AKP günlükleri-1: “Bize direnemediler. Biz de karşı koyamayacağız”

Manifesto, Nokta dergisi tarafından yayınlanan ve Faruk Çelik'in “Bize direnemediler. Biz de karşı koyamayacağız” sözlerinin damga vurduğu ‘AKP günlükleri’ni değerlendirmeye başlıyor.

AKP günlükleri-1: “Bize direnemediler. Biz de karşı koyamayacağız”

Manifesto, Nokta dergisinin 21. sayısında ve internet sitesinde üç bölüm halinde yayınladığı ancak ağır bir sansürle karşılaşan ‘AKP günlükleri’ni değerlendirmeye başlıyor.

Nokta dergisinin 21. sayısının kapağı

Nokta dergisinin 21. sayısının kapağı

Nokta dergisinde yayınlanan tutanaklarda, Ömer Çelik, Mustafa Şentop, Taha Özhan, Erol Olçok, Lütfü Elvan, Taner Yıldız, Ali Sarıkaya, İbrahim Dalmış, İbrahim Uslu, Hatem Ete, Efkan Ala, Ertan Aydın, Faruk Çelik, Mücahit Arslan ve Mahir Ünal oluşan kurul AKP’nin 7 Haziran seçimlerinde karşılaştığı tabloyu anlamaya ve çözüm üretmeye çalışıyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in açtığı toplantının tutanaklarında yapılan konuşmaların ve ele alınan konuların somut ve güncel başlıklar içermesi ‘gerçekliğine’ işaret ediyor.

AKP’den sansür atağı

Kamplaşma mevzusu çok tehlikeli. Biz bu kampta azınlığız. Yetkili ve etkili olduğumuz için farkında olmuyoruz ama nasıl ki 28 Şubat’ta bize zulmedenler bize karşı direnemediler. Biz de bugün bu kesime karşı koyamayacağız.

Faruk Çelik

Nokta Dergisi’nin haberinin yayınlanmasından sonra önce AKP içerisinde bir cadı avı başlatılırken tutanakları kimin sızdırdığına ilişkin herhangi bir bilgi ortaya çıkmamıştı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise bir basın toplantısında casusluk faaliyetinden vazgeçmeyen yapılar olduğunu iddia ederek “Anlaşılan o ki bir takım Twitter fenomenleri, Nokta dergisine genel yayın yönetmeni olmuş gibi gözüküyor. Ortaya koyulan şeyler çok zekâ ürünü bir şey de değil.” sözleriyle ortaya çıkan belgeleri önemsizleştirmeye çalışmıştı.

Daha sonra ise önce derginin 21. sayısının yayınlanmasıyla birlikte yayın durdurma kararı verilmiş ve devamında ikinci ve üçüncü bölümler içinde yayın durdurma kararı verildi. Bununla beraber, dergiye gelen AKP’nin avukatları ‘AKP günlükleri’ haberinin internet sitesinden silinmesine de sağlamıştı.

AKP’lilerden başarısızlık sunumları

Toplantının başlangıcında İbrahim Uslu ve İbrahim Dalmış birer sunum gerçekleştiriyorlar.

Uslu, AKP’nin kadın seçmenleri kaybettiğini söyleyerek başlıyor. Bu durumu, ‘Hayat tarzı kaygısı’ ve vitrinde oyun kurucu kadın aktörün olmamasına bağlıyor. Ancak ‘kadın kartı’nın oynanmasını öneriyor.

Uslu’nun analizlerinde, AKP’nin Kürt seçmenlerden aydığı oyun HDP’nin neredeyse yarısına indiği görülüyor ve bu durumun önceden belli olduğu halde görmezden gelinmesi eleştiriliyor.

Bizim nefret kitlemiz artıyor. Hükümet beğenisi ve oylar birbirine eşitlendi. Artık maksimum yüzde 45 alabiliriz. Sevmeyenlerin de artık nefret ettiği bir ortam oluştu. Bunun için biz de özel bir çaba harcıyoruz.

Ertan Aydın

“Ege ve Akdeniz’deki iller çevre illeri de enfekte ediyor”

İbrahim Uslu, AKP’nin Ege ve Akdeniz’de güç kaybettiğini söylerken skandal bir ifade kullanıyor: “Bu bölgedeki iller çevre illeri de enfekte ediyor.” AKP’nin Türkiye ortalamasının üstünde oy aldığı İç Anadolu ve Karadeniz’e sıkışan bir bölge partisine dönüşebilme olasılığını dillendiren Uslu AKP’nin sadece 18-24 yaş grubunda değil 25-35 yaş grubunda da oy kaybettiğini söylüyor ve bir skandal yorum daha yapıyor: “Bunun siyasi açıklaması AK Parti’nin soyunun kurumasıdır.”

Uslu, sunumunun devamında, eskiden seçmen AKP’yi başarılı bulsa da ideolojik nedenlerden ötürü oy vermeyebilirken şimdi hükümet icraatlarını beğenmese bile oy veren yüzde 2-3’lük bir kitle oluşmaya başladı tespitini yapıyor.

Sunum, 2014 Aralık ayında AKP seçmeninin sadece yüzde 7’sinin yolsuzlukla suçlamalarına inanmadığını söylerken bu konuda adım atılmadığı eleştirisiyle bitiyor.

“İlk kez oy verenlerden oy alamadık”

Uslu’dan sonra bu kez İbrahim Dalmış sunumuna başlıyor ve ilk kez oy kullanan seçmenler arasında HDP ve MHP Türkiye ortalamalarının çok üstünde, CHP ortalama civarında oy alırken AKP’nin ise neredeyse ortalamanın yarısı kadar oy aldığını ifade ediyor.

Eğitim oranı yükseldikçe bize oy verme oranı düşüyor. Neden? Bu mantıkla her şehirde üniversite açmak kendi kendimizi bitirmek anlamına geliyor.

Taner Yıldız

Dalmış, AKP’nin oy kaybına neden olan olayları yolsuzluk algısı, AKP içi uyuşmazlık, Merkez Bankası tartışmaları, Hakan Fidan’ın adaylığı, Çözüm Süreci, şeffaflık paketi, Bülent Arınç ve Melih Gökçek atışması, başkanlık sistemindeki belirsizlik, muhalefetin bu başlığa yüklenmesi, AKP kadrolarının kibir, israf ve gösteriş ile anılması, hükümet icraatlarındaki yetersizlik, reformların halka anlatılamaması, Cumhurbaşkanı’nın siyasi tarzı ve kutuplaşma ile Çözüm Süreci ve Kürt sorununa yaklaşım olarak sıralıyor.

Mağdurluk bitmiş, mağrurluktan ise eser kalmamış

Tutanakların ayrıntısına girmeden önce bir kaç noktanın altını çizmek gerekiyor. AKP mağduriyet siyasetini artık bırakmış. Ancak bundan daha önemlisi mağduriyet siyasetinin geçmiş dönemde nasıl kendilerinin işine geldiğini gayet iyi bildiklerini ifşa ediyorlar. Yani geçmiş dönemde arkasına sığındıkları mazlum ve mağdur rolünü gayet iyi oynadıkları açığa çıkıyor. İkinci olarak, “mağrurluk”tan da eser kalmamış, bir telaş ve yenilmişlik hissi AKP kurmaylarına sirayet etmiş durumda.

Bu tutanaklar, aynı zamanda, siyasette AKP’nin ne yaptığını çok iyi bildiğini açıkça gösteriyor. Ortada, gelişen olaylara yönelik tepki siyaseti yerine, basbayağı “siyaset mühendisliği”ne giren dizayn ve algı yönetimi ile çalıştıkları ortaya çıkıyor. Bütün konuşmalar oy oranının nasıl artırılacağı, buna yönelik nasıl bir manipülasyon ya da görüntü verilmesi üzerine odaklanıyor. AKP, ele aldığı ya da söylem düzeyinde dile getirdiği politikaların hiçbirinde samimi değil, tek dertleri iktidarda kalmanın yolunun yapılmasıdır.

Her ne kadar yüzde 41 oy almış olsak da aslında yüzde 25’lik bir partiyiz. İstikrarı temsil ettiğimiz, merkez sağ ve muhafazakar bir alternatifimiz olmadığı için yüzde 41 oy aldık.

Mücahit Arslan

Azınlıkta olduklarını biliyorlar, sadece iktidarda kalmaya odaklılar

AKP’nin, bu tutanaklara bakıldığında, Türkiye’yi okuyamadığına dair bir sonuç çıkarılması çok mümkün değil. Neyin ne olduğunu, kimin ne düşündüğünü, yaptıklarının ne anlama geldiğini net olarak biliyorlar. Türkiye’nin sorunlarını, gerçeklerini ve hatta ne olması gerektiğini de biliyorlar. Ancak iktidarda kalmak ve çıkarlarını sürdürmek için verili nesnelliği manipüle etmek için kafa yormayı bir siyaset tarzı haline getirmiş bulunuyorlar. Bu tutanaklar en net şekilde bunu göstermiş bulunuyor.

AKP kendi gerçek güçlerini ve azınlıkta bulunduğunu net olarak farkında. Bu ülkenin yüzde 25’lik kesimini temsil ettiklerini açıkça söylüyorlar. Bir azınlık iktidarı olarak AKP’nin ülkemizde gerçek bir meşruiyete sahip olmadığının ispatıdır bu konuşmalar.

AKP iktidarının uzun soluklu olamayacağının farkında masa etrafında buluşan AKP kurmayları. AKP’nin yapısal sorunları bulunduğunun ve ülkeyi daha fazla bu şekilde yönetemeyeceklerinin itirafı bu tutanaklarda görülebilir.

Bizim gençlerimiz herhangi bir gerçekliğe tekabül etmiyor. Radikal bir karar almamız gerekiyor. Parti içerisinde gençlik kolu gibi bir yapılanma olduğu sürece biz gençlikten bir sonuç alamayız.

Taha Özhan

Gençlik kolları işe yaramıyor, kadın sorununda sınıfta kaldılar

Türkiye okumalarında gündeme gelen en önemli başlıklarından iki tanesi kadın ve gençlik meselesi üzerine yapılan tartışmalara bakıldığında “yaşam tarzı” konusunda duvara çarptıklarının farkındalar. Gençlik kollarının işe yaramadığını, hiçbir üniversitede AKP gençliği diye bir çalışma ve örgütlülük olamadığını, İmam Hatiplilere daraldığını, insanların yaşam tarzını daralttıkça tepki topladıklarını, yeni seçmenden oy alamadıklarını açıkça söylüyor ve biliyorlar.

Aslında bu sözler ya da itiraflar yıllardır söylenen “AKP’nin Türkiye’ye biçtiği elbise dar geldi” önermesini bir kez daha doğrulamış oluyor.

Kadın sorunu konusunda sınıfta kaldıkları, kendi kadın temsilcilerinin konuşmalarının bile samimi olmadığını açıkça bilen bir AKP kurmayları toplantısının tutanakları var elimizde. Türbana daralmış bir kadın hakları meselesinin artık AKP’yi taşımadığını söylerken, başka bir şeyi ifade ediyorlar. Daha kavramsal bir açıklamayla şöyle ifade edilebilir: Türkiye’nin bu şekilde bir yere gidemeyeceğini, AKP’nin bu şekilde ülkeyi taşıyamayacağını ve yeni bir yapılanmanın gerekli olduğunun üstü kapalı verileridir bunlar. Türkiye ve AKP sıkışmıştır, bu sıkışmanın nasıl açılacağını partilerini merkeze koyarak tartışıyorlar.

AKP sıkışmış ve yorulmuş durumda

Bütün bu günlükler AKP’nin sıkışmasının açık delilidir. AKP bir diktatörlük partisi haline dönüşecek bir iç bütünlüğe ve güce sahip değildir. Tersine, ürkek, işlerin kötü gittiğini bilen, toplumsal desteğinin azaldığının farkında olan ve yorulmuş bir parti görüntüsü vermektedir. Cumhurbaşkanı’ndan ve Başbakan’dan bile şikayet ediyorlar. Birinin meydanlara inmemesi gerektiğini diğerinin ise konuşma metinlerini elden geçirmek gerektiğini karar altına almaya çalışıyorlar.

İki başlı görüntü tahammül edilecek bir mesele değil. Bu masa Cumhurbaşkanı’ndan direktif alsın ama kendisinin sahaya inmesi başka bir durum yaratıyor. Başbakan da az miting yapmalı. Günde iki miting sadece antipati yaratıyor. Ayrıca, Başbakan’ın konuşmaları kimseye hitap etmiyor. Kesinlikle profesyonel bir konuşma eğitimi almalı.

İbrahim Dalmış

AKP Türkiye’nin sorunlarını çözmek için değil, sorunları ortaya koyan ve bu sorunların yarattığı siyasi sonuçları nasıl oya dönüştürürüm diye yol alan bir partiden başkası değildir. Kürt hassasiyeti varsa Kürt açılımı, Alevi hassasiyeti varsa bir parmak bal çalma, gençleri kapsamak gerekirse yurtdışına gönderelim diye olayları değerlendiren bir popülist parti vardır karşımızda.

Eğer böyle olmuyorsa, gerekirse üniversiteleri kapatalım diyen saçma bir zihniyet bu partide bulunuyor. “Okumuş gençler bize oy vermiyor, biz de üniversite açıyoruz” söylemi ile “üniversite sınavlarında din dersi koyalım, böylece gençler din derslerine gitmek zorunda kalır” şeklinde bir yaklaşım tam anlamıyla çaresizliklerinin ve ülkeye nasıl baktıklarının göstergesidir.

Son söz olarak şu söylenebilir. Bugün ülkemizin başına bela olan AKP’nin defterinin dürülmesi için bu ülkenin emekçileri güçsüz değil. Yeter ki, çözümü başka yerde aramasınlar…

İŞTE NOKTA DERGİSİ’NİN YAYINLADIĞI O TUTANAKLARDAN İLKİ

ÖMER ÇELİK: Oylardaki oynamanın dönemsel durumlardan ziyade nedenlerine odaklanmak gerekiyor. Sunumda belirtildiği gibi Ege ve Akdeniz’deki AK Parti karşıtlığı çevrelerindeki illeri de enfekte etmeye başlamış. AK Parti’nin en temel argümanı her bölgeden ve her kesimden oy alabilmesidir. Eğer bu olgu da AK Parti’nin elinden gidiyorsa sıkıntılı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz.

Hayat tarzı ve Kadın mevzularının somut politikalardan ziyade retoriğe ait bir sıkıntı olduğunu belirtmekte fayda var. Hangi adım atılırsa atılsın üslubumuz ve bakış açımız AK Parti’yi bu alan hapsediyor. AK Parti siyasetçileri bu konularda daha dikkatli ve kapsayıcı bir tutum benimsemeliler.

AK Parti’de siyaset yapan Kadınlar söylem kurma yetisine sahip değiller. HDP’li kadınlara bakıldığında herhangi bir konuda rasyonel bir mimari ile konuşup dertlerini ifade edebiliyorlar. Bölgede AK Parti’den daha az oy aldıkları bir dönemde bile söylem üstünlüğü onlardaydı. Şimdi oy üstünlüğünü de ele geçirdiler.

AK Parti kadın meselesini başörtüsü meselesine indirdi. Kadınlarda yüzde 13 gibi bir kaybımız olduğu belirtiliyor. Keza imam-hatip mevzusu da sürekli dilimizde. Sadece bu meselelerde değil, bir çok konuda sadece AK Parti cemaatine konuşuyoruz. Toplumun geri kalanına bir mesaj veremiyoruz.

“28 Şubatçılar bize diremedi, biz de direnemeyeceğiz”

FARUK ÇELİK: Kamplaşma mevzusu çok tehlikeli. Biz bu kampta azınlığız. Yetkili ve etkili olduğumuz için farkında olmuyoruz ama nasıl ki 28 Şubat’ta bize zulmedenler bize karşı direnemediler. Biz de bugün bu kesime karşı koyamayacağız.

EFKAN ALA: Biz Çözüm Süreci üzerinden PKK’ya silah bıraktırıp onları siyasete kanalize etmeye gayret gösterirken; seçim stratejimiz çerçevesinde HDP’yi baraj altında bırakmayı hedefledik. Bu şekilde kendi siyasi planlarımızla çelişmiş olduk.

EROL OLÇOK: AK Parti Hükümetleri zamanında gençler için muazzam yatırımlar yapıldı. Üniversiteler, burslar, yurtlar hep bizim zamanımızda açıldı. Boğaziçi mezunu bir Başbakan ve değme üniversitelerden mezun Bakanlarımız var. Fakat bir tane AK Partilinin kendi açtığı üniversiteye gidip konuştuğuna şahit olamadık. Neden? Muhalif olmalarından mı korkuyoruz? Çok rasyonel bir tutum değil. O yüzden, bu seçim kampanyasında 10 tane marka ismimizin üniversitelere gidip konuşma yapmalarını bekliyoruz.

“Eğitim düzeyi yükseldikçe oyumuz azalıyor, yeni üniversiteler açarak kendi kendimizi bitiriyoruz”

TANER YILDIZ: 7 Haziran seçimleri kimlik siyaseti üzerinden şekillendi dedik fakat araştırma sonuçlarından bu bulgulara pek fazla rastlanmamış. Bizim görüldüğü üzere teşhis koyma ya da bilgi eksikliği gibi bir problemimiz bulunmuyor. Sıkıntımız tedavi bulma noktasında. Tıkandığımız noktaları güzel bir şekilde belirleyip üstüne gitmemiz gerekiyor. Yolsuzluk konusundaki son durum nedir? 13 yıldır AK Parti’nin yolsuzluk yaptığı mı düşünülüyor yoksa sadece bu 4 Bakan üzerinde mi yoğunlaşma var? Neyse bilelim tedavi edelim.

9 puanlık düşüşü açıklayan toplamda 10-11 tane madde var. Bazıları yapısal sıkıntılar ki iki ayda çözüm bulamayız ama bazıları ufak değişikliklerle hallolabilecek konular. Eğer bunların getirisi yüzde 4-5 civarında olacaksa sadece bunları belirleyip odaklanalım.

“Bizim kadınlarımız inandırıcılıklarını yitiriyorlar”

Kadın konusunda bizim kadınlarımızın bir inanmışlık problemi bulunuyor. HDP’li kadınlar inandığı başka hiç bir hesap gütmüyorlar ama bizim kadınlarımız hep çifte muhasebe yaparak konuşuyorlar ve inandırıcılıklarını yitiriyorlar.

Bu heyetin mutfak işlevi görüp sahada olacak kişilere söylem zenginliği kazandırma gibi işlevi olmalı.

Konu başlığı ne olursa olsun AK Parti’de siyaset yapan kişiler kendilerini Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın söylemlerine hapsediyor. Kritik konularda onlar yanlış açıklamalar yapsa da onların yanlışları savunulmaya devam ediliyor.

Eğitim oranı yükseldikçe bize oy verme oranı düşüyor. Neden? Bu mantıkla her şehirde üniversite açmak kendi kendimizi bitirmek anlamına geliyor.

“Gençliğe yönelik tek ciddi çalışmamız yok”

ALİ SARIKAYA: Gençler gençliğin getirdiği dinamiklerle hareket etmek yerine hiç de ilgilenmemeleri gereken konularda konuşuyor. Başbakan nerede yanlış yaptı, koalisyon konusunda nasıl hatalar yapıldı gibi konular tartışılıyor. Her biri yüksek siyasi otorite gibi fikirlere sahipler. Medyada, üniversitede, yurtlarda teşkilat mensubu tek bir gencimiz bulunmuyor. Bu tabii ki de iki ay içerisinde çözebileceğimiz bir mevzu değil. Dışişleri’ndeyken, 100 tane vakfa haber edip eleman alacağımızı duyuruyordum, 5 tane isim gelmiyordu. Gelenlerin de yağ puanı eksik oluyordu ya da dil puanı olmuyordu. Fakat cemaat 100 kişilik dört dörtlük bir liste yollayabiliyordu. Gençliğe yönelik ciddi tek bir çalışmamız bulunmuyor.

İBRAHİM USLU: Aynaların kör noktaları olduğu gibi partilerin de kör noktaları bulunuyor. AK Parti için Ege ve Akdeniz bölgeleri de böyle. Ege’den AK Parti yönetiminde ya da Bakanlık düzeyinde bir isim yok. Aday değişiklikleri ile de olmuyor.

Kürtler konusunda da Rojava ve Suriye eksenli gelişmeyi kimse kestiremedi. Partinin bir Kürt masası olsaydı. Sadece o konuda araştırma yapan şirketlerimiz olsaydı, üç aşağı beş yukarı ne tepki verebileceklerini ölçebilirdik.

Türkiye geneli çalışmalar bize bir resim veriyor fakat detaylara inemiyoruz. Bu yüzden somut olarak Kürtlere, Akdeniz ve Ege’ye yönelik çalışma grupları oluşturup bölgenin ve insanının hassasiyetlerini ön görebiliriz.

“AKP Gençlik Kolları ile gençleri kazanamayız”

TAHA ÖZHAN: Kürt meselesi bağlamında biz önümüzdeki gerçekliği reddeden bir tavra büründük. Açık konuşursak gerçekliği reddetmemiz bilinçli bir tercihti. Erzurum bunun en bariz örneği. Sosyolojiye karşı mücadele ediyoruz. Erzurum’da Kürt olduğunu ısrarla kabul etmedik. Kabul etmeye yanaştığımız noktada ise iş çok tan bitmişti.

Gençlik konusunda ise genel olarak gençler ve AK Partili gençleri birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Bizim gençlerimiz herhangi bir gerçekliğe tekabül etmiyor. Radikal bir karar almamız gerekiyor. Parti içerisinde gençlik kolu gibi bir yapılanma olduğu sürece biz gençlikten bir sonuç alamayız. Kısa süre içerisinde sonuç almak için bir gençlik ‘focus grubu’ oluşturup gençlerin dertlerini, isteklerini dinleyebiliriz. Bu kapsamda beyannamede ve Başbakan’ın kongre konuşmasında bir mesaj verelim. Seçim kampanyası sırasında da Başbakan 7 bölgede 7 üniversitede konuşma yapsın.

Gençlerden ve özellikle 28 yaş altı kadınlardan aday gösterelim. Listelerin sonunda dahi olsalar sahada gözüksünler.

“Cumhurbaşkanı bize direktif versin ama sahaya inmesin”

İBRAHİM DALMIŞ: Seçim sürecinde önümüzde durması gereken ve çözüm üretilmesi gereken sorunlar var. Ekonomi iyi olsa 50’yi geçerdik ama bize bağlı değil. Terör de şu an listenin en üst sırasında yer alıyor. Bu kapsamda;

-Seçim sonrası Hükümet kurulamamasından ötürü endişe duyan bir kitle var. Bu yüzden, kampanyaya istikrar teması yedirilmeli ya da güçlü bir şekilde işlenmeli. Bu kitle devletçi, muhafazakar, orta sınıf ve çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir grup. Bu vurguyu etkili bir şekilde işlersek, 2-3 puan kazanabiliriz.

-Neden koalisyon kurulamadı meselesini de iyi anlatmak gerekiyor. Şu an ülke ekonomik olarak kötü bir durumda ve her gün birileri ölüyor. Gerek Hükümet kurulamaması gerekse de cenazelerden ötürü gayri-ciddi bir tavır bize kaybettirir. Karşı tarafı çok kötülemeden bu işin neden çözülemediğini anlatmamız gerekiyor. İnsanlar ölüyorken, sakın ha yılışık bir görüntü vermemeye dikkat edelim.

-Terörle mücadele konusunda da net mesajların verilmesi gerekiyor. Ne hedefliyoruz? Muradımız ne? PKK silah mı bırakacak yoksa kaybedersek biz mi silah bırakacağız? Sonuç her ne olursa olsun insanlara karşı samimi olmakta fayda var.

-Şehit cenazelerine sahip çıkmalıyız çünkü onlar bizim cenazemiz. Biz boş bırakırsak MHP o alanı çok güzel domine eder.

-İki başlı görüntü tahammül edilecek bir mesele değil. Bu masa Cumhurbaşkanı’ndan direktif alsın ama kendisinin sahaya inmesi başka bir durum yaratıyor. Başbakan da az miting yapmalı. Günde iki miting sadece antipati yaratıyor. Ayrıca, Başbakan’ın konuşmaları kimseye hitap etmiyor. Kesinlikle profesyonel bir konuşma eğitimi almalı.

-Başkanlık sistemi tartışmasına kesinlikle girmeyelim. AK Parti tabanında bile her hangi bir karşılığı bulunmuyor. Sadece zarar ettirir.

-Milletin gündemiyle bizim gündemiz 7 Haziran’da birbirine uyuşmadı. Başbakan milletin gündemi her ne ise onun hakkında konuşmalı.

“Ceceli ve Kutluay’ı aday yapalım”

FARUK ÇELİK: Bu ara dönemi iyi değerlendirip geleceğe yatırım yapmamız gerekiyor. 2 ay sonrasını zor değiştiririz. Bu masa etrafında biz 2019’un alt yapısını hazırlayabiliriz. Neden oy kaybediyoruz sorunun cevabı gayet basit. Önümüzde üç tane mesele var: Alevi Meselesi, Kürt Meselesi, Hayat Tarzı Meselesi. Bu konular için güçlü mesajlarımız olsun. Somut önerilerle halkın karşısına çıkalım. Hayat tarzı meselesi Ege’de neden olmadığımız ile doğrudan ilintili. Orada bir göçmen kültürü var bizim hiç bir şekilde nüfuz edemediğimiz.

Beyannamemize artık genç, kadın, siyasi kimliklerin özgür olacağını, taleplerinin karşılanacağını yazalım. Artık uğraşmayalım bu meselelerle.

Doğu’da da somut şeyler üzerinden gidelim. Zarar etsek de oraya yatırım yapıp istihdamı artıralım. İnsanları hayata bağlamamız gerekiyor. Diğer türlü bu koşullar altında oranın normale dönmesi mümkün değil. Bu şekilde Kürt gençlerini toplumsal paydaya katabiliriz.

Gençler idoller üzerinden hareket ederler. Mustafa Ceceli, İbrahim Kutluay gibi isimleri partiye kazandıralım, aday yapalım.

Doğu’da yerel aktörlerimiz PKK, KCK gibi terimler kullanıyor. Hiç birisi terör diyemiyorlar. Bölgedeki, söylem, eylem ve adaylarımız doğru olmalı. PKK’nın söylem üstünlüğünü kabul eden kişilerle yol alamayız.

“Gençleri yurtdışı gezilere götürüp tavlayalım”

EFKAN ALA: Gençlik konusunda partinin bir dil değişimine gitmesi şart. Gençlik Kolları Başkanı kesinlikle vekil olmasın. Alperen ve Ülkü Ocakları tarzında bir yan yapılanmamız olsun. Üniversitede her üyemize +1 kotası koysak, gençleri bir şekilde yurt dışı gezileriyle tavlasak ayaklarını buraya alıştırsak ve ne istiyorsan, neyi değiştirmek istiyorsan gel buraya demokratik yöntemlerle değiştir dersek bu aşı tutar.

Bizimle uyumlu çalışabilecek rektörler atansın. Sadece imam hatipli gençleri değil Her genci bize kazandırabilecek bir politika ile yönetilsin üniversiteler.

Genç kızlara önem verdiğimizi ayrıca belirtelim.

Yurtlarda gençler birinci sınıfta açıkta kalırken üçüncü sınıf öğrencileri yurda alırken öncelik veriyoruz. Bunun tam tersi olmalı.

“Siyer ve Kuran dersleri tercih edenlerde yüzde 100’lük düşüş”

Seçmeli siyer ve Kur’an derslerinde ilk başlarda katılım yüzde 60 iken, şimdilerde yüzde 30’a düşmüş bu konuların üniversite sınavında soru olarak gelmesi durumunda bu çocuklar bu dersleri tekrardan seçmeye başlarlar.

Dünyayla entegre önü açık gençlerin AK Parti’ye kazandırılması projesini kavramsallaştırıp bir mesaj olarak duyuralım.

“Aslında bizim oyumuz yüzde 25”

MÜCAHİT ARSLAN: Her ne kadar yüzde 41 oy almış olsak da biz aslında yüzde 25’lik bir partiyiz. Biz istikrarı temsil ettiğimiz ve Merkez sağ ve muhafazakar bir alternatifimiz olmadığı için biz yüzde 41 oy aldık. Son dört yıl içinde lale devri yaşıyoruz ve toplumsal olanı gözden kaçırıyoruz. Bu yüzden istikrar ve muhafazakarlık temaları ön planda olmalı.

Olaylara bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor diğer türlü başaramayacağız. Her kesim için onların ne düşündüğü, bizim ne düşündüğümü ve orta yolun ne olduğu konusunda bir karara varmamız gerekiyor.

“Gerçek anlamda Kürt bulamıyorsun”

Klişelerden de uzak kalalım. Neden Kürt yok, neden kadın yok mevzuları çok ezber. Gerçek anlamda Kürt bulamıyorsun. Bulsak dahi neden HDP yerine bizi tercih etsin. Kadın konusunda da benzer şekilde sadece kadın olduğu için koyunca hiç bir anlamı olmuyor. Eğer Sünnileşmemişse Alevi aday koyalım, hiç bir sakıncası yok.

Atamalarımızı liyakata göre yapalım. Diğer türlüsü bizim için oldukça fazla maliyet üretiyor. Kendi adamlarımıza güvenemediğimiz bir noktaya geldik en sonunda.

Önümüzde en yakın MKYK listesi var. O listeye giren her bir isim o makamı hak etmiş olmalı. Yok sadece 3-5 kişinin listesi olacaksa bırakalım gidelim. Partide en son o üç-beş kişiye kalır.

Kampanya ile değişim isteğimizi belli etmemiz gerekiyor.

FARUK ÇELİK: Somut örneklerle konuşmak gerekirse; kadınların geçmiş doğum zamanlarında sigortalarını kabule delim, bütün kadınları ilgilendiren bir mesele. 60 yaşında primi dolmayan kişileri kısmi de olsa emekli edelim. Bu şekilde bekleyen 4 milyon insan var. Emekli olup çalışana ceza gibi uygulamalar var. Bunları da kaldıralım.

TANER YILDIZ: KÖYDES ile Ağrı’ya para yağdırdık. Ağrı’daki vatandaşların yüzde 78’ine dokunan sosyal projelerimiz var. Toplamda 324 milyon TL sosyal yardımda bulunmuşuz. Sonuç? Bizim en iyi yolumuz Bitlis-Tatvan arasındaki yoldur. Demek istediğim şu ki biz ana meseleyi halletmeden bu konulara odaklanmak bir sonuç üretmiyor. HDP hemen tersine çevirebiliyor. Bu yardımlar zaten AB’den geliyor gibi bir propaganda ile rüzgarı tersine çeviriyor.

“Nefret kitlemiz artıyor, sevmeyenler nefret etmeye başladı”

ERTAN AYDIN: Biz çalışmalarımızla alt yapıyı zenginleştirdik ama kültür, demokratikleşme gibi üst yapıyı ilgilendiren konularda adım atsak dahi etkisiz kaldık. Üniversitelere biz yatırım yaptık ama biz gitmezken Kemalist dinozorlar üniversitelerde cirit atıyorlar.

Bizim nefret kitlemiz artıyor. Hükümet beğenisi ve oylar birbirine eşitlendi. Artık maksimum yüzde 45 alabiliriz. Sevmeyenlerin de artık nefret ettiği bir ortam oluştu. Bunun için biz de özel bir çaba harcıyoruz. Soft power yöntemlerini hiç kullanmıyoruz.

CHP ve HDP açılım üstüne açılım yaparken biz korkuyoruz. Bizim de açılım yapıp Nişantaşı ve Cihangir’e talip olacak bir dil belirlememiz gerekiyor.

Üniversite mezunlarına iş bulana kadar bir yıl maaş verebiliriz.

Öğrenci değişim programlarını artırabiliriz

Kültür yatırımlarını artırabiliriz.

Sanatçıları kazanıp gençleri de ikna edebiliriz.

“Gençleri şekillendirme çabasından vazgeçelim”

LÜTFÜ ELVAN: Gençleri kendi istediğimiz şekillendirme çabasından vazgeçmeliyiz. Bizim gençliğimiz sadece tekbir getirince diğer gençlerin bize yaklaşabilmesi hiç mümkün olabilir mi? Bu yüzden Kongre’de gençliğin özgürlüğüne apayrı bir vurgu yapmamız gerekiyor.

100 bin genci stajlarla yurt dışına gönderip, 10 bin gence hibe vererek kendi işlerini kurdurtabiliriz.

Genç istihdamına yönelik mesajlar verelim.

Yerel düzeyde kadın meclisleri kurabiliriz.

100 bin kadına evde üretim teşviki yapabiliriz.

HDP vekilleriyle daha sıkı ilişkiler kurmalıyız. Yapıcı ve birleştirici bir tarz belirlemeliyiz.

Terörle mücadele ve milli konularını beraber işleyebiliriz.

Alevileri patlama noktasından çekip rahatlatacak adımlar atmalıyız.

Kongre’de Belediyelere ve Yolsuzlukla Mücadele konusunda güçlü mesajlar vermeliyiz.

Bürokraside AK Partili olmayanın yeri yok algısını kırmalıyız.

ÖMER ÇELİK: Yarınki gündem maddemiz sadece Kongre olacak. Başbakan Kongre’de ne demeli ve organizasyonda neler olmalı gibi konular işlenecek.

Faruk Çelik’ten 30 ilde kıl payı kaçırılan milletvekilleri konusunda ne gibi adımların atılabileceği konusunda bir çalışma bekliyoruz.

AK Parti siyasetin kimyası ve fiziğini birleştirmişti. Yani hizmet ve ideoloji konularını tek bir potada eritmişti fakat son dönemdeki gelişmeler bu alanların tekrardan ayrışmasına neden oldu. Bunu tekrardan harmanlayacak bir siyasete evrilmemiz gerekiyor.

YARIN: AKP GÜNLÜKLERİ 2: “ŞU AN TEK FAY HATTIMIZ ERDOĞAN ÇİZGİSİ OLDU”