BMİS Genel Başkanı Serdaroğlu: Tepki hiç beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkabilir

Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile yapılan röportajın ikinci bölümü.

BMİS Genel Başkanı Serdaroğlu: Tepki hiç beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkabilir

Dün ilk bölümünü yayınladığımız röportajın diğer bölümünü de bugün okurlarımızın ilgisine sunuyoruz. Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı ile yaptığımız röportajın dünkü bölümünde MESS ve EMİS ile verilen mücadeleyi ve metal sektöründeki örgütlenmeyi konuşmuştuk.

http://gazetemanifesto.com/2016/11/24/roportaj-adnan-serdaroglu-2017-yeni-bir-surecin-baslangici-olabilir/

Bugünse Serdaroğlu ile geçtiğimiz yıl hayata geçen metal işçileri ayaklanmasından bugüne durumu, RENO’daki örgütlenmeyi, OHAL KHK rejiminin metal örgütlenmesinde çıkarttığı zorlukları ve geleceği konuştuk.

Röportaj: Hanife Şahan

Gazete Manifesto: RENO işçileri geçtiğimiz grup sözleşmesinden sonra sarı sendika Türk Metal’den istifa edip sendikanıza üye oldular. Süreçle ilgili bilgi alabilir miyiz?

Adnan Serdaroğlu: Şimdi aslında RENO ile sınırlı değildi. Biz ENPAY ile de Türk Metal’den istifa edenleri üye yaptık, 260 kişiyi işten çıkardılar. ENPAY’da Yargıtay öyle bir karar çıkarttı ki bu RENO’nun müdürlerinin çağrılmasından sonraki süreçte, ENPAY’daki mahkemeye bakan Yargıtay, yetkisi olmasa da iş yerinde üyesi olan bir sendikanın temsilci seçme hakkı vardır kararı çıkardı. Şu an Türkiye de o karar emsal bir karardır.

Şimdi ENPAY’da o kadar baskı yedik, Ford’da yaklaşık 2500 üyeniz olmuştu ama çok büyük baskı yaptılar. Sonrasında yüzlerce insan atıldı. Arçelik’ten, Türk Traktör’den, yani bunların hepsi hepsinde önemli bir baskı ile karşı karşıya kalındı. Tofaş’ta Çelik İş’e üye oldular, ona bile dayanamadılar, tekrar Türk Metal’e geçirdiler.

Metal sektörü çok önemli bir sektör, o yüzden hükümet orayı kontrol altında tutmak istediği için sarı sendika istiyorlar. 36 yıllık sistemi devam ettirmek istiyorlar.

Talimat veriyorlar ve fabrikada en alt düzey yöneticiler de dahil her işçimize yoğun baskı yapıyorlar istifa etmeleri konusunda. Bunu da hükümet, cumhurbaşkanı istiyor diyerek, bizim daha önce görüşme yaptığımız insanları işten çıkarıyorlar. Tamamen baskıcı yasadışı uygulamalar yapılıyor.

Şimdi süremiz 4 Mayıs’a kadar. Bu süreç içerisinde BMİS’in etkisini kırmaya çalışıyorlar.

Tabii biz uluslararası alanda olabildiğince bunları teşhir etmeye çalışıyoruz. Çünkü bu şirketlerin neredeyse tamamı uluslararası şirketler. Yani burada tam bir sınıf savaşı var. Yani bu savaş işçilerin iradesinin baskılara boyun eğmemesi şeklinde devam ederse kazanılır.

Ama baskıya boyun eğerlerse bir 30 yıl daha sömürü düzenine mahkum kalınır, başka şansları yok.

Gazete Manifesto: Son olarak OHAL-KHK sürecinde sendikanıza bağlı yaşanan sorunlar, iş yerlerinde yaşanılan sıkıntılar neler?

Adnan Serdaroğlu: Biz olabildiğince yaşanan olumsuzlukları teşhir etmeye çalışıyoruz. Bugün sistemden kaynaklı zorluklar var. İşçileri örgütlemek zor. Eskiden noterden üye olunuyordun ama şimdi e-devlet üzerinden yapılıyor. Bir işçi üye olduğunda çalışma bakanlığı hemen görebiliyor. Yani mekanizma devletin isteğine yönelik bir şekilde kuruluyor.

Diyelim ki bir işçi Türk Metal’den istifa ediyor, hemen Türk Metal’e haber veriliyor, neden istifa etti, başka bir sendika mı var gibi şeyler oluyor. Bu da örgütlenmenin zorluğunu getiriyor.

Devlet olarak kontrollü örgütlenme gerçekleştiriliyor. BMİS nerede örgütleniyor, Türk Metal nerede üye kaybediyor.

Türkiye’de bugün işçilerin %5 i toplu sözleşme yapıyor. Bu kadar olumsuzluklar içerisinde bir süre önce uyduruk bir darbe oldu biliyorsunuz. Bu darbe girişimi sonrası OHAL dönemi başlatıldı. Bu süreçte Türkiye’deki bütün muhalif seslere yönelik bir baskı uygulandı. Gazetelere, basına, sendikalara, yargıya yönelik baskı var. Böyle bir ortamda bu siyasi iktidar kaldığı sürece devam edebileceğini düşünüyorum.

Demokrasi tamamen ortadan kaldırılmış durumda. İşçiler işten atılıyor, fabrika dışarıda beklemesine izin verilmiyor. Aslında OHAL kapsamı içerisinde işçilerin hiçbir şey yapmasına izin verilmiyor. Direkt işçilere yönelik bir baskı var.

Yavaş yavaş siyasi partilere, yarın belki konfederasyonlara yönelik bir operasyon olabilir. Bunların hiç birisi olmayacak diye bir şey yok. Yürürken bütün çakıl taşlarını temizlemeye çalışıyorlar ve kendi yandaş basın ile birlikte bunu demokratik bir şekilde yaptığından bahsediyor.

Bakıyorsunuz Cumhuriyet gazetesi, 90 yıllık bir gazete. Neredeyse gazeteyi kayyıma götürecekler. Neredeyse gazetenin havuz medyası içine dahil olmasını sağlayacak bir operasyona girişiyorlar.

O anlamda da biz OHAL süreci içerisinde daha olumsuz bir çalışma hayatı ve emek mücadelesi içinde olacağımızı biliyoruz.

Ben Türkiye açısından bir dibe vuruş yaşanacağını düşünüyorum.

Burada cesaretli insanların gün geçtikçe sayısının azalması bir olumsuz gösterge değil, toplumsal kalkışmanın bir göstergesi olabilir diye düşünüyorum.

Tarihteki örneklere de baktığımız zaman, belirli bir aşama sonrasında muhtemel yaşanacak zedelenmeler toplumda önemli bir reaksiyonu da ortaya çıkarabilir. Yani bugüne kadar cambaza baktırarak topluma bir takım şeyler gösterilmemeye çalışılıyor ama bugün işsizlik belki de son dönemlerin en yüksek noktasına ulaştı. Ekonomik sıkıntının göstergeleri var, AB ile dalaşmalar, başka ülkeler ile dalaşmalar, ABD’de bir şarlatanın, bir canlı bombanın başa gelmesi ile nasıl bir politika izlenecek? Bunların hepsi Türkiye’nin siyasi ve ekonomik konjonktürünü nasıl etkileyeceğini göreceğiz, ama ben kötü etkileneceğini düşünüyorum.

Gezi süreci de Türkiye’deki bir takım baskılar sonrası ortaya çıktı biliyorsunuz. Yani yarını belirsiz bir ülke oldu.

Gazete Manifesto: Peki sonrası için ne düşünüyorsunuz?

Adnan Serdaroğlu: Emek alanı tamamen neo liberal politikalara bırakıldı. Kiralık işçi denilen şey, 150 yıl önceki köleci sistemin canlandırılmasından başka bir şey değil.

Varlık fonu yasası, tamamen özelleştirmeye dayalı ve kontrolsüz bir sermaye birikiminin kendi yandaşları tarafından kullandırılmaya çalışılması anlamına geliyor.

Kıdem tazminatı tasarısı aynı şekilde. Geçen sene mesela asgari ücretin 300 liralık artıştan Türkiye’de %70 oranında insan etkilendi. Bu da Türkiye’de hangi koşullarda çalışıldığını gösteriyor. Bu kadar insan açlık sınırının altında çalışıyor. Şu anda 10-11 milyon emekli var ve bunların maaşları açlık sınırının altında.

Şimdi bu kadar kötü görüntü içerisinde daha çok devam edilebileceğini düşünmüyorum. Belki belediyelerdeki yoksul insanlara yardım yöntemleri ile yoksulluğu kontrol altına alıyorlar ama işçileri kontrol edip yönetme şansları yok.

Çünkü kıdem tazminatı bence hükümetin uygulama içerisinde alabileceği son hak. Eğer ona da dokunursa bence işçilerin tepkilerinin bugünden çok daha fazla olacak. Bu bilindiği için kendine göre bir yol alıyor. İşçiler uyanmasın diye algı operasyonu yapılıyor.

Mart’a kadar bütün bu çalışmaların tamamlanacağını söylediler, biz de o zamana kadar kendi çalışmalarımızı yapacağız elbette.

Bu neo liberal adımlarla birlikte gitgide sindirilmiş kitlelerin, bir zaman gelecek işsizlik fazlalaşacak, kıdem tazminatı kalkacak, kiralık işçi meselesi yerleşecek, sözleşmeli uygulaması tamamen kamuda yaygınlaşacak vs. derken nereye kadar devam edilecek?

Tepki hiç tahmin edilmeyen bir zamanda ortaya çıkabilir.

Gazete Manifesto: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Adnan Serdaroğlu: Yani biz özellikle son dönemli örgütlenmelerimizde, sözleşmelerde önemli bir başarı yakaladık. Biz bu sözleşme sürecini başarılı bir şekilde tamamlarsak ki bunun içinde işçilerin bu sürece sahip çıkması gerekiyor, önemli bir adım atmış olacağız.

Elbette sendikanın ufak tefek hataları olabilir. Bu tür ufak şeylerde toleranslı davranılması ve özellikle sınıf mücadelesi veren sendikalara daha fazla toleranslı olunması gerekiyor, destek verilmesi gerekiyor.

Bu süreç birbirimize sahip çıkma süreci ama tabii eleştirilmesini istemiyor değiliz. Sadece eleştirileri doğru bir zeminde yapmak gerekir