal Kılıçdaroğlu, Stalin’in “sosyal demokrasi ile faşizm ikiz kardeştir” sözünü doğrularcasına, Berkin’in, Abdocan’ın, Ethem’in, Ali İsmail’in cenazelerinin üstüne basıp da çıktı Yenikapı’daki kürsüye. Bu bizim için şaşırtıcı değildi elbette, ama CHP’den ümidi bir türlü kesemeyen cumhuriyetçi, laik duyarlılığı olanlar için büyük hayalkırıklığı oldu. Tabanıyla tavanı arasında 180 derece açı olan bir parti CHP. Buna rağmen onu desteklemekten kopamayan bir tabana sahip. Sıkıntı yok, Kemal Kılıçdaroğlu nasılsa birkaç aya bir “pardon” patlatıverir, alır tabanının gönlünü.

Hayal kırıklığına uğrayan bir diğer kesim ise bir HDP’ye, bir CHP’ye” soldan müdahale” etmeye çalışan “sosyalistler” oldu. Daha önce hiç denenmemiş, bu denemeler başarıya ulaşmış gibi sanki. Aynı “sosyalistler” şimdi de Barış ve Demokrasi için Güç Birliği denen “birleşik cephe” ile düzene soldan “radikal” müdahaleyi deniyorlar. Kimler yok ki burada, koca koca sendikalar, meslek odaları, demokratik toplum kuruluşları, siyasi partiler, Kürt hareketi, Haziran Hareketi… Kağıt üzerinde Voltran. Ama iş icraata geldiğinde, örneğin bir genel grev örgütleyelim deseler, olsa olsa genel öğle paydosu yapabilecek, sokağa çıkalım deseler , Kürt hareketi dışında 10 bin kişiyi güçlükle bir araya getirebilecek örgütlülük ve kararlılıktalar. Kendi örgütlülüğüne güvenemeyip CHP’nin mitinginde boy gösterirler. Kürt hareketinin illegal kanadı sivil-asker ayırt etmeksizin terör saldırıları düzenlerken, legal kanadıyla AKP iktidarının OHAL darbesine karşı barış ve demokrasi için bir araya gelmek de ironinin dibi olsa gerek. Yıllar sonra bazı Yetmez Ama Evetçiler gibi çıkıp “pardon” derler mi bilemiyoruz. Ancak ne gittikleri yol yoldur, ne de peşlerine taktıkları insanlar bu yolun sonunda eşit, özgür, laik, demokratik bir Türkiye’ye uyanacaklardır. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli.

Bütün bunlar olup biterken kitleleri ısrarla zor ama doğru olan yola çağıranlar da var. Çağırmakla yetinmeyen, cam işçilerinden inşaat işçilerine, metal işçilerinden kamu emekçilerine, kadınıyla erkeğiyle bu düzene karşı mücadele eden herkesin yanında olan, onlarla birlikte kavga veren. “Bu düzen onların, bu memleket bizim” diyen, memlekete sahip çıkmaya çağıran komünistler. “Mevzubahis sermaye düzeniyse gerisi teferuattır” demeyenler. Herkesin bir dönem haşır neşir olduğu cemaatlerle hiç yan yana gelmemiş, cemaatçilere akil adam muamelesi yapmamış, Şeyh Sait’e, Said Nursi’ye, Fetullah Gülen’e ve diğer tüm gerici yobaz taifesine karşı her daim mücadele etmiş komünistler. Emekçi halk ordudan ya da CHP’nin sağ açılımlarından medet umarken “gericilikle mücadele komünistlerin işidir” diyebilmiş bizler. Her seferinde “ama az kişisiniz”, “ama güçlü değilsiniz” denen ama yılmayan, güçlüye boyun eğmektense haklı olanı güçlü kılmak için mücadele edenler. Bunu zaman zaman başaranlar. Pardon demeyenler, demeyecekler.

Siz de hayatınızın geri kalanında “pardon” demek istemiyorsanız, her haltı yiyip pardon diyerek sıyrılmaya çalışanlardan hesap sormak istiyorsanız, bu davet bizim.