Cisr-eş Şuğur katliamı

6 Haziran 2011... Suriye'de gerçekleştirilmiş ilk katliam. Katliamın failleri ne kadar belli olsa da, üzerine pek değerlendirme yapılmamış hatta yandaş medya tarafından “Esad muhalefet eden halkı katlediyor” yalanının yayıldığı, başından sonuna kadar sırlarla ve dezenformasyonlarla dolu olan bu katliamın incelenmesi gereklidir.

Cisr-eş Şuğur katliamı

Can Binali

6 Haziran 2011… Suriye’de gerçekleştirilmiş ilk katliam. Katliamın failleri ne kadar belli olsa da, üzerine pek değerlendirme yapılmamış hatta yandaş medya tarafından “Esad muhalefet eden halkı katlediyor” yalanının yayıldığı, başından sonuna kadar sırlarla ve dezenformasyonlarla dolu olan bu katliamın incelenmesi gereklidir. Fakat olayın öncesinde olan biten için de bir değerlendirme yapılması doğru olacaktır.

 6 Haziran 2011’e Kadar Geçen Süreçte Suriye Paylaşım Savaşı

Arap Baharından etkilenen sözde muhalif gruplar yolsuzluk, insan hakları ihlali gibi dayanak dahi gösteremedikleri sebepleri öne sürerek Ocak 2011 tarihinde küçük çaplı gösterilere başlamıştır. İlk geniş çaplı gösteriler ise 15 Mart 2011’de Dera’da başladı. Gittikçe şiddetlenen gösteriler sonucunda Suriye güvenlik kuvvetleri duruma müdahele ederek gösterilerin bitmesini sağlamaya çalışsa da olaylar daha da büyüyerek silahlı çatışmalar haline dönüşmüş ve olaylar Suriye’nin tüm şehirlerine sıçramıştır.

Olaylar devam ederken ordudan firar eden bir grup asker ve radikal İslamcı kesimden IŞİD ile aralarında radikallik farkı olduğunu iddia eden bir grup, Riyad el-Esad önderliğinde Özgür Suriye Ordusunu kurdu. Wikileaks belgelerine göre, ÖSO’ya destek için ABD,İngiltere, Fransa, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’den gizli görev bahanesiyle silahlı personeller gönderilmiştir.

5 Nisan 2011 günü İngiliz yetkilileri Dera kentinde başlayan olayları, ÖSO’yu ve Beşşar Esad’ın “baskıcı yönetimini” gerekçe göstererek olası bir iç savaş durumunda Suriye’de bulunan İngiliz vatandaşlarını tahliye etmek amacıyla Cilvegözü sınır kapısında incelemeler yapmış, 13 Nisanda da ABD yetkilileri aynı gerekçeleri göstererek inceleme yapmıştır. Ortada tam bir savaş hali yokken yetkililerin inceleme yapmaları manidar.

30 Nisan 2011 gününe gelindiğinde ise, Hatay Yayladağı ilçesinde, sözde güvenlik gerekçesiyle ama aslında tekfirci teröristlerin geçişini sağlamak amacıyla çadır kent kuruldu. Bu bölgeden hala Suriye’ye geçiş yapan teröristlerin olduğu biliniyor.

 Cisr-eş Şuğur Katliamı

Katliam için Uluslar arası emperyalist medya kanalları şehrin Baas Rejimi’ne isyan ettiğine dair haberler yapmıştı, ÖSO’nun yaptığı katliamlarda sıkça kullanılan bu senaryo, ilk olarak burada ortaya çıkmıştır bu senaryonun amacı ülkede bir karışıklık yaratmak ve Suriye’ye yapılacak olası müdaheleleri meşru kılmaktır. Cisr-eş Şuğur jeopolitik konumu sebebiyle emperyalist güçler için önemlidir, adı geçen kentin gerici çetelere yataklık eden Türkiye’ye uzaklığı 20 kilometredir.

6 Haziran 2011 günü başını ÖSO ve El-Kaide’nin başını çektiği terörist grup şehre saldırdı. Terörist grupların şehre indiklerinde yaptıkları ilk iş, kamu binalarını yok ederek halkın Şam ile bağlantısını kesmekti. Bölgede bulunan 120 polis ve asker katledildi. Teröristler Cisr-eş Şuğur’da üç gün kaldı ve burada kimi buldularsa katlettiler. Teröristler kenti Suriye Arap Ordusu askerlerinin gelmesinden sonra terk etmek zorunda kaldı. Halk bu katliamı bir selefi ayaklanması olarak değerlendirdi. Kentte 2012 yılında yapılan kazılarda, dört toplu mezar çıkartıldı, mezarlardaki askerlerin vahşice kesilip parçalandığı ise çok rahat bir şekilde anlaşılabiliyor.

Bu katliamdan 25 Nisan 2015’e kadar kent hükümetin kontrolünde idi fakat bu tarihten sonra teröristler tarafından ele geçirildi. Cisr-eş Şuğur’un da bu tekfirci teröristlerin eline geçmesi sonrasında İdlib’in tamamı tekfirci çetelerin eline geçmiş oldu. Bölge üzerinden hala gerici çeteler Suriye’ye güç aktarımında bulunuyor.

İdlib’in güncel durumuna bakıldığında ise Suriye Hükümeti Rusya ile ortak operasyonlar yaparak İdlib’i kurtarmaya çalışıyor.

Özetle Suriye’de devam eden bu mücadele, aslında emperyalist ülkelerin kuklası olan gerici çetelerle Suriye halkı arasında gerçekleşmektedir. Ülkesini diğer Ortadoğu ülkeleri gibi emperyalizmin kucağına atmamak için bu mücadelenin gerekli olduğunun bilincinde olan halk, ordu ile işbirliği yaparak, ülkeyi kurtarmak için savaşıyor.