Erdoğan’dan Cumhuriyet ile hesaplaşma resepsiyonu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kaçak Saray’da verdiği resepsiyonda Cumhuriyet’ten bahsetmek yerine Osmanlı’dan Selçuklu’ya, İsmet İnönü’den Cumhuriyet mitinglerine tarihle hesaplaştı.

Erdoğan’dan Cumhuriyet ile hesaplaşma resepsiyonu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kaçak Saray’da verdiği resepsiyonda Cumhuriyet’ten bahsetmek yerine Osmanlı’dan Selçuklu’ya, İsmet İnönü’den Cumhuriyet mitinglerine tarihle hesaplaştı. Erdoğan, Mustafa Kemal’i hiç anmadan İsmet İnönü ve askeri vesayet ezberleriyle sürdürdüğü konuşmasında Kaçak Saray’ı da ‘cumhur’un ve Cumhuriyet’in sembolü ilan etti.

Türkiye’nin her ilinden 10 kişinin misafir edileceği açıklanan resepsiyondaki konuşmasında, 1923’ten 1938’e kadarki dönemi ve Mustafa Kemal’i hiç anmayan Erdoğan, Cumhuriyetin “4 kıta 7 iklimde hüküm süren 600 yıllık çınarımız Osmanlı Devleti”ni boğmaya, yok etmeye çalışanlara karşı bir haykırış olduğunu iddia etti.

Mustafa Kemal’e cesaret edemedi İsmet İnönü’ye saldırdı

1930 yılında yapılan Cumhuriyet Balosu'ndan bir fotoğraf

1930 yılında yapılan Cumhuriyet Balosu’ndan bir fotoğraf

Erdoğan AKP’lilerin bir Cumhuriyet’in bir parantez olduğu sözlerini teyit edercesine Cumhuriyet’ten bahsetmek yerine Cumhuriyet Bayramı törenlerinde milletin bin yıllık değerlerini, kazanımlarını sembolize eden gösterilerle, yepyeni bir anlayışın ortaya konacağını açıklarken Cumhuriyet Balolarına gönderme yapmayı da unutmadı.

Mustafa Kemal’e doğrudan söz söylemeye cesaret edemeyen Erdoğan, İsmet İnönü dönemindeki Cumhuriyet Baloları için “Bir yanda fraklı, valsli, şampanyalı Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yapılırken, kapının hemen dışında, ayağına giyecek ayakkabı, sırtına ceket bulamayan, yarı aç-yarı tok hayatını sürdürmeye çalışan bir millet, şaşkınlıkla bu manzarayı seyretmektedir.” dedi.

“Milletin özü” Menderes, Özal, Erbakan ve Erdoğan’mış

Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin “Geçmişini bilmeyen, tarihini okumayan, ceddini, atasını tanımayan birtakım köksüzlerin, birtakım gafillerin anlayışı” ile mücadele tarihi olduğunu ifade ederek milletin kendisini köklerinden koparıp başka bir kalıba sokmak isteyenlere karşı her fırsatta özünü temsil edenleri desteklediğini, 14 Mayıs 1950, 6 Kasım 1983, 24 Aralık 1995 ve 3 Kasım 2002 tarihlerinin milletin bu tavır ve tercihlerini gösterdiği tarihler olduğunu kaydetti. Sırasıyla Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve kendisinin kazandığı bu seçimlerin Türkiye’nin emperyalizm, piyasacılık ve gericilikle göbekten bağlandığı tarihsel dönüşümler olması Erdoğan’ı elbette durdurmadı.

Kendisini unuttu aynı yalanlara devam etti

Cumhuriyet mitinglerine milyonlar katılmıştı

Cumhuriyet mitinglerine milyonlar katılmıştı

“Cumhuriyetin bir tarafta, Cumhur’un öteki tarafta olduğu” manzarayı, uzun bir mücadelenin ardından ortadan kaldırdıklarını ve bugünlere gelmenin kolay olmadığını iddia eden Erdoğan, 28 Şubat’ı ve Cumhuriyet mitinglerini Cumhuriyet adı kullanılarak milletin iradesine saldırı olarak değerlendirdi. Sözlerini “Gerçekte Cumhuriyetin ifade ettiği manaya düşman olanların, bu kavramı istismar ederek gösterdikleri ikiyüzlülük, bu dönemde ayan beyan ortaya çıkmıştır.” diye sürdüren Erdoğan böylece kendisini de tarif etmiş oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu açıklamaları yaparak sürdürdü: “Geçmişte Cumhurbaşkanlığı makamı tek bir kimliğin, tek bir anlayışın, tek bir hayat biçiminin hâkim olduğu, kapısından sadece bu formata sahip kişilerin girebildiği bir yer olmuştur. Bugün Cumhurbaşkanlığı makamı, işte bugün olduğu gibi, ülkenin her bölgesinden, milletin her kesiminden vatandaşımızın geldiği, ağırlandığı, el üstünde tutulduğu bir yerdir.”

Erdoğan bu sözleri söylerken Berkin’in annesi Gülsüm Elvan’ı yuhalatması, halkı koyun yerine koyarak siyasi rakiplerine “iki koyun güdemezler” sözleri, Mersin’de çiftçiye “Ananı da al git” demesi, Soma’da madenci yakınlarının tekmelenmesi, kendisi tarafından boğazının sıkılması, “İsrail dölü” diye bağırması, elini tabuta dayayarak mitinge çevirdiği cenazeler, ölen asker ve polis yakınlarından kendisine tepki gösterenler için “karakteri bozuk” demesi, binlerce polislik koruma ordusuyla yaşaması elbette unutulmadı.

“Bana tahammül edemiyorlar”

Haziran Direnişi'nde milyonlar AKP'ye ve İkinci Cumhuriyet'e boyun eğmeyeceklerini göstermişti

Haziran Direnişi’nde milyonlar AKP’ye ve İkinci Cumhuriyet’e boyun eğmeyeceklerini göstermişti

Erdoğan sözlerini “Ama hiçbirinde bu makam, 10 Ağustos 2014 tarihinden bugüne kadar olduğu gibi bir saldırıya, hücuma, eleştiriye, hatta hakarete uğramadı. Cumhurbaşkanlığı makamında darbecilerin oturmasını içlerine sindirenler, şimdi aynı makamda, doğrudan milletin oylarıyla göreve gelen birinin, yani şahsımın bulunmasına tahammül edemiyorlar.” diye sürdürerek seçilmiş olmanın kendisini dokunulmaz kıldığı ve her şeyi yapabileceği algısını ifade etti.

Cumhuriyet’in ilk 80 yılında yapılan işler ile son 12 yılında yapılanların karşılaştırıldığında kimin gerçek Cumhuriyetçi, kimin de sadece istismarcı olduğunun anlaşıldığını söyleyen Erdoğan geliştirdikleri vizyonun odağına Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’ü hedef olarak belirlediklerini söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Manifesto Cumhuriyet’i selamlıyor

Erdoğan, Cumhuriyet’in 92. yıldönümünü bu sözlerle karşılarken 2002 yılından bugüne geçen sürede artık 1923’te kurulan Cumhuriyet’in temel niteliklerinin ortadan kaldırıldığı fiili bir rejimle karşı karşıyayız. Cumhuriyet’in toplumsal kazanımlarının ortadan kaldırıldığı gerici, piyasacı ve işbirlikçi bir İkinci Cumhuriyet’e karşı mücadeleye devam edeceğiz.

Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı bağımsızlık mücadelesi veren ve bu mücadeleyi Cumhuriyet ile sonuçlandıran Türkiye halkını ve Mustafa Kemal ile mücadele arkadaşlarının tarihteki yerlerini biliyoruz.

Manifesto olarak, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, tarihin çarklarını ilerleten Cumhuriyet’i selamlıyoruz. Tarihin o çarklarını daha da ilerletmek için yolumuza devam ediyoruz.