Aspendos ve Restorasyonun Mutfağı

28 Eylül 2015 tarihinde DHA’dan Mehmet Çınar’ın haberine göre[1], Antalya Aspendos Antik Tiyatrosu’nda Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz’un ifadeleriyle bir “Restorasyon Faciası” yaşandı. Haberde, Recep Yavuz’un şu ifadeleri yer alıyor: “Hakikaten dönemi yansıtmayan, biraz karışık, anlamsız restorasyonlarla karşı karşıyayız. Restorasyon bence o dönemi yansıtan ve o eserin korunmasına önayak olan bir... View Article

Aspendos ve Restorasyonun Mutfağı

28 Eylül 2015 tarihinde DHA’dan Mehmet Çınar’ın haberine göre[1], Antalya Aspendos Antik Tiyatrosu’nda Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz’un ifadeleriyle bir “Restorasyon Faciası” yaşandı.

Haberde, Recep Yavuz’un şu ifadeleri yer alıyor: “Hakikaten dönemi yansıtmayan, biraz karışık, anlamsız restorasyonlarla karşı karşıyayız. Restorasyon bence o dönemi yansıtan ve o eserin korunmasına önayak olan bir çalışma. O dönemi yansıtan derken, üstü fanuslarla kaplanmış bir İshakpaşa Sarayı, sanki sera görüntüsü veriyor. Veya geçtiğimiz günlerde gündeme gelen kalenin restorasyonu var. Kaş’ta tiyatronun içine dökülen betonlar. Bunların hepsi o eserin değerini önemli ölçüde zedeliyor. Tabi ki bunlara müdahil olunuyor, birtakım düzeltmeler oluyor ama Aspendos’ta yaşadığımız da çok üzücü.”

Çarpıcı olan ise, Yavuz’un, merdiven ve tribünlerde kullanılan taşları “mutfak mermeri”ne benzetmiş olması ve “bence” sözcüğünü kullanarak restorasyon bilimine kişisel bakışını yansıtan bir söylemin bu kadar öne çıkarılması. Yurt çapında birçok basın kuruluşu bu durumu “Aspendos’ta Mutfak Mermeri!” ifadesiyle yayınladı.

Peki, gerçekten öyle mi?

“Mutfak” ifadesi kullanılmışken, biz de “restorasyon” biliminin mutfağından söz edelim ve memlekette mimar-restoratör kalmamışçasına söylenen bu sözlere kapsamlı bir yanıt üretmeye çalışalım.

Restorasyon nedir?

“Restorasyon nedir?” diye soracak olduğumuzda, TDK, “yenileme[2]” diyerek tek sözcükle konuyu kapatıyor. Terim, içerikte kullandığımız anlamıyla mimarî bir tanım olmakla birlikte, siyasî olarak da sıklıkla kullanılan bir kavram biçiminde karşımıza çıkıyor. Siyasî olarak “bir politik durumun yeniden kurulması, devrik bir hanedanın yeniden iktidara gelmesi ve kesintiye uğramış meşru bir egemenlik biçiminin yeniden kurulması” gibi anlamlarda kullanılabiliyor.

Bizim burada kullandığımız mimarî anlamı için “Mimarlık Terimleri Sözlüğü”ne[3] baktığımızda ise şu ifadeler yer alıyor: “Fr. (restauration) < Lat. Aslını bozmadan onarma. Bkz. Rehabilitasyon, restitüsyon, rökonstrüksiyon, yenileme.” Restorasyon tanımı içerisinde verilen tüm kavramların, restorasyonun içeriğini oluşturan kavramlar olduğunu gözetmek koşuluyla, bugün meslek insanları tarafından üzerinde neredeyse uzlaşılmış olan “Bir yapının aslını bozmadan onarmak” karşılığını kullanabiliriz.

Restorasyon kavramı, çok yakın zamana kadar “mimari bir yapının restorasyonu” olarak algılandığından, tarih boyunca da mimarlıkla eş-zamanlı olarak düşünülmüş ve somut olarak 20’nci yüzyılda kuramlaştırılmaya başlanmıştır. 1814-1879 yılları arasında yaşayan Fransız mimar Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc, ortaçağ yapılarını yorumsal tarzda – romantik yaklaşımla restore etmesiyle tanınmış ancak döneminin mimarları tarafından alay konusu olmuştur. 1854-1933 yılları arasında yaşayan İtalyan mimar Luca Beltrami tarafından ileri sürülen ve uygulamaya konulan “Tarihî Restorasyon” kuramı ise, anıtların, tarihî belgelerden sağlanacak somut verilere dayanılarak restore edilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Bu kurama göre restorasyon; mimarın birikimi, düş gücü ve analojilerle değil, geniş bir tarih araştırması, yapım sistemi-malzeme bilgisi ve arşiv belgelerine (fotoğraf, grafik, gravür, pul ve resim gibi) dayanılarak yapılabilirdi. Günümüzde bir bilim dalı olarak kabul görmüş olan restorasyon alanında yapılan çalışmalarda, Beltrami’nin ortaya koyduğu “tarihî restorasyon” kuramı benimsenmektedir.

Türkiye’deki restorasyon çalışmaları, “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu[4]” kapsamında; Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Bölge Kurulları tarafından yürütülmektedir. Buna göre, Yüksek Kurul, ilgili bakanlıklar ve kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinden; Bölge Kurulları ise “arkeoloji, sanat tarihi, hukuk, mimarlık ve şehir plancılığı” konularında uzmanlaşmış kişilerden oluşmaktadır. Ayrıca, taşınır ve taşınmaz, tescilli bütün kültür varlıkları için, yükseköğretim kurumlarının “Arkeoloji ve Sanat Tarihi” bilim dallarının başkanlarından oluşan “Bilim Kurulu”nun kararları doğrultusunda hareket edilmektedir.

Aspendos’ta ne yapıldı?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında projeleri hazırlattırılan ve Ocak 2013 tarihinde başlanan restorasyon[5], 5-24 Eylül 2015 tarihleri arasında gerçekleşen “XXII. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali[6]” öncesinde tamamlandı ve festivale ev sahipliği yaptı.

Öte yandan, basında çıkan haberlere yönelik olarak aynı gün içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada[7], restorasyonun “Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu”nun kararıyla uygun bulunan rölöve, restorasyon, restitüsyon, statik ve elektrik projeleri doğrultusunda gerçekleştirildiği belirtildi.

Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun sorumluluk alanındaki tiyatroda yapılan incelemeler ve analizler doğrultusunda oturma düzenini oluşturan ve “cavea” olarak bilinen basamaklardaki müdahalelere yapılan eleştirilere bilimsel bir açıklama getirilmiş durumda.

Eksik taşların yerine, renk ve doku gibi fiziksel özelliklerin yanında; basınç dayanımı, kütlece su emme ve yoğunluk gibi mekanik özellikler ile özgün taşlara en yakın özelliklere sahip, homojen yapıda olan “Korkuteli beji” rengindeki kireç taşının kullanılması kararı alındığı belirtiliyor.

Kültür Bakanlığı’nın yaptığı, yüksek olasılıkla da Bilim Kurulu’nun kaleme aldığı bu terminolojik metinle açıklama sonlanıyor:

“Söz konusu tiyatronun orijinal taşları yaklaşık 2 bin yıllık olup, çevresel etmenlerle (yağmur, rüzgâr vb.) yıpranmış ve üzeri grileşmiştir. Geçen zaman içinde renk ve doku deformasyonu, taşın içine kadar nüfuz etmiştir. Restorasyonda kullanılan taşların rengi iklim ve tabiat şartlarının etkisiyle zamanla değişerek patina[8] oluşturacak ve orijinal taş malzemenin rengini alacaktır. Bu itibarla yerinde yapılan tüm uygulamalar, restorasyon projesine ve Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararlarına uygun tamamlanmıştır.”

Yakın zamanda tamamlanan “başarısız” restorasyon çalışmalarının toplumda duyarlılık oluşturması önemli olmakla birlikte, bilgi eksikliğine ve öznel bakış açısına bağlı olarak tepkisellikle yapılan açıklamalar, bu gibi sonuçlar doğurabiliyor.

UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne aday olan Aspendos’ta, yanlış bir uygulama yapılmamış olmasına karşın, toplumda “tarihî eser bilinci”nin oluşmaya başladığını görmek oldukça sevindirici.

Biz meslek insanlarının sorumluluğu da bu noktada daha fazla açığa çıkıyor: Tarihî eser bilincini “tarih bilinci”ne dönüştürmek ve mesleğimizi tarihsel çıkarlarımız doğrultusunda toplum için yapmak…

* * *
[1]: http://www.dha.com.tr/aspendos-restorasyonunda-mutfak-mermeri-elestirisi_1034663.html

[2]: TDK, Büyük Türkçe Sözlük için bkz. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts

[3]: Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü; HASOL, Doğan, Yapı Endüstri Merkezi (YEM) Yayınları, 9.baskı, Ocak 2005

[4]: 2863 sayılı Kanun metni için bkz. www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2863.doc

[5]: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,62699/aspendos-tiyatrosu-restorasyonu.html

[6]: DOBGM, Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali http://www.aspendosfestival.gov.tr/

[7]: http://www.radikal.com.tr/ankara_haber/aspendos_antik_tiyatrosunun_restorasyonu-1441607

[8]: Patina; Havaya açık maden yüzlerinde oluşan koruyucu bir oksit filmi. Kullanılmasından genellikle birkaç yıl sonra bakır veya tunç üzerinde görülen yeşil tabaka bir çeşit patinadır. Bakır üzerinde, bazen kimyasal yollarla çok daha kısa bir sürede bu yeşil patina yaratılabilmektedir. Patina sözcüğü, gereçler üzerinde, örneğin taşların yüzünde zamanla oluşan renk ve doku değişikliklerini anlatmak için de kullanılır. (Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü; HASOL, Doğan, Yapı Endüstri Merkezi (YEM) Yayınları, 9.baskı, Ocak 2005) Burada, doğal taşlar için sözü edilen anlamındadır.