Patrick Cockburn: Bir zamanlar Ortadoğu'nun büyük umudu olan Türkiye zayıf ve istikrarsız kaldı

İngiliz gazeteci Patrick Cockburn Independent gazetesinde yayınlanan yazısında Türkiye'nin zayıflamasının ve istikrarsızlaşmasının en çok IŞİD'e yaradığını yazdı.

Patrick Cockburn: Bir zamanlar Ortadoğu'nun büyük umudu olan Türkiye zayıf ve istikrarsız kaldı

İngiliz gazeteci Patrick Cockburn Independent gazetesinde yayınlanan yazısında Türkiye’nin zayıflamasının ve istikrarsızlaşmasının en çok IŞİD’e yaradığını yazdı.

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçmişteki ittifaklarının ve hatalı ittifaklarının ağır bedelini ödediğini söyleyen Cockburn, Türkiye’nin Erdoğan’ın bugüne kadar yararlandığı bu sürekli kriz durumu nedeniyle artık zayıfladığını ve istikrarsızlaştığını yazdı.

Gazete Manifesto olarak Patrick Cockburn’un makalesinin tam çevirisini sizlerle paylaşıyoruz.

Bir zamanlar Ortadoğu’nun büyük umudu olan Türkiye zayıf ve istikrarsız kaldı

Türk güvenlik örgütleri tüm çabalarını Gülencileri avlamaya adarken Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması IŞİD için iyi haber.

Darbe girişimi ve tasfiyeler Türkiye’yi parçalıyor. Devletin uzun süredir belkemiği olan Türk Silahlı Kuvvetleri bir alt üst oluş halinde. Üst düzey ordu komutanları dahil general ve amirallerinin yaklaşık yüzde 40’ı tutuklandı ya da görevden alındı.

246 kişinin hayatını kaybettiği, parlamento ve çeşitli güvenlik merkezlerinin bombalandığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öldürülmesi ya da yakalanması için neredeyse başarılı olacak bir girişimin yapıldığı 15-16 Temmuz’daki faydasız askeri el koyma girişimini başlatmakla suçlanıyorlar.

Buna karşılık, Erdoğan ve hükümeti, darbe girişimini örgütlemekle suçladığı ABD’de yaşayan din adamı Fethullah Gülen’in hareketi ile herhangi bir şekilde bağlantılı olan askerlerden öğretmenlere herkesin tasfiye edilmesi için uğraşıyor.

Geçtiğimiz bir kaç günde kapatılan medya organları arasında 45 gazete, bir çocuk kanalı da dahil olmak üzere 16 televizyon kanalı ve 23 radyo istasyonu var. Bu entrikanın parçası haline getirilmekten korkan insanlar Gülenci kitapları ve gazeteleri yakıyorlar, nehirlere atıyorlar ya da çöp kutularına yığıyorlar.

5 yıl önce, Türkiye Ortadoğu’daki en istikrarlı ve başarılı ülke, komşularının takip etmek isteyeceği bir örnek olarak görülüyordu. Ama Irak ve Suriye’nin Türkiye’ye benzemesi yerine siyasi, etnik ve mezhepsel ayrılıklarla o diğerlerine benzemeye başladı.

Erdoğan’ın kişisel otoritesi, darbe girişimini yenerken gösterdiği cesareti ve diriliğinin yanı sıra iktidarının önündeki engelleri de kaldırarak güçleniyor. Ama başarısız darbe girişimi aynı zamanda, 80 milyonluk nüfusa ve 600 binlik bir orduya sahip olan Türkiye’nin zayıfladığına ve daha istikrarsız hale geldiğine de bir işaret.

Liderleri, yakın gelecekte, bir iç tasfiye yürütüp kim sadık kim değil diye karar vermekle boğuşacaklar. Bu sürerken, ülke, özellikle güneydoğuda Kürt gerillalar ile savaş, İslam Devleti’nin terör saldırıları ve Suriye’deki savaşa felaket getiren Türk müdahelesinden kaynaklanan diplomatik izolasyon gibi pek çok cephede basınçla karşılaşacak.

Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması IŞİD için iyi haber çünkü selefi-cihatçı asileri takip etmek konusunda hiçbir zaman istekli olmayan Türk güvenlik örgütleri gayretlerini çoğunlukla Gülencileri avlamaya adayacaklar. Hem IŞİD hem de Nusra Cephesi gibi El Kaide tipi hareketler, pek çok kişinin ABD’nin darbe girişimini desteklediğini düşündüğü Türkiye’deki Amerikan karşıtı atmosferden yararlanacaklar.

Turk Silahlı Kuvvetleri, hem içeride hem de dışarıda, Türkiye’nin istikrarının güvencesi olarak görülürdü. Ama başarısız darbe, geri döndürülmesi çok güç olacak bir şekilde dağılmasına neden oldu. 358 general ve amiralinden en az 149’u tutuklandı ya da atıldı. Tutuklananlar arasında güneydoğu Türkiye’de Kürt isyanıyla savaşan ordu komutanı ve eski hava kuvvetleri komutanı da var.

Pek çok Türk olan bitenin ciddiyetinin farkına varmak için zamana ihtiyaç duydu. Ancak darbe girişiminin sadece silahlı kuvvetler içindeki küçük bir huzursuz subaylar kliğinin işi olmadığı, daha ziyade Türk Devletini ele geçirmek için onyıllardır sürdürülen ve neredeyse başarılı olan büyük bir komplonun ürünü olduğu daha açık hale geliyor.

Kalkışmanın tepe noktasında, entrikacılar genelkurmay başkanı ve kara, deniz ve hava kuvvetlerinin komutanlarını ele geçirmişti. Bunu, önemli görevlerde bulunan korumalar, özel sekreterler ve yardımcıların işbirliği sayesinde başardılar.

İçişleri bakanı, kendisine bilgi veren istihbarat kolunun darbe destekçilerinin elinde olması nedeniyle darbe girişimi hakkında çok geç bir aşamaya kadar hiçbir şey bilmediğinden şikayet ediyor. Erdoğan, darbe girişiminin olduğu gün saat 16.00-16.30 gibi kendisini arayan ve İstanbul sokaklarını kapatan askerler gördüğünü söyleyen eniştesiyle konuşmasıyla bir şeylerin yanlış gittiğini ilk kez anladığını açıklayarak neredeyse komik bir ifade veriyor. Bundan sonra 4 saati nafile bir şekilde hiçbir yerde bulunamayan ulusal istihbarat kurumunun başı, genelkurmay başkanı ve başbakanıyla görüşmeye çalışarak harcıyor. Erdoğan, kendisini teslim alma ya da öldürme emri verilmiş elit bir askeri timin gelmesinden 45 dakikayla kurtularak tatilini geçirdiği Ege’deki otelinden kaçıyor.

Sürekli inkarına rağmen Fethullah Gülen’in takipçilerinin darbe girişiminin arkasında olduğuna dair az sayıda soru kalmış durumda. Genellikle hükümeti eleştiren Kadri Gürsel, “Darbenin beyni ve omurgasının Gülenciler olduğundan hiçbir şüphem yok.” diyor. Gülencilerin silahlı kuvvetler, yargı ve bürokrasiye sızma ve buraları çökertme derecelerinden hayrete düştüğünü de ekliyor. Son yaşananlara en yakın benzetmenin, uzaylıların bir Amerikan kasabasını neredeyse çok geç oluncaya kadar kimseye farkettirmeden ele geçirmesini anlatan 1950’lerde çekilen meşhur film “Invasion of the Body Snatchers” filmi olabileceğini de ifade ediyor.

Darbe girişimi o kadar beklenmedik ve öngörülemezdi ki bugün Türkiye, kendilerinin ve ülkelerinin gelecekleri ile ilgili hiçbirinin açık cevabı olmayan sorular soran insanlarla dolu.

Erdoğan, darbe girişimiyle sunulan fırsattan, sadece Gülencileri terörist olarak göstermekle yetinmeyip tüm muhaliflerini şeytanlaştırmak için yararlanacak mı? 10 bini asker olmak üzere 15 bin kişi gözaltına alındı. Cumhurbaşkanlığı muhafızları dağıtıldı. Yargının üçte biri meslekten çıkarıldı. Şimdiye kadar hedef alınan gazeteciler ve medya kuruluşlarının Gülencilerle bir bağları vardı ama isyana karşı baskının orada biteceğine çok az insan inanıyor.

Bu makale için görüşülen pek çoğu gibi isminin yazılmasını istemeyen İstanbul’da yaşayan bir entelektüel, “Erdoğan’ın iktidar hırsı o kadar büyük ki, genel olarak muhalefeti ezmek için kendisini durduramayacaktır” tahmininde bulunuyor. Geçen hafta tirajı düşük bir mizah dergisinin hükümet hakkında ortalama bir eleştiri içeren bir karikatürü yayınlamasıyla polis dükkan dükkan gezerek tüm nüshalara el koydu.

Şimdilik, Erdoğan entrikacılara karşı bir ölçüde oluşan ulusal dayanışmadan yararlanıyor. Sadece kendi destekçileri ile sınırlı olmadan pek çok Türk yabancı hükümetleri ve medyayı, tasfiyenin yürütülme biçimini dizginleme taleplerinde bulunmadan önce darbe girişimi hakkında baştan savma kınamalar yapmakla eleştiriyor. Darbenin başarılı olması halinde, Türkiye’nin tam bir askeri diktatörlük ya da bir iç savaşla ve belki ikisiyle birden karşı karşıya kalacağını söylüyorlar. Erdoğan, bir röportajda, ılımlı olma çağrıları yapan yabancı liderlerin komplocular tarafından öldürülmesi halinde mutluluktan dans edeceklerini ifade ediyor.

Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Merkezi araştırma sorumlusu Sabiha Şenyücel, darbe girişminin olduğu gecenin “hayatının en kötü gecesi” olduğunu söylüyor. Yabancı yorumcuların, “bunun demokratik biçimde seçilmiş bir hükümet ile askeri darbe arasındaki bir çatışma olduğunu” dikkate almamalarından şikayet ediyor.

Şenyücel, yabancıların Erdoğan’a karşı düşmanca olan ve darbecilere karşı sadece ortalama düzeyde eleştiriler getiren yanlı yayınlarına ilişkin bir raporu hazırlayanlar arasındaydı. Bir MSNBC muhabirinin, “ABD ordusundan bir kaynak NBC Haber kanalına İstanbul’a inmesine izin verilmeyen Erdoğan’ın Almanya’dan sığınma talebinde bulunduğunun bildirildiğini açıkladı” şeklindeki Twitter mesajına atıf yapıyor.

Türkiye Erdoğan’a tapanlar ile ondan nefret edenler olarak derin bir şekilde ayrışmış durumda. Şenyücel, “toplumda yan yana yaşayan ama birbirleriyle hiç iletişim kurmayan iki parça var” diyor.

Ancak, böyle olsa da, sağda veya solda ABD’nin herhangi bir düzeyde darbe girişiminin içinde olduğundan şüphelenmeyen herhangi bir kişiyi bulmak zor. Erdoğan da, ABD’nin yalanlamasına rağmen, bundan emin gözüküyor ve bu gelecekte dış politikasını şekillendirecek.

Bir gözlemci, “Erdoğan’ın darbe girişimi sırasında ve hemen sonrasında Batılı devletlerden aldığı yapmacık destek uluslararası alandaki yalıtılmışlığını gösteriyor.” diyor. Rusya ve İran ile bir ittifakın Türkiye’nin uzun süreli NATO üyeliğine bir alternatif oluşturması şüpheli olsa da, Türk lider 9 Ağustos’ta Vladimir Putin ile görüşmeye gidecek.

Erdoğan alternatifinin sivilleri öldürmekte ve parlamentoyu bombalamakta hiçbir tereddüt göstermeyen kan isteyen generaller olacağını ileri sürebilir. Ama Türk devletinin gücü ve itibarı, gizli bir cemaatin üyeleri tarafından 1980’lerden beri sistematik bir biçimde ele geçirilmesinin ulaştığı aşamanın ifşa edilmesiyle zarar görüyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevler için başvuran Gülenci adaylara yeteneklerine bakılmaksızın girdikleri sınavlardaki soruların cevapları sağlanmıştı. Dışişleri Bakanı’na göre, bir zamanlar uluslararası alanda gıpta edilen diplomatik hizmetlerin, sadece Türkçe konuşan diplomatların akınına uğradığını söylüyor. Bir yorumcu, “Devlet çöküyor.” derken pek çok şeyin Erdoğan’ın bundan sonra ne yapacağıyla belirleneceğini ekliyor.

Geçmişte, politik kavga ve daha fazla güç için doymak bilmez bir iştaha eşlik eden pragmatik olmasının yanı sıra Mesihsel bir zorlama göstermişti. Geçen hafta, dikkate alınması gereken şekilde Kürtlerin dışarıda tutulduğu, diğer parti lideriyle yaptığı görüşme laiklik yanlıları ile ittifak kurmaya zorlanacağının işareti olabilir. Silahlı kuvvetlerden atılan Gülenci subayların yerini doldurması gerekecek ve bu görevlere geleceklerin pek çoğu Gülenciler tarafından yapılan önceki tasfiyelerin laiklik yanlısı kurbanları olacak.

Türkiye Erdoğan’ın geçmişteki ittifaklarının ve hatalı ittifaklarının ağır bedelini ödüyor. Kişi ettiğini buluyor.

Gülenciler silahlı kuvvetler ve devlet kurumlarına, laiklik yanlılarına karşı 2002’den 2013’e kadar o ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ile olan yakın ittifakları sayesinde bu kadar kolayca sızabildiler. Çok yakın zamanda kadar Türk güvenlik güçlerinin selefi-cihatçıların Suriye’deki savaş için Türkiye’yi bir geri üs olarak kullanmasına göz yummaları sayesinde IŞİD Türkiye’de bir hücreler ağı kurabildi. Geçen yıl 7 Haziran’da yapılan genel seçimleri kazanamamasının ardından milliyetçi desteği arkasına almak için bir seçim manevrası olarak Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile karşı karşıya gelmeyi ve savaşı tekrar başlattığı tartışılıyor.

Erdoğan, son örneği başarısız darbe girişimi olan krizler ve karşı karşıya gelişlerle serpiliyor. Ama bir sürekli kriz durumu, bölgenin geri kalanının savaş kıskacında olduğu bir anda Türkiye’yi zayıflatıyor ve istikrarsızlaştırıyor.