The Independent: Türkiye diktatörlüğün birkaç adım uzağında mı?

Özellikle Ortadoğu ve Türkiye konusunda uzman olan deneyimli gazeteci Patrick Cockburn the Independent gazetesinde dün 1 Kasım seçimlerini yazdı.

The Independent: Türkiye diktatörlüğün birkaç adım uzağında mı?

Özellikle Ortadoğu ve Türkiye konusunda uzman olan deneyimli gazeteci Patrick Cockburn the Independent gazetesinde dün 1 Kasım seçimlerini yazdı.

“Türkiye seçimleri: Şiddetle bölünmüş bir ulus diktatörlüğün birkaç adım uzağında mı?” başlıklı değerlendirmede Cockburn, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 550 kişilik parlamentoda 276 koltuk kapması halinde otoriter bir başkanlık sistemi kuracağı yönündeki çekincelere değiniyor.

Patrick Cockburn’ün değerlendirmesinden satır başlarını Manifesto okurlarına sunuyoruz.

“Türkiye Pazar günü seçime gidiyor, toplum çoktan kutuplaşmış durumda. 2002 yılından beri ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP, tek parti iktidarıyla siyasi tekel kurabilir.

Buna rağmen seçim sonuçları hala belirsiz ancak Türkiye; Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Laik-İslamcı kamplaşmalarla fay hattında. Uluslararası alanda ise seçim sonuçları Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki iç savaşta taraf olup olmayacağını belirleyecek gibi görünüyor.

Kobane’nin Kürt yönetimine geçmesi ve 7 Haziran seçimlerinin istendiği gibi sonuçlanmaması, Türkler ile Kürtler arasındaki gerilimi arttırdı. Kuzey Suriye’deki fiili Kürt yönetimini tehdit olarak gören Ankara, Kürtler tarafından IŞİD’in bölgedeki saldırılarını desteklemekle suçlanıyor.

Daha önce AKP’ye oy veren muhafazakâr Kürt kesim 7 Haziran seçimlerinde fikrini değiştirerek HDP’ye oy verdi ve HDP %10 barajını geçerek 13 yıl sonra ilk kez AKP’nin tek başına iktidar olmasını engellemiş oldu. Hükümet ve Kürtler arasındaki ilişkiler hızla bozuldu, Erdoğan ve AKP liderleri ateşkes çağrısı yapan HDP’yi PKK’nin uzantısı olmakla itham etmeye başladı.  20 Temmuz’da Suruç’ta 32 genç sosyalist, 10 Ekimde Ankara’da 102 insan canlı bombalarca gerçekleştirilen patlamalarda yaşamını yitirdi.

Seçim süreci HDP binalarına ve “muhalif” gazete yazarlarına saldırılarla devam ediyor. Köşe yazarı Murat Yetkin’in aktardığına göre, bu hafta içerisinde kendisine iki kere saldırıda bulunulmuş, Yetkin’in burnu ve kaburgaları kırılmış. Murat Yetkin, Erdoğan ve AKP’nin, 276 milletvekili yakaladığı takdirde, başkanlık sistemini getireceği iddiasında.

Yapılan anketler ise 4 partinin oy oranlarının Haziran seçimlerinden bu yana pek değişmediğini gösteriyor, bu durumda AKP yine tek başına iktidar olamayacak fakat Erdoğan koalisyon için hala pek gönüllü görünmüyor. Erdoğan’ın şansı göründüğünden daha fazla olabilir, bunun nedeni de polis, asker ve basın gibi kurumları kendi kontrolü altına almış olması.

Bu hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi ile Koza İpek Holding ve bünyesindeki şirketlere kayyum atanmasına karar verildi. Şirketin elinde son zamanlarda muhalif yayın yapan Bugün ve Kanaltürk gazeteleri bulunuyor.

AKP, seçimlerdeki etkisi ve kampanyaları düşünüldüğünde, avantajlı durumda. Devlet kanallarının ekranlarında yaklaşık bir aydır Erdoğan 30 saat, AKP 29 saat, CHP 5 saat, MHP 1 saat 10 dakika ve HDP 18 dakika yer aldı.

Erdoğan’ın bir avantajı da AKP’nin seçmenler arasında istikrarı temsil etmesi. Söz konusu toplam için  AKP, diktatörlüğe geçiş anlamına gelse de, diğer seçenekler ekonomik olarak istikrarsızlık ve belirsizlik anlamına geliyor. Türk ekonomisi 2012 yılına kadar ulaşmış olduğu yüksek seviyede bir büyümeye sahip değil. Eğitimli kesim iş bulmakta, işlerini kaybedenler de yeni bir işe girmekte zorlanıyor.

Türkiye’nin Suriye’deki müdahalesi ise, güney sınırına sadece 400 km uzaklıkta bulunan ve PKK’nin Suriye kolu tarafından yönetilen bir “yarı-devlet”in oluşmasını engellemiş değil. 2012’de Ortadoğu’daki ana güç iddiasına sahip olan Türkiye, bölgenin büyük bir bölümünde etkili olmaktan çıkmış durumda. Suriye sınırındaki gelişmeler Ankara’nın doğrudan askeri müdahaleyi gündeme almasına da neden olabilir.

Pazar günü yapılacak seçimlerin nasıl sonuçlanacağı tahmin edilemiyor, fakat ülkede gittikçe alevlenen bir ortam var. Erdoğan her ne kadar seçim sonucunda ülkeyi kontrol altına almayı düşlese de bunun ne kadar zor olduğunun farkında.”